A'lâ Sûresi 17. Ayet

وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْـقٰىۜ  ...

Oysa âhiret, daha hayırlı ve süreklidir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَالْاخِرَةُ oysa ahiret ا خ ر
2 خَيْرٌ daha iyidir خ ي ر
3 وَأَبْقَىٰ ve daha kalıcıdır ب ق ي
 

Önceki âyetlerde kurtuluşun, nefsi ve malı arındırıp âhirete hazırlıklı gitmekte olduğu bildirilmişti. 16. âyette ise insanların genellikle geçici dünya hayatı ve zevklerini âhirete tercih ettikleri hatırlatılmaktadır. Oysa âhiret hayatı daha hayırlı, kalıcı ve sonsuzdur. Bu durum, –yüce Allah’ın rahmetinin bir tecellisi olarak– inkârcıları bir kere daha uyarmak, müminlere de böylesi yanlışlardan uzak durmaları yolunda telkinde bulunmak üzere 17. âyette vurgulu bir şekilde ifade edilmiştir (ayrıca bk. A‘râf 7/169; Yûsuf 12/109; Duhâ 93/4). 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 605
 

وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْـقٰىۜ


İsim cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. Hal olmasi da caizdir.  الْاٰخِرَةُ  mübteda olup lafzen merfûdur. خَيْرٌ  mübtedanın haberi olup  lafzen merfûdur.  اَبْـقٰى  atıf harfi و ‘la makabline matuftur.

خَيْرٌ  ism-i tafdil kalıbındandır. Çok kullanıldığı için başındaki hemze hafifletilmiştir. (Âşûr)  

اَبْـقٰى  ism-i tafdil kalıbındandır. İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. 

İsm-i tafdilden önce gelen isme mufaddal, sonra gelen isme mufaddalun aleyh denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَالْاٰخِرَةُ خَيْرٌ وَاَبْـقٰىۜ


وَ , istînâfiyyedir. Hal olduğu da söylenmiştir. İstînâfiyye  وَ ‘ı (diğer adı ibtidaiyyedir) yalnızca mahalli olmayan cümleleri birbirine bağlar. Ve ardından gelen cümlenin öncekine îrab ve hükümde ortak olmadığını gösterir. Bu harfe kendisinden sonra gelen cümlenin öncekine bağlı olduğunun zannedilmemesi için istînâfiyye denilmiştir. (Rıfat Resul Sevinç, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv”ın Kullanımı)

Mübteda ve haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümlesi sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

وَاَبْـقٰى  haber olan  خَيْرٌ ‘a atfedilmiştir. Cihet-i câmia tezâyüftür.

خَيْرٌ  ve  اَبْـقٰىۜ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Her ikisi de ism-i tafdil vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.

Oysa ahiret daha hayırlı ve daha devamlıdır. Dolayısıyla geçici olan dünya hayatı ne kadar zevkli olursa olsun, akıllı ve zeki olan insanların ahireti tercih ederek temizlenmeye ve kurtulmaya çalışmaları ve böyle olanlar için daima sonu önden hayırlı olacağını bilmeleri gerekir. Yoksa dünya hayatını tercih edenler için gün günden fena olmak ve sonu kötümserlikle beklenilenin elde edilememesinden duyulan acı içerisinde karar kılmak zorunlu bir kural olur. Ahireti tercih ederek daima ilerisi için temizliğe ve iyiliğe bakışlarını diken ve o iman ile başının vergisini verip Rabbinin ismini anarak ona gitmek üzere namazını kılan, ibadetini yapan kimseler dünyada ne kadar sıkıntı ve ızdırap çekseler, sonuçta kötümser olmaz, ümitsizliğe düşmez, günden güne kurtuluş ve esenliğe doğru gitmeye ve mutlu sona ulaşmaya muvaffak olurlar. Onlar için gaye dünya hayatında kalmak değil, onun elemlerinden kurtulup Allah'ın rızasına kavuşmaktır. (Elmalılı, Âşûr)