Duhâ Sûresi 9. Ayet

فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ  ...

Öyleyse sakın yetimi ezme!
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأَمَّا öyleyse
2 الْيَتِيمَ öksüzü ي ت م
3 فَلَا sakın
4 تَقْهَرْ ezme ق ه ر
 

Câhiliye döneminde başlıca sosyal ve ahlâkî problemlerden biri de yetimlerin ve yoksulların durumu idi. Onların hakları gözetilmez, malları ellerinden alınır, kendilerine zulmedilirdi. Buna göre 9-10. âyetlerin ana hedefi Resûlullah’ın şahsında bütünüyle toplumun dikkatini bu iki temel ahlâkî ve sosyal problem üzerine çekmek ve bunları çözüme kavuşturmaktı. Bunun yanında, daha özel olarak Resûlullah’a mazhar olduğu anılan ihsanlar karşısında şükür mahiyetinde bazı görevleri hatırlatılmaktadır. Burada sıralanan görevlerin, 6-8. âyetlerde Hz. Peygamber’e bahşedildiği bildirilen ilâhî lütuflarla alâkalı olduğu görülmektedir. Buna göre Allah onu yetim iken korumuştur; o da yetimi incitmemeli, himaye etmelidir. Allah ona ne yapacağını bilmez iken yol göstermiştir; o da kendisine bir şeyler sorup aydınlanmak isteyeni geri çevirmemelidir. Allah onu yoksulken zengin kılmıştır; o da kendisinden yardım isteyeni azarlamamalı, gereken yardımı yapabildiği kadar yapmalıdır. Şükürle ilgili bu özel görevler örnek olarak sıralandıktan sonra sûre bu konuda “Rabbinin lütuflarını şükranla an” şeklindeki genel ve kuşatıcı bir buyrukla tamamlanmıştır. Bazı müfessirler buradaki “nimet” kelimesini “Kur’an, peygamberlik, bu sûrede Resûlullah’a lutfedildiği bildirilen şeyler” gibi değişik mânalarla açıklamışlarsa da bunu, Resûlullah’ın hayatı boyunca mazhar olduğu maddî ve mânevî bütün lütuflar, nimetler olarak anlamak sûrenin amacına ve âyetlerin akışına daha uygun düşmektedir.

Şunu da belirtmek gerekir ki, Hz. Peygamber’in hayat hikâyesi onun eşsiz ahlâkını açıkça göstermektedir ve bu âyetlerde söz konusu edilen uyarılara onun herhangi bir davranışı sebep olmuş değildir. Kur’an’ın irşad ve eğitimde kullandığı üslûp gereği burada onun şahsında bütün insanlığa hitap edilmektedir. 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri  Cilt:5 Sayfa:639-640
 

فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ


فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri,  إذا كان حالك كذلك يتما وضلالا وفقرا فمهما يكن الأمر فلا تقهر اليتيم (Eğer senin durumun böyleyse, yani yetim, dalalet ve fakirlik ise, o halde durum ne olursa olsun, yetime zulmetme.) şeklindedir.

اَمَّا  şart harfi veya tafsil harfidir. Şart anlamında, cezmetmeyen edatlardandır. Daha önce geçen bir cümleyi genişleterek anlatmak için kullanılır. (Hasan Akdağ, Arap Dilinde Edatlar) 

الْيَت۪يمَ  kelimesi  تَقْهَرْ ‘in muahhar mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تَقْهَرْ  sükun üzere meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  اَنْتَ ‘dir.

 

فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ


Ayette rabıta harfi  فَ , mahzuf şartın cevabına dahil olmuştur. Takdiri , …  إذا كان حالك كذلك يتما وضلالا وفقرا فمهما يكن الأمر (Eğer senin durumun böyleyse, yani yetim, dalalet ve fakirlik ise, o halde durum ne olursa olsun, yetime zulmetme.) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. 

Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cevap cümlesi olan  فَاَمَّا الْيَت۪يمَ فَلَا تَقْهَرْۜ , şart üslubunda gelmiştir. اَمَّا  tafsil ve şart harfidir. 

اَمَّا  harf-i şart, tafsil ve tekid için kullanılır. Şart harfi olması için kendisinden sonra  فَ  harfinin gelmesi zorunludur. Zemahşerî ‘’ اَمَّا  cümleye tekid anlamı kazandırır’’ demiştir. (Suyûtî, İtkan, c. 1, s.419)

Şart üslubunda gelen cümlede  الْيَت۪يمَ , mukaddem mef’ûlun bihtir. Mef’ûlün amili olan  فَلَا تَقْهَرْ  cümlesi, aynı zamanda  اَمَّا  cevabıdır. Nehiy üslubunda talebî inşaî isnaddır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mef’ûl olan  الْيَت۪يمَ , ihtimam için amili olan  لَا تَقْهَرْۜ ‘a takdim edilmiştir. Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

الْيَت۪يمَ  kelimesindeki  ال  cins içindir. (Bikāî) Hakiki istiğrak ifade eder.

الْيَت۪يمَ  kelimesi, kendisinden sonra gelen fiil sebebiyle mansûb harekelenmiştir. Çünkü  فَلَا تَقْهَرْ  fiilinin mef’ûlüdür. Ve yetimin durumuna ihtimam gösterilmesi için öne alınmıştır, bu nedenle merfû getirilmemiştir. Takdiri olarak mana, “Ne olursa olsun yetimi ezme!”dir. Burada yetim ile herhangi bir yetim kastedilmiştir. Özellikle yetimin zikredilmesinin sebebi ise, onun Allah’tan başka hiçbir yardımcısının olmamasındandır. Böylece ona zulmedene uygulanacak ceza ağırlaştırılmak suretiyle, yapılan zulüm de ağır sayılmıştır. Ahfeş, فَلَا تَقْهَرْ ‘ın: (Yetime zulümle musallat olma, ona hakkını öde ve kendi yetimliğini hatırla!) anlamında olduğunu söylemiştir. (Zeynep Yılmaz Öztürk, Duha Suresinin Tahlili Tefsiri)

Rağıb'ın Müfredat’ında  القَهْرُ , hem üstün gelme, hem zelil kılmadır. Ayrı ayrı her iki manada da kullanılır. Şu halde her ikisi de yasaklanmıştır. Yetimi zayıf saymamalı ve zelil etmemeli, hakkını, hukukunu gözetmeli ve buna özen göstermelidir. (Elmalılı)

Bir kırâete göre ayetteki  تَقْهَرْۜ  fiili,  تكهر  olarak  da okunmuştur. Buna göre, yetime surat asma, demektir. (Ebüssuûd, Âşûr)