Fecr Sûresi 21. Ayet

كَلَّٓا اِذَا دُكَّتِ الْاَرْضُ دَكاًّ دَكاًّۙ  ...

Hayır, yeryüzü (kıyamet sarsıntısıyla) parça parça olup dağıldığı zaman,
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كَلَّا hayır
2 إِذَا zaman
3 دُكَّتِ dümdüz edildiği د ك ك
4 الْأَرْضُ yer ا ر ض
5 دَكًّا sarsıla د ك ك
6 دَكًّا sarsıla د ك ك
 

Kıyamet sahnelerini tasvir eden bu âyetler, benlik iddiasına, mal-mülk sevdasına kapılarak Allah’a ve insanlara karşı sorumluluğunu unutan insana, hayatın geçiciliğini, kıyametin dehşetini, bunun ardından kendisini bekleyen, hak ettiği büyük cezayı ve sonuç vermeyecek pişmanlığı hatırlatmaktadır.

“Rabbin gelip melekler de saf saf dizildiğinde” diye çevirdiğimiz 22. âyeti, selef dediğimiz daha çok ilk dönem müfessirleri herhangi bir te’vile gitmeksizin âyetin lafzına bağlı kalarak anlamışlardır. Bu âlimler, hesap gününde Allah’ın geleceğine inanırlar, fakat “gelmek”ten maksadın ne olduğu bilgisini Allah’a bırakırlar. Halef denilen sonraki müfessirler ise tenzih ilkesinden hareket ederek âyeti, “Allah’ın gelmesinden maksat O’nun emrinin gelmesidir” şeklinde te’vil etmişlerdir. Buna göre âyetin meâli şöyle olmaktadır: “Rabbinin emri gelip melekler de saf saf dizildiğinde...” Allah’ın veya emrinin gelmesi ve meleklerin saf saf olması gayb âleminden olduğu için bunların mahiyeti hakkında bir şey söylemek mümkün değildir. Müminlerin görevi âhiret hayatına ve dünyada yaptıklarından dolayı orada Allah’ın huzurunda hesap vereceklerine iman etmek ve bu imanın gereklerini yerine getirmektir. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 621
 

كَلَّٓا اِذَا دُكَّتِ الْاَرْضُ دَكاًّ دَكاًّۙ


كَلَّا , ret ve caydırma harfidir. Cevabın olumsuzluğunu bildiren bir harf olup kendinden sonrakinin îrabı tesir etmez. Men etmeyi, nehyetmeyi açma, başlangıç yapma ve gerçeklik ifade eder. Sîbeveyhi ve Halil b. Ahmed ve bir çok nahivciler ile Basra Dil mektebinin çoğunluğu bu edatın  ك  ile olumsuzluk  لَا ’sının birleşmesiyle meydana geldiğini ve şeddenin nefy manasını kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylerler. Birçok nahivci ise edatın birleşmeden tek bir kelime olduğunu kabul ederler. (Halil İbrahim Tanç, Kur’an’da كَلَّا  Edatı ) 

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir. اِذَا  şartın cevabı يَتَذَكَّرُ  fiiline mütealliktir.

دُكَّتِ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

إِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

دُكَّتِ  fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. الْاَرْضُ  naib-i fail olup lafzen merfûdur.  دَكاًّ  mef’ûlü mutlak olup fetha ile mansubdur.  دَكاًّۙ  lafzi tekid olup fetha ile mansubdur.

Tekid: Tabi olduğu kelimenin veya cümlenin manasını kuvvetlendiren, pekiştiren, manasındaki kapalılığı gideren ve aynı irabı alan sözdür. Tekide tevkid de denir. Tekid eden kelimeye veya cümleye tekid (müekkid- ٌمُؤَكِّد), tekid edilen kelime veya cümleye de müekked (مَؤَكَّدٌ) denir. Tekid, çoğunlukla muhatabın zihninde iyice yerleşmesi veya onun tereddütünü gidermek için yapılan vurguya denir. Tekid, lafzî ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. 

Lafzî tekid: Harfin, fiilin, ismin hatta cümlenin tekrarı ile olur. Zamirler zamir ile tekid edilebilirler. Bu durumda sayı ve cinsiyet yönünden tekid müekkede uyar.

Manevi tekid: Manevi tekid marifeyi tekid eder, belirli kelimelerle yapılır. Bu kelimeler: كُلُّ  اَجْمَعُونَ , اَجْمَعِينَ ‘dir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

كَلَّٓا اِذَا دُكَّتِ الْاَرْضُ دَكاًّ دَكاًّۙ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Bir cevap edatı olan  كَلَّاۜ , kendinden önce geçen cümlenin ifade ettiği düşüncenin doğru olmadığını sert bir şekilde ifade etmeye yarar. (Mehmet Altın, Kur’an’da Te’kid Üslupları ve Çeşitleri, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

كَلَّاۚ , cevabın olumsuzluğunu bildiren bir harf olup kendinden sonrakinin îrabına tesir etmez. Men etmeyi, nehyetmeyi açma, başlangıç yapma ve gerçeklik ifade eder. Sîbeveyhi ve Halil b. Ahmed ve birçok nahivciler ile Basra Dil mektebinin çoğunluğu bu edatın  ك  ile olumsuzluk  لَا ’sının birleşmesiyle meydana geldiğini ve şeddenin nefy manasını kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylerler. Birçok nahivci ise edatın birleşmeden tek bir kelime olduğunu kabul ederler. (Halil İbrahim Tanç, Kur’an’da  كَلَّا  Edatı) 

“Hayır, kesinlikle hayır, asla, mümkün değil” manalarini taşıyan  كَلَّا  sözcüğü, söyleyen kişiyi azarlamak, sözlerini ret ve iptal etmektir. Bu, olumlu cevap vermek anlamına gelen evet sözcüğünün zıttıdır. (Müfredat)

اِذَا  şart manalı, cümleye muzaf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Şart üslubundaki cümlede, şart edatı  اِذَا ‘nın muzâfun ileyhi olan  دُكَّتِ الْاَرْضُ دَكاًّ دَكاًّۙ  şart cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Şart cümlesi aynı zamanda  اِذَا ‘nın muzâfun ileyhidir.  اِذَا  şart manalı zaman zarfı,  23. ayetteki  يَتَذَكَّرُ  fiiline mütealliktir.  

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 2, s. 88.) 

Şartın cevabı 23. ayetteki  يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ  cümlesidir.

دَكاًّ  mef’ûlu mutlaktır. İkinci  دَكاًّۙ  lafzi tekiddir. 

دُكَّتِ  fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde, mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü fiil malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime, meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

اِذَا دُكَّتِ الْاَرْضُ دَكاًّ دَكاًّ  başlangıç cümlesidir. Tehdit yoluyla gelmesi, vazgeçirmeye gerekçe olması içindir. Halil, duvarı, kalıbı ve o ikisinin benzerini kırdı derken, buradaki tekrar kavramaya işaret vardır. İkinci gelen ilkini te’kid için gelmemiştir. Yani, yer düzlendiğinde 

Bu ayet, tehdit yoluyla onları mezkûr şeylerden men etmenin illetidir.

Bu ifade, sultanın huzurunda onun heybetinin ve siyasetinin hükümlerinin görülmesine bir nevi benzetmedir.

O gün her semanın melekleri de inip mertebelerine ve derecelerine göre saf saf olup cinlerin ve insanların etrafını çevirecekler. (Ebüssuûd)

الدَّكَّ (dağılmak) kelimesi tesviyeden kinayedir. Çünkü tesviye (aynı seviyede olmak); dağılmanın levazımındandır. (Âşûr)