Beled Sûresi 1. Ayet

لَٓا اُقْسِمُ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ  ...

Sen bu beldedeyken bu beldeye (Mekke’ye), babaya ve ondan meydana gelen çocuğa yemin ederim ki, biz insanı bir sıkıntı ve zorluk içinde (olacak ve bunlara göğüs gerecek şekilde) yarattık.  (1 - 4. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 لَا hayır
2 أُقْسِمُ and içerim ق س م
3 بِهَٰذَا bu
4 الْبَلَدِ kente ب ل د
 

Belde” diye çevirilen beledden maksat Mekke’dir. “Ana baba ve bunlardan meydana gelen çocuklar”ın kimler olduğu hakkında farklı görüşler ileri sürülmüştür. Bunlar, “Âdem ve zürriyeti, Nûh ve soyu, İbrâhim ve soyu, Hz. Muhammed ve soyu, genel anlamıyla anne baba ve çocuklar” şeklinde özetlenebilir. Taberî, gerekçelerini açıklayarak bizim de katıldığımız son mânayı tercih etmiştir (bk. XXX, 125).

Müfessirler 2. âyetteki hill kelimesinin farklı anlamlarından hareketle âyete şu mânaları da vermişlerdir: a) “Bu şehirde hayvan ve bitkilerin bile dokunulmazlığı olduğu halde müşrikler sana eziyet etmeyi helâl sayıyorlar.” Bu takdirde âyette müşriklerin kutsal kentin hürmetini çiğneyerek Hz. Peygamber’e eziyet etmeleri kınanmaktadır. b) “Bir gün gelecek, Mekke’yi zalim putperestlerin elinden kurtaracaksın ve o zaman kentin dokunulmazlığı senin için geçici olarak kaldırılacaktır.” Bu takdirde ise Hz. Peygamber’in ileride bu kenti fethedeceği ve fetih sırasında şehirde çatışmaya girmesine geçici olarak izin verileceği bildirilmiş demektir. Nitekim öyle de olmuştur (Şevkânî, V, 517-518; Elmalılı, VIII, 5825).

4. âyette geçen kebed kelimesi “acı, sıkıntı, zahmet” gibi anlamlara gelmektedir. Bu da insanın, doğduğu günden öleceği güne kadar az veya çok sıkıntılar, ihtiyaçlar, acılarla karşılaşmasının kaçınılmaz olduğunu gösterir. “Hayat mücadelesi” ifadesinin genel kabul görerek kullanılması da insanın dünya hayatının “mücadele” şeklinde özetlenebileceğini göstermektedir. Bu durum aynı zamanda insana mücadele gücü ve iradesi de kazandırmaktadır. Âyetlerde ayrıca Hz. Peygamber’in karşılaşacağı güç şartlara, müşriklerin ona uygulayacağı baskılara ve bunlara kendini hazırlaması gerektiğine de bir işaret olduğu anlaşılıyor.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:625
 
Resûlullah sallallahu ve sellemMekke’nin önemini şöyle belirtmiştir:” Şüphesiz Allah Teâlâ bu şehri gökleri ve yeri yarattığı gün haram ( dokunulmaz) kılmıştır. Allah Teâlâ dokunulmaz kıldığı için de o şehir kıyamet gününe kadar haramdır. Benden önce bu şehirde savaşmak kimseye helâl kılınmamıştır; bana da sadece ( Mekke fethi sırasında) günün bir bölümünde savaşmak helâl kılınmıştır”
(Buhari, Bed’ü’l-halk 22; Müslim, Hac 445).
 

لَٓا اُقْسِمُ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ


Nefy harfi  لَٓا  zaiddir. Fiil cümlesidir.  اُقْسِمُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ‘dir.  بِهٰذَا  car mecruru  اُقْسِمُ  fiiline mütealliktir. الْبَلَدِ  işaret isminden bedel olup kesra ile mecrurdur. 

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. 

Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اُقْسِمُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  قسم ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

لَٓا اُقْسِمُ بِهٰذَا الْبَلَدِۙ


Surenin ilk ayeti beraat-i istihlâl sanatına uygun olarak, surenin konusuyla alakalı bir cümleyle başlamıştır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiştir. Ayrıca cümle hüsn-i ibtidâ sanatının güzel bir örneğidir.

Kelama en güzel giriş şekillerinden biri de kelamın konusuyla alakalı bir şeyle başlamaktır. Böylece kelamın maksadına işaret edilmiş olur. Surenin bu ilk ayeti berâat-i istihlâl sanatının güzel bir örneğidir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi) 

Surenin ilk ayeti ibtidaiyye olarak gelmiştir. Cümlede nefiy harfi  لَٓا , zaidtir. Müspet muzari fiil sıygasında gelen cümle, kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. Teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Kasemin cevabı 4. ayette gelmiştir.

Fiilin Allah Teâlâya aid zamire isnadı, tazim ifade eder.

بِهٰذَا  car mecruru  اُقْسِمُ ’ya mütealliktir.  الْبَلَدِ , ismi işaretten bedel-i mutabıktır.

Muksemun bihin işaret ismiyle marife olması işaret edilenin mertebesinin yüksekliğini belirterek tazim ve teşrif ifade eder.

الْبَلَدِۙ , Mekke şehrinden kinayedir. 

Bu beldeye yemin ederim yani bu haram beldenin, Mekke-i Mükerreme'nin üstüne yemin ederim. Ayetin başında yer alan  لَٓا , zaiddir. Bunun böyle olduğuna, Yüce Allah'ın Tîn sûresinde:  ٱلۡبَلَدِ ٱلۡأَمِینِ  üzerine yemin etmesi delildir. Bazı alimlere göre  لَٓا , yapılan yemini pekiştirmek için getirilmiştir. Nitekim Araplar böyle yeminlerini pekiştirmek için ifadelerinin başına  لَٓا  getirmektedirler. Mesela: لَٓا وَالله. “Ben böyle bir şey yapmadım", لَٓا وَالله . “Mutlaka böyle yapacağım," ifadeleri buna birer örnektirler. (Rûhu’l Beyân) 

Buradaki nefy harfi mezid (fazlalık.) veya muksemun bihin taziminden (büyüklüğünden) kinayedir. (Âşûr)

Bu beldeden maksadın Beled-i Haram, yani Mekke-i Mükerreme olduğunda tefsirciler ittifak etmiştir. Başındaki ahd manası ifade eden lâm ile  الْبَلَدِ  denilmesi, hürmet ve saygıyla tanınması vâcip, mübarek, bilinen bir şehir olduğuna işarettir. Doğrusu insanlar için yapılan ilk ev elbetteki Mekke'de bulunan o çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet rehberi olan evdir. (Elmalılı ve Âşûr)