Fecr Sûresi 22. Ayet

وَجَٓاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفاًّ صَفاًّۚ  ...

Rabbinin buyruğu ve saf saf dizilmiş olarak melekler geldiği ve o gün cehennem getirildiği zaman, işte o gün insan (yaptıklarını birer birer) hatırlar. Fakat bu hatırlamanın ona nasıl faydası olacak!?  (22 - 23. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَجَاءَ ve geldiği (zaman) ج ي ا
2 رَبُّكَ Rabbine ر ب ب
3 وَالْمَلَكُ melekler م ل ك
4 صَفًّا sıra ص ف ف
5 صَفًّا sıra ص ف ف
 

Kıyamet sahnelerini tasvir eden bu âyetler, benlik iddiasına, mal-mülk sevdasına kapılarak Allah’a ve insanlara karşı sorumluluğunu unutan insana, hayatın geçiciliğini, kıyametin dehşetini, bunun ardından kendisini bekleyen, hak ettiği büyük cezayı ve sonuç vermeyecek pişmanlığı hatırlatmaktadır.

“Rabbin gelip melekler de saf saf dizildiğinde” diye çevirdiğimiz 22. âyeti, selef dediğimiz daha çok ilk dönem müfessirleri herhangi bir te’vile gitmeksizin âyetin lafzına bağlı kalarak anlamışlardır. Bu âlimler, hesap gününde Allah’ın geleceğine inanırlar, fakat “gelmek”ten maksadın ne olduğu bilgisini Allah’a bırakırlar. Halef denilen sonraki müfessirler ise tenzih ilkesinden hareket ederek âyeti, “Allah’ın gelmesinden maksat O’nun emrinin gelmesidir” şeklinde te’vil etmişlerdir. Buna göre âyetin meâli şöyle olmaktadır: “Rabbinin emri gelip melekler de saf saf dizildiğinde...” Allah’ın veya emrinin gelmesi ve meleklerin saf saf olması gayb âleminden olduğu için bunların mahiyeti hakkında bir şey söylemek mümkün değildir. Müminlerin görevi âhiret hayatına ve dünyada yaptıklarından dolayı orada Allah’ın huzurunda hesap vereceklerine iman etmek ve bu imanın gereklerini yerine getirmektir. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 621
 

وَجَٓاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفاًّ صَفاًّۚ

  

Ayet, atıf harfi  وَ ‘la önceki ayete  دُكَّتِ ‘e matuftur. Fiil cümlesidir. جَٓاءَ  fetha üzere mebni, mazi fiildir.  رَبُّكَ  fail olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

الْمَلَكُ  atıf harfi  وَ ‘la makabline matuftur.  صَفاًّ   mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  صَفاًّ  lafzi tekid olup fetha ile mansubdur.

Tekid: Tabi olduğu kelimenin veya cümlenin manasını kuvvetlendiren, pekiştiren, manasındaki kapalılığı gideren ve aynı irabı alan sözdür. Tekide tevkid de denir. Tekid eden kelimeye veya cümleye tekid (müekkid- ٌمُؤَكِّد), tekid edilen kelime veya cümleye de müekked (مَؤَكَّدٌ) denir. Tekid, çoğunlukla muhatabın zihninde iyice yerleşmesi veya onun tereddütünü gidermek için yapılan vurguya denir. Tekid, lafzî ve manevi olmak üzere ikiye ayrılır. 

Lafzî tekid: Harfin, fiilin, ismin hatta cümlenin tekrarı ile olur. Zamirler zamir ile tekid edilebilirler. Bu durumda sayı ve cinsiyet yönünden tekid müekkede uyar.

Manevi tekid: Manevi tekid marifeyi tekid eder, belirli kelimelerle yapılır. Bu kelimeler: كُلُّ  اَجْمَعُونَ , اَجْمَعِينَ ‘dir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَجَٓاءَ رَبُّكَ وَالْمَلَكُ صَفاًّ صَفاًّۚ


Ayet atıf harfi  وَ ‘la, önceki ayete atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Veciz ifade kastına matuf  رَبِّكَ  izafetinde, Hz. Peygamber’e ait zamirin Rabb ismine muzâfun ileyh olması Peygamberimize tazim teşrif ve destek içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için Rabb isminde tecrîd sanatı vardır.

الْمَلَكُ  kelimesiرَبُّكَ ’ye atfedilmiştir.

Hal konumundaki  صَفاًّ  ve lafzî tekid olarak gelen ikinci  صَفاًّ , bütün cinslere şamil olan masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir. Hal anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır. Masdarlar bir fiilin ihtiva ettiği bütün manaları içerirler. Yani; ism-i fail ve ism-i mefûlu de ifade eder. 

صَفاًّ  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

الْمَلَكُ ’deki harf-i tarif istiğrak ifade eden cins içindir. (Âşûr)  

Ayette sıfatta ifrat sanatı bulunmaktadır. Bu sanat, konuşanın bir durumu zikrettikten sonra, durmayıp amacını daha açık ve daha belagâtlı bir şekilde ifade etmek için sözlerine devam etmesidir. Bundan hareketle ayet-i kerimede birinci  صَفاًّ ’den sonra durulsaydı, yeterli olurdu. Ancak cümle daha beliğ olması için ikinci defa tekrar edilip  صَفاًّ صَفاًّ  denilmiştir. 

وَجَٓاءَ رَبُّكَ  lafzında gelme fiilinin Allah’a nispet edilmesi, yaratılmışlardan meydana gelen bir fiil olmasından dolayı gerçek anlamda değil, Yüce Allah’ın emri  وَجَٓاءَ رَبُّكَ عذابِ  veya  جَٓاءَ عذابُ رَبِّكَ  manasında mecaz-ı aklîdir ya da hesabının başlamasının gelişine benzetilmesi şeklinde istiare olmaktadır. (Aralarında anlam yakınlığı bulunması sebebiyle bir fiil veya benzeri bir kelimenin asıl anlamının dışında başka bir anlamda kulanılmasına mecaz-ı aklî denmektedir.) Yüce Allah’ın gücünün delillerinin zuhurunu temsil eden bir ayet olduğu da söylenmiştir. (Mehmet Okur, Fecr Suresi’nin Arap Dili Ve Belâgatı Açısından Tahlili ve Âşûr)

İmam Ahmed dedi ki: Muzâfın hazfı ile korkutmak için Rabbinin emri ve hükmü geldiğinde demektir.

الْمَلَكُ , melek cinsinden olanlardır ve göklerdeki tüm melekleri içine alır. Kıyamet günü gökteki tüm meleklerin konumlarına ve mertebelerine göre, cinler ve insanları çevrelemiş olarak inmeleri ve saf saf dizilmeleridir, denilmiştir.

الْمَلَكُ  olarak gelmesi  مَلائِكَة  olarak (göklerin ve onun dışındakilerin melekleri) gelmesinden daha kapsamlıdır. (İlhan Yılmaz,Fecr Sûresi’nin Rûhu’l-Meânî Ve Rûhu’l Beyân Adli Tefsirlerden Karşilaştirmali Tefsiri)