Leyl Sûresi 7. Ayet

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرٰىۜ  ...

Onun için kim (elinde bulunandan) verir, Allah’a karşı gelmekten sakınır ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) tasdik ederse, biz onu en kolay olana kolayca iletiriz.  (5 - 7. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَسَنُيَسِّرُهُ ona kolaylaştırırız ي س ر
2 لِلْيُسْرَىٰ en kolayı ي س ر
 

Bu ve benzeri sûrelerin indiği Mekke’de insanlar arasında büyük bir gelir farkı bulunuyor; tüccar ve zengin bazı putperest Araplar yoksullar karşısında son derece bencil, duyarsız, umursamaz davranıyor; hatta dönemin canlı şahidi olan Kur’ân-ı Kerîm’in bildirdiğine göre bunlar, “Dilese Allah’ın doyuracağı kimseleri biz mi besleyeceğiz!” diyecek kadar küstahlaşıyor (bk. Yâsîn 36/47), birbirlerine cimriliği öğütleyecek kadar acımasız davranıyorlardı (bk. Nisâ 4/37; Hadîd 57/24). Bu sebeple Mekke döneminde inen âyetlerin Allah’ın birliği inancının yerleştirilmesinin yanında en büyük hedefi yoksulluk sorununa el atmak, bunun âcil yollarından biri olarak insanların kalplerini yoksul ve himayesizlere karşı bencillik, sevgisizlik ve cimrilikten arındırmak; dertlerin de nimetlerin de paylaşılabildiği bir toplumsal ruh ve zihniyet geliştirmek olmuştur. Konumuz olan sûre bu zihniyeti hazırlayan anlamlı tesbitler, öğütler, uyarılar ve müjdeler içermektedir. Sonuç olarak sûrede iki farklı karakter tipi ortaya konmakta; açıkça belirtilmemekle birlikte ifadenin genelinden kolayca anlaşıldığı üzere bunlardan ilki olan cömert ve özverili tip müslüman insanı, cimri ve bencil tip de inkârcıyı temsil etmektedir.

Güzel karşılık” diye çevirdiğimiz 6. âyetteki hüsnâ kelimesini müfessirler “iman, kelime-i tevhid, en güzel din olan İslâm, namaz, oruç ve zekât, ibadetlerin güzel karşılığı” gibi anlamlarla açıklamışlardır (bk. Şevkânî, V, 530; Elmalılı, VIII, 5876). Bize göre hüsnâ kelimesi bu bağlamda inanç, ibadet, muâmelât ve ahlâk ilkeleriyle İslâm inanç ve uygulamaları bütününü ifade eder. 7. âyette geçen ve Allah’ın cömert kulu için kolaylaştıracağı bildirilen rahatlık ve mutluluk yolunu ifade etmek üzere “en kolay” anlamına gelen yüsrâ kelimesi kullanılmıştır. Bu kelime “daha fazla iyilik yapma özelliği, erdemi” olarak da açıklanmıştır. Buna göre insan iyilik yapmaya çalıştıkça Allah da onda iyilik iradesini güçlendirir, iyilik yollarını kolaylaştırır ve sonunda cömertlik denilen güzel haslet onun kişiliğinin ayrılmaz bir özelliği, karakteri haline gelir. 

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:633-634
 

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرٰىۜ


Ayet, 5. ayetteki mübteda  مَنْ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.

فَ  harfi  اَمَّا ‘nın cevabının başına gelen rabıta harfidir. نُيَسِّرُ  fiilinin başındaki  سَ  harfi tekid ifade eden istikbal harfidir. 

نُيَسِّرُهُ  damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  لِلْيُسْرٰىۜ  car mecruru  نُيَسِّرُهُ  fiiline mütealliktir. يُسْرٰى  maksur isim olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.

Maksur isim; Sondan bir önceki harfi fethalı olup son harfi (ى) olan isimlere “maksur isimler” denir. Maksur isimler genellikle (ى) ile biter. Fakat çok az olarak ( ا ) ile biten maksur isimler de vardır. Maksur isimlerin sonunda yer alan bu harflere “elif-i maksure” denir.  اَلْفَتَى – اَلْعَصَا  gibi…

Maksur isimlerin îrab durumu şöyledir: Merfu halinde takdiri damme ile, mansub halinde takdiri fetha ile, mecrur halinde takdiri kesra ile îrab edilir. Yani maksur isimler merfû, mansub, mecrur hallerinde hep takdiri olarak (takdiren) îrab edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

نُيَسِّرُهُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi يسر ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرٰىۜ


5. ayetteki mübtedanın haberi olan  فَسَنُيَسِّرُهُ لِلْيُسْرٰى  cümlesi, aynı zamanda  اَمَّا  cevabıdır.

فَ  karinesiyle gelen cümledeki  سَ , istikbal harfidir. Cümleyi tekid eder.

Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar. Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

سَنُيَسِّرُ - يُسْرٰى  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

لِلْيُسْرٰى  ’daki marifelik ahd veya cins içindir. (Âşûr) 

Cümle azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Kolay anlamındaki  لِلْيُسْرٰىۜ ‘da istiare vardır. Kolay işler manasında müstear olmuştur.

[Biz de onu en kolaya hazırlarız.] Ayet metninde yer alan  ىۜيُسْرٰى  kelimesi الأيسر  kelimesinin müennesidir. Buna göre ayetin manası, Biz de onu en kolaya hazırlarız, cennete girmek ve cehennemden kurtulmak gibi rahata ve kolaya götüren hasletleri kendinde bulundurmasına muvaffak kılarız. (Rûhu’l Beyân) 

Mükafatın ekserisinin ahirette tahakkuk edeceğine, ahiret de henüz vakti gelmemiş şeylerden olduğuna ve Allah'dan başka hiç kimse onun vaktini bilmediğine göre, ayetteki "kolaylaştırma" fiillerinin başına, gelecek zamanı ifade eden bu  سَ  harfi getirilmiştir. Çünkü bu harf ile, bu vaadin, şu anda değil, daha sonra tahakkuk edeceğine işaret edilmiştir. Allah en iyi bilendir. (Fahreddin er-Râzî) 

5-7. ayetler arasındaki  عُسْرٰى  ve  يُسْرٰى  arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. Bu kelimeler cennet ve cehennem manalarında kullanılmıştır. (Sabuni, Ebdeu’l Beyan)

Ala/8 deki ayetin aynısıdır. Burada  فَ  ile gelmiştir. Aralarında tekrir ve reddü'l-acüz ale's-sadr vardır. 

Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakin sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu. Bu tekrarlarda ıtnâb, tekrir ve ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, Ahkaf Suresi 28, c. 7, s. 314)

يُسْرٰى  kelimesi, الأيسر  kelimesinin müennesidir. كبرى - أكبر  gibi. Vasfın kuvvetine delalet eder. Vasfın müennes olması dolayısıyla mevsuf şeriat olarak takdir edilir. (Âşûr)  

Mevsuf mahzuftur. Îcazı hazif vardır. (Âşûr)

Teysir fiili müsteardır.  للأمُورِ الْيُسْري  نُهَيِّئُكَ (Kolay işler içi hazırlayacağız) demektir. Kur’an’ı ezberlemek, şeriatı kolaylaştırmak, din ve dünya işlerini kolaylaştırmak manalarını taşır.  (Âşûr) 

Zıt anlamlı  العُسْرى  ve  اليُسْرى  kelimelerindeki harf-i tarif  ألْ , cins veya ahd içindir. (Âşûr)