وَج۪ٓيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ وَاَنّٰى لَهُ الذِّكْرٰىۜ
Kıyamet sahnelerini tasvir eden bu âyetler, benlik iddiasına, mal-mülk sevdasına kapılarak Allah’a ve insanlara karşı sorumluluğunu unutan insana, hayatın geçiciliğini, kıyametin dehşetini, bunun ardından kendisini bekleyen, hak ettiği büyük cezayı ve sonuç vermeyecek pişmanlığı hatırlatmaktadır.
“Rabbin gelip melekler de saf saf dizildiğinde” diye çevirdiğimiz 22. âyeti, selef dediğimiz daha çok ilk dönem müfessirleri herhangi bir te’vile gitmeksizin âyetin lafzına bağlı kalarak anlamışlardır. Bu âlimler, hesap gününde Allah’ın geleceğine inanırlar, fakat “gelmek”ten maksadın ne olduğu bilgisini Allah’a bırakırlar. Halef denilen sonraki müfessirler ise tenzih ilkesinden hareket ederek âyeti, “Allah’ın gelmesinden maksat O’nun emrinin gelmesidir” şeklinde te’vil etmişlerdir. Buna göre âyetin meâli şöyle olmaktadır: “Rabbinin emri gelip melekler de saf saf dizildiğinde...” Allah’ın veya emrinin gelmesi ve meleklerin saf saf olması gayb âleminden olduğu için bunların mahiyeti hakkında bir şey söylemek mümkün değildir. Müminlerin görevi âhiret hayatına ve dünyada yaptıklarından dolayı orada Allah’ın huzurunda hesap vereceklerine iman etmek ve bu imanın gereklerini yerine getirmektir.
وَج۪ٓيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ
Ayet, atıf harfi وَ ‘la önceki ayete دُكَّتِ ‘e matuftur. Fiil cümlesidir. ج۪ٓيءَ fetha üzere mebni meçhul mazi fiildir. يَوْمَئِذٍ zaman zarfı 21. ayetteki اِذَا دُكَّتِ cümlesinden bedeldir. يَوْمَ zaman zarfı إذ ’e muzaftır. ج۪ٓيءَ ’ye mütealliktir. يَوْمَ ref mahallinde feth üzere mebnidir. إذ mukadder sükun ile mebni bir isimdir. Çünkü muzâfun ileyh olarak cer mahallindedir. Aldığı tenvin ise mahzuf bir cümleden ivazdır.
بِجَهَنَّمَ car mecruru ج۪ٓيءَ fiilinin naib-i faili olarak mahallen merfûdur. يَوْمَئِذٍ öncekini tekid eder. يَتَذَكَّرُ damme ile merfû muzari fiildir. الْاِنْسَانُ fail olup lafzen merfûdur. Şartın cevabıdır.
يَتَذَكَّرُ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ذكر ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.
وَاَنّٰى لَهُ الذِّكْرٰىۜ
Cümle 21. ayetteki اِذَا دُكَّتِ ‘nin cevabıdır. وَ haliyyedir. İtiraziyye olması da caizdir. اَنّٰى istifham harfi, zaman zarfı olup mahzuf mukaddem habere mütealliktir. لَهُ car mecruru الذِّكْرٰى ‘ya mütealliktir. الذِّكْرٰى muahhar mübteda olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur. الذِّكْرٰى kelimesi maksur isimdir.
Maksur isimler: Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksur isimler” denir. Maksur isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak (ا) ile biten maksur isimler de vardır. Maksur isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksure” denir. اَلْفَتَى – اَلْعَصَا gibi…
Maksur isimlerin îrab durumu şöyledir: Merfû halinde takdiri damme ile, mansub halinde takdiri fetha ile, mecrur halinde takdiri kesra ile îrab edilir. Yani maksur isimler merfû, mansub, mecrur hallerinde hep takdiri olarak (takdiren) îrab edilir.
