اَيَحْسَبُ اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ
Tefsirlerde verilen bilgilere göre bu âyetler, malına mülküne güvenerek kendilerini yenilmez zanneden Mekke’nin şımarık ileri gelenleri hakkında inmiştir. Onlar, Hz. Peygamber’i de mutlaka yeneceklerini düşünüyorlardı. 6. âyetle ilgili bir yoruma göre kimileri de Hz. Peygamber’i başarısız kılma uğruna harcadıkları onca mala üzülüyorlardı. 7. âyette Yüce Allah’ın böylelerinin hangi maksatlarla mal harcadıklarını gayet iyi bildiği hatırlatılmaktadır.
اَيَحْسَبُ اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ
Hemze istifham harfidir. Fiil cümlesidir. يَحْسَبُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. اَنْ ve masdar-ı müevvel يَحْسَبُ fiilinin iki mef’ûlü yerinde olup mahallen mansubdur.
اَنْ tekid ifade eden muhaffefe اَنَّ ’dir. İsmi olan şan zamiri mahzuftur. Takdiri; أنه şeklindedir. لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ cümlesi muhaffefe اَنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. يَرَهُٓ illet harfinin hazfı ile meczum muzari fiildir. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. اَحَدٌ fail olup lafzen merfûdur.اَيَحْسَبُ اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Hemze, inkâri anlamda, istifham harfidir.
İnkâr, (reddetme, yadsıma) manasına delalet etmek üzere en çok kullanılan istifham harfi hemzedir. Hemzeyi her zaman sorulan şey takip eder. İnkâr manasında olan istifham iki kısımdır: Azarlama ve yalanlama. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkârî amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Bilinen nefy üslubu yerine istifhamın tercih edilmesinin sebebi; istifhamda muhatabın aklını uyarmak, harekete geçirmek ve düşünmeye teşvik manası olmasıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümleye dahil olan اَنْ , muhaffefe اَنَّ ’dir. Şan zamiri, mahzuftur.
اَنْ ile tekid edilen masdar tevilindeki اَنْ لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ cümlesi, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber inkarî kelamdır. Masdar-ı müevvel يَحْسَبُ fiilinin iki mef’ûlü yerindedir.
Muhaffefe اَنَّ ’nin haberi olan لَمْ يَرَهُٓ اَحَدٌۜ cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Haberin menfî muzari fiil sıygasında cümle olarak gelmesi cümleye hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve istimrar anlamları katmıştır. Ayrıca muzari fiilde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek dikkatini artıran tecessüm özelliği vardır.
Fail olan اَحَدٌۢ ’daki nekrelik kıllet ve nev ifade eder. Bilindiği gibi nefy siyakında nekre umum ve şümule işarettir.
Bu soruda da iki izah yönü vardır:
Birincisi, korkutmadır. O yok ettim, harcadım diye mağrurlandığı malı sarf ederken kendisini kimse görmedi mi zannediyor da öyle iftihar etmek istiyor? Kuşku yok ki harcayıp yok ettiyse onu tek olan yüce Allah görmüştür.
İkincisi de Kelbi'den rivayet edildiği üzere harcama iddiasını yalanlamaktır. Yani böyle diyen o kimse yalan söylüyor, bir şey sarf etmediği halde birçok mal yok ettim diye yalan ile övünüyor. (Elmalılı)
Onu hiç kimsenin görmediğini mi sanıyor?! Burada istifham aniden, sahip olduğu bütün engelleme ve inkârla mal ve kuvvetiyle gururlanan ve kendisini hiç kimsenin görmediğini zanneden kimseye yöneltilmiştir. Burada Kur’ânî beyân, önceki istifhamdaki لَنْ 'den, maziye yönelen لَمْ 'e dönmüştür. [O (insan), kendisine hiç kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?] (Beled, 90/5) ayetinde, onun varacağı yerin yaptığını ihata eden ve Kendisine hiçbir şey gizli kalmayan Kādir'in elinde olduğu tekid edildikten sonra, gurura kapılan kimsenin mazisinin kendi hesabına yazıldığı ve onunla kuşatıldığı beyan edilmiştir. Böylece bu, sonraki ayetler için bir giriş olmuştur.
أيَحْسَبُ أنْ لَمْ يَرَهُ أحَدٌ cümlesi يَقُولُ أهْلَكْتُ مالًا cümlesinden bedel-i iştimâldir. (Âşûr)
İstifham, inkâr ve azarlama manasındadır. Ve Allah'ın onun içyüzünü bilmesi ve onun cömertlikle gurur duymasının batıl (sahte) olduğu manasından kinayedir. (Âşûr)