Leyl Sûresi 8. Ayet

وَاَمَّا مَنْ بَخِلَ وَاسْتَغْنٰىۙ  ...

Fakat, kim cimrilik eder, kendini Allah’a muhtaç görmez ve en güzel sözü (kelime-i tevhidi) yalanlarsa, biz de onu en zor olana kolayca iletiriz.  (8 - 10. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَأَمَّا ama
2 مَنْ kim
3 بَخِلَ cimrilik ederse ب خ ل
4 وَاسْتَغْنَىٰ ve kendini zengin görürse غ ن ي
 

Cimrilik edip kendisiyle yetinen, yani kendi gücüne ve elindekilere güvenip Allah karşısında bile kendisini ihtiyaçsız görecek kadar kibirde ileri giden kişinin zora sokulmasından söz edilirken “en zor” anlamına gelen usrâ kelimesi kullanılmıştır. Bu sebeple cümle genellikle “Biz onu en zora hazırlarız” şeklinde anlaşılmıştır. Allah’ın kulunu zor olana hazırlamasından maksat da kulun, Allah ve resulünün gösterdiği yolu kabul etmeyerek yanlışlarda ısrar etmesi, bu sûre bağlamında ise cimriliğini sürdürmesi neticesinde Allah’ın ondan hidayet ve yardımını çekmesi, onu kendi haline bırakmasıdır. Bu ise insan için en büyük mahrumiyettir. Çünkü bu şekilde kendi başına kalan kul helâl haram demeden nefsânî arzularını tatmine çalışır; kötülük yapmak, günah işlemek ona kolay gelir, bunlardan zevk alır. Sonunda da cehennemi boylar; dünyada cimrilik edip biriktirmiş olduğu servetini orada fidye olarak verip cehennem azabından kurtulmak ister ama bu da mümkün olmaz (bk. Mâide 5/36; Meâric 70/11-16).

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:634
 

وَاَمَّا مَنْ بَخِلَ وَاسْتَغْنٰىۙ


وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَمَّا  şart harfi veya tafsil harfidir. Şart anlamında, cezmetmeyen edatlardandır. Daha önce geçen bir cümleyi genişleterek anlatmak için kullanılır. (Hasan Akdağ, Arap Dilinde Edatlar) 

Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ  mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  بَخِلَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.  بَخِلَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  اسْتَغْنٰىۙ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. 

اسْتَغْنٰى  fiili, sülâsi mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındandır. Sülâsisi  غني ‘dir. 

Bu bab fiile talep, tahavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.

 

وَاَمَّا مَنْ بَخِلَ وَاسْتَغْنٰىۙ


Ayet tezat nedeniyle 5. ayete atfedilmiştir. 

اَمَّا  harf-i şart, tafsil ve tekid için kullanılır. Şart harfi olması için kendisinden sonra  فَ  harfinin gelmesi zorunludur. Zemahşerî: ‘’ اَمَّا  cümleye tekid anlamı kazandırır’’ demiştir. (İtkan, c. 1, s. 421)

Şart, tafsil ve tekid bildiren  اَمَّا  edatı, cevabının başındaki  ف  harfi ile ayırt edilir. Zira cevabının başında  ف  harfi varsa o şart edatıdır ve tekid bildirir, yok ise tafsil ifade eder. (Nida Sultan Çelikkaya, Haber Üslubu ve Haberin Muktezâ-i Zâhire Uygun Gelmemesi Durumu)

Şart cümlesinde müşterek ism-i mevsûl  مَنْ  mübtedadır. Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi sonraki habere dikkat çekme kastına matuftur. Sılası olan  بَخِلَ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)

Aynı üsluptaki  وَاسْتَغْنٰى  cümlesi atıf harfi  وَ ’la sıla cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Fakat cimrilik etmiş malını kıskanıp da vergi vermekten kaçınmış ve kendisini artık ihtiyacı yok sanmış, yani kendini doyuma ermiş, en güzel sonucu bulmuş, ilerisi için hiçbir ihtiyacı kalmamış, artık korunmayla ilişiği yok ve zengin sayarak haline, tekliğine saplanmış, geleceğini hesaba almayıp malıyla, dünya lezzetleriyle ahiret nimetlerine ihtiyacı kalmadığını zannetmiş. (Elmalılı)

اتَّقٰىۙ - اسْتَغْنٰىۙ  kelimeleri arasında ise tıbâk-ı hafî sanatı vardır. Takva sahibi olmak ile müstağnî olmak arasındaki tekabül, kelimenin lâzımı yoluyladır. Yani; müstağnî olmaktan murad, Allah’ın indinde olanlardan mahrum olduğu için sanki alacağı ecirden yüz çevirmiş cimri insandır. Böylece masiyetten sakınmamıştır ve müttakinin tekabülü olmuştur. Ya da dünya şehvetlerine dalarak masiyetten sakınmamış insandır. Her iki düşünce şekline göre de müstağnî olmak, ademi ittikânın lâzımı olan bir manadır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)