Fecr Sûresi 4. Ayet

وَالَّيْلِ اِذَا يَسْرِۚ  ...

Geçip giden geceye andolsun (ki, müşrikler azaba uğrayacaklardır).
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَاللَّيْلِ ve geceye ل ي ل
2 إِذَا
3 يَسْرِ gitmekte olan س ر ي
 

“Şafak vakti” diye çevirdiğimiz fecr kelimesi masdar olarak “tan yerinin ağarması”, isim olarak belirttiğimiz anlamı yanında, “sabah aydınlığı, şafak vakti, tan yerinin ağarma zamanı” gibi anlamlara gelmektedir. Tan yerinin ağarma zamanı ortalığın aydınlanmaya, canlıların da uyanmaya başlaması, bir çeşit yeniden dirilmeye benzediği için yüce Allah sabah aydınlığına yemin ederek aşağıda anlatılacak konulara dikkat çekmiştir (Râzî, XXXI, 161; ayrıca krş. Tekvîr 81/18). 2. âyette geçen on gecenin, hac ayı olan zilhiccenin ilk on gecesi, hicrî yılın birinci ayı olan muharremin ilk on gecesi, ramazanın ilk veya son on gecesi olduğu yönünde değişik rivayetler vardır. Ancak birinci mâna tercihe daha uygundur. Çünkü bu sûre Mekke’de indiğine, ramazan orucu ise Medine’de farz kılındığına göre ikinci ve üçüncü şıklardaki günler sûrenin indiği dönemde özel bir önem taşımıyordu. Zilhiccenin ilk on günü ise sûrenin inmesinden önce de Araplar’da kutsal sayılıyordu. 

3. âyette geçen “çift ve tek”ten neyin kastedildiği konusunda da farklı yorumlar bulunmakla birlikte, çift olanıyla tek olanıyla bütün varlıklar üzerine yemin edildiğini söylemek en uygun olanıdır. Çünkü varlık yokluğa göre bizâtihî bir değerdir. Nitekim İslâm düşünce tarihinde varlık hayır, yokluk şer kabul edilmiştir. Ayrıca burada belli varlıklardan ziyade bu kavramlara (tek ve çift) dikkat çekildiği; mutlak tek olan Allah’ın dışında “tek”in bulunmadığı, tek gözüken yaratılmış varlıkların ortak özelliklerinin bulunması itibariyle çift ve benzer olduklarına işaret edildiği de söylenebilir (bilgi için bk. Şevkânî, V, 506; Ateş, X, 457). 4. âyette zikredilen “geçip gitmekte olan gece”nin, “Müzdelife gecesi” veya “bayram gecesi” olduğu söylenmiştir (bk. Elmalılı, VIII, 5797). Ancak ifadenin mutlaklığını ve başka pek çok âyette birçok kozmik varlık ve olaylara, belirleme yapılmaksızın yemin edildiğini dikkate alarak bunu da bütün geceler olarak anlamak daha uygun olur.

5. âyetteki “Aklı olan kimse için bunlar yemine konu olacak kadar önemli değil midir?” cümlesinin başında aslında soru edatı bulunmakla birlikte bunun, kesinlik edatı olan “kad” anlamıyla kullanıldığı konusunda görüş birliği vardır. Bu ifade tarzı, yukarıda kendilerine yemin edilen varlıkların çok önemli varlıklar olduğunu gösterir. Uygun olan her türlü takdire açık olsun diye yeminlerin cevabı yani ne maksatla yemin edildiği belirtilmemiştir. Müfessirlere göre Allah Teâlâ bu dört âyette kendi katında önemli olan varlıklara yemin ederek öldükten sonra dirilme, kıyamet, hesap, ceza ve mükâfatın gerçekleşeceğini vurgulamıştır; yahut yeminin cevabı “Çünkü rabbin her şeyi yakından izlemektedir” meâlindeki 14. âyettir. Bu da şöyle yorumlanmıştır: Yukarıda sayılanlara yemin olsun ki rabbin her şeyi yakından izlemektedir; hiçbir şey O’nun bilgisi dışında değildir; O, bütün yapıp ettiklerinizi bilmektedir ve karşılığını ceza veya ödül olarak verecektir” (Şevkânî, V, 507).

