اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِم۪ينَ
“Allah hüküm verenlerin en âdili değil midir?” cümlesi, Allah’ın evreni ve evrendeki varlıkları hikmet ve adalet ölçülerinde yaratıp yönettiğini, dünyada peygamberleri aracılığıyla en doğru ve âdil hükmü verdiğini, âhirette de yine en âdil hâkim olarak mahlûkat arasında hüküm vereceğini ifade eder. Sözün soru şeklinde olması hükmün kesinliğini gösterir. Hz. Peygamber bu âyeti okuyanın, “Evet, öyledir; ben de buna şahitlik edenlerdenim” demesini tavsiye etmiştir (bk. Tirmizî, “Tefsîr”, 84).
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِم۪ينَ
Hemze istifham harfidir. لَيْسَ nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.
لَيْس isim cümlesini olumsuz yapar. Sadece mazisi çekildiği için camid bir fiildir. Mazi kipinde tüm şahıs zamirlerine çekimi yapılabilmektedir. Türkçeye “değildir, yoktur, hayır” vb. şeklinde tercüme edilir. Bazen لَيْسَ ’nin haberinin başına manayı tekid için zaid (بِ) harfi ceri gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اللّٰهُ lafza-i celâl لَيْسَ ‘nin ismi olup lafzen mer’ûdur. بِ harf-i ceri zaiddir. اَحْكَمِ lafzen mecrur, لَيْس ‘nin haberi olarak mahallen mansubdur. Aynı zamanda muzâftır. الْحَاكِم۪ينَ
muzâfun ileyh olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
اَحْكَمِ ism-i tafdil kalıbındandır. İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil اَفْضَلُ veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi فُعْلَى veznindedir.
İsm-i tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh’’ denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
حَاكِم۪ينَ kelimesi, sülâsi mücerredi حكم olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَلَيْسَ اللّٰهُ بِاَحْكَمِ الْحَاكِم۪ينَ
İstînâfiyye olarak fasılla gelen ayet, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Hemze takrirî istifham harfidir. Takrir; soru soran kimsenin karşı tarafın ikrarını sağlamak için kullandığı bir üsluptur.
Takrir (itirafa zorlama): Muhatabın bildiği birşey soru şeklinde dile getirilir ve ondan bunu tasdik etmesi istenir. Bunda ikna edici, inandırıcı delil vardır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)
İstifham üslubunda olmasına rağmen cümle vaz edildiği soru anlamından çıkarak takrir ve taaccüp anlamı kazandığı için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
Ayrıca cümlede, kelâmcıların usûlünce kesin aklî delîllerle konuşmak şeklinde tarif edilen mezheb-i kelâmî sanatı vardır.
Bu ayet-i kerime yalanlayanlara bir tehdidi ifade etmekte ve Allah Teâlâ'nın layık oldukları biçimde onlar hakkında hükmedeceğine işaret etmektedir. (Rûhu’l Beyân)
Nakıs fiil لَيْسَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde, اللّٰهُ lafza-i celâli nakıs fiil لَيْسَ ‘nin ismidir.
Müsnedin ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
لَيْسَ ‘nin haberi olan بِاَحْكَمِ الْحَاكِم۪ينَ ’deki بِ zaiddir. الْحَاكِم۪ينَ , muzâfun ileyhtir.
Burada بِ harfi manayı pekiştirmek için gelmiş olup zaittir. Olumlu cümlelerde lâm harfinin tekit ifade ettiği gibi, olumsuz cümlelerde de لَيْسَ ve ما 'nın haberinin başında gelen بِ harfi tekid bildirir.
Kur'an-ı Kerim'de بِ harfi 22 yerde لَيْسَ ’nin, 19 yerde de ما ’nın haberinin başında zait olarak gelmiştir. ( (Ali Bulut, Kur’an-ı Kerim’de Itnâb Üslûbu)
Az sözle çok anlam ifade eden اَبِاَحْكَمِ الْحَاكِم۪ينَ izafeti, sıfatın mevsufuna muzâf olması şeklinde lafzî izafettir. Sıfat tamlaması, izafetin verdiği manayı karşılayamaz.
İzafette bu kişinin bu özelliği ile tanındığı, meşhur olduğu ve bu özelliğin onun tabiatı, karakteri haline geldiği manası vardır. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri C.7 S. 238)
اَحْكَمِ , ism-i tafdil vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.
الْحَاكِم۪ينَ ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)
اَحْكَمِ - الْحَاكِم۪ينَ kelimeleri arasında cinas-ı iştikak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
اَم۪ينِۙ - سَافِل۪ينَۙ - حَاكِم۪ين gibi ayet sonlarında murassa seci ve lüzum ma la yelzem sanatları vardır.
Surenin sonunda konuyu en güzel şekilde bağlayarak mükemmel bir sonuç teşkil eden bu ayet, sözün makama ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlanması olan hüsn-i inteha sanatının güzel bir örneğidir.
Kur’an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatab artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaad ve vaîd gibi sûrede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)