Maksur isimlerin marife halinde sonundaki elif-i maksure kelimenin kök harflerinden biriyse (yani kelimenin üçlü kökünün üçüncü harfini oluşturuyorsa) de veya kök harflerinden biri değilse de bütün îrab halleri takdiren olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَج۪ٓيءَ يَوْمَئِذٍ بِجَهَنَّمَ
Ayet, atıf harfi وَ ‘la 21. ayetteki … اِذَا دُكَّتِ cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
ج۪ٓيءَ fiiline müteallik olan يَوْمَ zaman zarfı إذ ’e muzâftır. يَوْمَئِذٍ ‘deki tenvin mahzuf bir cümleden ivazdır. Takdiri تُدَكُّ الأرْضُ دَكًّا دَكًّا (Ama yeryüzü paramparça oldu) olan muzâfun ileyh cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
يَوْمَئِذٍ kıyamet gününden kinayedir. ج۪ٓيءَ fiilinin cehenneme isnadı mecaz-ı aklîdir. Ayrıca ifadede tecessüm sanatı vardır. ج۪ٓيءَ fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü fiil malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime, meçhul binada naib-i fail olur.
Meçhul bina naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)
Cehennem açık bir şekilde gösterildiği zaman demek gibidir. Yani, yerinde sabit olduğu halde Cehennem’in getirilmesi demek, yaratıkların onu görebilmeleri için görülür hale getirilmesidir. بِ harfi, ج۪ٓيءَ için fail makamına geçen Cehennem üzerine geçişlilik içindir. (İlhan Yılmaz,Fecr Sûresi’nin Rûhu’l-Meânî Ve Rûhu’l-Beyân Adli Tefsirlerden Karşılaştırmalı Tefsiri)
يَوْمَئِذٍ يَتَذَكَّرُ الْاِنْسَانُ
Fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Cümle 21. ayetteki şart cümlesi … اِذَا دُكَّتِ ‘nin cevabıdır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. İstimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Zaman zarfı يَوْمَئِذٍ , ihtimam için amili olan يَتَذَكَّرُ ‘ye takdim edilmiştir.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.
يَوْمَئِذٍ kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. يَتَذَكَّرُ kelimesinde irsâd sanatı vardır. الْاِنْسَانُ ‘ın, zamir makamında zahir olarak zikredilmesi ıtnâb sanatıdır.
Cümledeki الْاِنْسَانُ ‘den maksat, kâfir olan insandır. (Âşûr)
يَوْمَئِذٍ ‘in îrabı önceki gibi olup, bir de burada اِذَا دُكَّتِ için bedel olmuştur. Buna göre anlam şöyle olmaktadır: Yeryüzü dümdüz olduğunda ... insan ders alır. Bu bakımdan hem bedelde hem mübdelun minhde amel eden kelime يَتَذَكَّرُ ‘dur. (Mehmet Okur, Fecr Sûresi’nin Arap Dili Ve Belâgatı Açısından Tahlili)
وَاَنّٰى لَهُ الذِّكْرٰىۜ
وَ , haliyyedir. İtiraziyye olması da caizdir. Hal cümleleri, anlamı açıklamak için yapılan ıtnâb sanatıdır.
İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mübteda ve haberden müteşekkil cümlede, îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. لَهُ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. الذِّكْرٰى muahhar mübtedadır. İstifham ismi ve zaman zarfı اَنّٰى , sadaret hakkı nedeniyle amili olan mukaddem habere takdim edilmiştir.
İstifham üslubunda olmasına rağmen cümle, soru anlamında değildir. Cümle vaz edildiği anlamdan çıkarak inkâr ve uyarı anlamına gelmesi nedeniyle mecazı mürsel mürekkebdir. Ayrıca mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla istifhamda tecahül-i arif sanatı söz konusudur.
İnkârî istifham uslûbu; onların cahillik ve gaflet içinde olduklarını haber üslubundan daha etkili bir şekilde ifade etmiştir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 1, s. 127)
الذِّكْرٰىۜ - يَتَذَكَّرُ kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.