Akıl” mânasında kullanılan hıcr kelimesinin kök anlamı “engel­lemek”tir, akıl kavramının sözlük anlamı da aynıdır. Akıl, insanı yanlış bilgi ve düşünceden, kötü davranışlardan alıkoyma yeteneğine sahip olduğu için ona bu isim verilmiştir. Buna göre âyet, genel olarak ilâhî bildirimlerin, özellikle de bu âyetlerde üzerlerine yemin edilen doğal varlık ve olayların anlam ve değerini, Allah’ın neden bu varlıklar üzerine yemin ettiğini, insanın ancak aklını doğru kullanarak anlayabileceğini ifade etmektedir. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt:5 Sayfa: 616-618
 

وَالَّيْلِ اِذَا يَسْرِۚ


Ayet, atıf harfi وَ ‘la 1. ayetteki وَالْفَجْرِ ‘e matuftur.  

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.  اِذَا  zaman zarfı mahzuf kasem fiiline mütealliktir. يَسْرِ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

إِذَا  şart manası taşıyan, cezmetmeyen zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur. Vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

إِذَا : Cümleye muzâf olan zarflardandır. Kendisinden sonra gelen muzâfun ileyh cümlesi aynı zamanda şart cümlesidir. 

إِذَا ‘dan sonraki şart cümlesinin fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  إِذَا  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  إِذَا ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına  ف ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzari fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَسْرِ  fiili mahzuf  يْ  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Fasılaya uygunluk nedeniyle  يْ  hazf edilmiştir.

Kasemin cevabı mahzuftur. Takdiri, لنجازينّ كلّ امرئ بما عمل (Herkese yaptıklarının karşılığını vereceğiz) şeklindedir.
 

وَالَّيْلِ اِذَا يَسْرِۚ


وَالَّيْلِ , birinci ayetteki muksemun bih olan  وَالْفَجْرِۙ ‘ye atfedilmiştir. Cihet-i camiâ tezâyüftür.

Cümleye muzâf olan şarttan mücerret zaman zarfı  اِذَا , birinci ayetteki mahzuf  أقسم  fiiline mütealliktir.

الَّيْلِ - لَيَالٍ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.  

Ayetteki  ِيَسْرِ  lafzının sonundaki  يْ  harfi, gerek uyum (seci) ve ritim, gerekse geceleyin yürüme özelliğiyle kendisi içerisinde hareket edilen bir vakit olduğuna dikkat için hazf edilmiştir. Keza Araplarda da böyle incelikler mevcuttur. Mesela bir kelimeyi kendi manası dışında veya bir hususa dikkat çekmek için kullandıklarında harflerini  إفتطاع  (eksiltme) yolunu tercih ederler.

Bu kapsamda ayette son derece güzel istiare sanatı bulunmaktadır. Bir kelimenin asıl manasının dışında kullanılması anlamına gelen istiare, teşbih ve mecazın bir araya geldiği, yani hem mecaz hem de teşbih sanatıdır. Dolayısıyla burada gece, gece karanlığında yürüyerek çölleri kat eden yolcuya benzetilmiştir. Yolcu anlamına gelen مُسافِرٌ  sözcüğü hazf edilmiş, ona ait olan geceleyin yürüme özelliğiyle yolcuya işaret edilmiştir. Bu durumda istiâre-i mekniyye olmuştur.  Dolayısıyla Kur’an tabirinin son derece güzel ve muciz olduğu ortaya çıkmıştır. (Mehmet Okur, Fecr Sûresi’nin Arap Dili Ve Belâgati Açısından Tahlili)

الَّيْلِ (gece) kelimesi, cins ismidir. Arapçada  السرى  ‘gece yürüyüşü’ demektir. يَسْرِۚ  ise, gecenin büyük bir bölümünün geçip gitmesi anlamına gelir. Burada gecenin bunca özellikleri arasında gelip-geçmesinin ifade edilmesi, Yüce Allah'ın kudretinin kemaline ve nimetinin bolluğuna açıkça işaret etmesindendir. Çünkü sabah olunca, dünya ve ahiret saadetine vesile olan rızık aramak için bütün canlılara öldükten sonra (uykudan uyanınca) sanki yeniden hayat verilmiş olmaktadır. (Rûhu’l Beyân)