نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ
“Perçeminden yakalayacağız” sözü mecazi bir ifade olup, “Onu tutup cehenneme atacağız, yüzünü kara çıkaracağız, alnını damgalayacağız, alçaltacağız” gibi değişik şekillerde açıklanmıştır (bk. Râzî, XXXII, 23). Kendini kendine yeterli gördüğü için azgınlık eden ve Allah’ın kullarının ibadet etmelerine, dinin emirlerini yerine getirmelerine engel olan kişinin, imtihan gereği bir süre veya dünya hayatı boyunca serbest bırakılsa da sonunda bir gün gelip yakasına yapışılacağı, hak ettiği cezayı göreceği bildirilmektedir. Âyette bu cezanın dünyada mı yoksa âhirette mi verileceğine dair bir açıklama yapılmadığına göre her ikisini de kapsadığı düşünülebilir. Nitekim Ebû Cehil ve benzerleri müslümanlar karşısındaki yenilgileri ve tükenişleriyle bu dünyada cezalarını görmüşlerdir; ayrıca âhirette de cezalandırılacakları birçok âyette haber verilmektedir.
نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ
نَاصِيَةٍ önceki ayetteki النَّاصِيَةِ ‘den bedel olup kesra ile mecrurdur.
Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir.
Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كَاذِبَةٍ kelimesi نَاصِيَةٍ sıfatı olup kesra ile mecrurdur. خَاطِئَةٍ kelimesi نَاصِيَةٍ ikinci sıfatı olup kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar 2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَاصِيَةٍ كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ
نَاصِيَةٍ , önceki ayetteki النَّاصِيَةِ ’den bedeldir. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin, tefsir ve izah maksadıyla, bir kelimenin bir başka kelimeyle açıklandığı ıtnâb sanatıdır.
Arap dilinde bir kelimenin yerine kullanılan başka bir kelimenin atıf yapılmadan ve tefsîr maksatlı kullanılması bedel ile anlatılmaktadır. Bedel yapmanın amacı, kapalı olan kelamı açmak, açık olanı ise tekit etmektir. (Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi, İtnâb-îcâz)
كَاذِبَةٍ ve خَاطِئَةٍۚ kelimeleri نَاصِيَةٍ için iki sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
كَاذِبَةٍ - خَاطِئَةٍۚ - نَاصِيَةٍ kelimeleri arasında cinas ve muvazene sanatları, كَاذِبَةٍ - خَاطِئَةٍ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Her iki sıfatın da ism-i fail vezninde gelmesi, bu özelliğin hudûs ve yenilenmesine işaret etmiştir.
نَاصِيَةٍ ‘in كَاذِبَةٍ خَاطِئَةٍۚ sıfatlarıyla tavsif edilmesi istiare sanatıdır. Canlılara mahsus olan günahkar ve yalancı olma sıfatları, alına nispet edilmiş, böylece cansız olan bir şey canlı yerinde kullanılmıştır. Mübalağa için gelen bu üslupta tecessüm sanatı vardır
Burada da yalancı olan alın değil, kişidir. Cüziyyet alakasıyla mecâz-ı mürsel veya mecazi aklidir. Sahibi kelimesi mahzuftur.
نَاصِيَةٍ ’deki tenvin tahkir ve nev ifade eder.
نَاصِيَةٍ kelimesi öncekinden bedeldir. Bedel, takrîr için gelmiştir. Nekire olması cins ifade etmesi hasebiyledir. (Âşûr).
Nekrelik umum ifadesi içindir. (Hak Dîni Kur’ân Dili)
Sürüklenme için özellikle bu kelimenin seçilmesi, Ebû Cehil’in saçının perçemini taramaya çok dikkat etmesi ve özen göstermesinden dolayı kinaye olabilir. (Rûhu’l Beyân Tefsîri)
Ayetteki نَاصِيَةٍ kelimesi النَّاصِيَةِ ’den bedeldir. Nekre olduğu halde, marife olan o kelimeden bedel yapılması caiz olmuştur. Çünkü nekire olan bu kelime كَاذِبَةٍ ve خَاطِئَةٍۚ kelimeleriyle tasvif edilince, bir tür marifelik kazanmıştır. (Fahreddin er-Râzî-Elmalılı)
نَاصِيَةٍ kelimesi, birinci النَّاصِيَةِۙ ‘ den bedeldir. Buradaki isnad, (yani perçemin yalancı ve günahkar olması), mecazî bir isnaddır. Her iki vasıf da aslında perçemi bırakan o kişiye aittir. İfadenin bu şekilde sevk edilmesi, ona ”yalancı ve günahkârın perçeminden" ifadesinde olmayan bir zenginlik kazandırmaktadır. Bu kişide, sözündeki yalancılık, fiilindeki günah o dereceye varmıştır ki, yalan ve günah sanki onun perçeminde zuhur etmiştir. (Rûhu’l Beyân)