Alak Sûresi 17. Ayet

فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۙ  ...

Haydi, taraftarlarını çağırsın.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَلْيَدْعُ o zaman çağırsın د ع و
2 نَادِيَهُ meclisini ن د و
 

Kurultay” diye çevirdiğimiz nâdî kelimesi, “bir konuda istişare etmek üzere toplanmak” anlamına gelen nedve kökünden türemiş olup kurultayda bir araya gelen heyeti ifade eder. Câhiliye döneminde Mekke’de bu tür toplantıların yapıldığı yere dâru’n-nedve denilirdi. “Zebâniler” diye çevirdiğimiz zebâniye kelimesi ise “itmek, savmak” anlamına gelen zeben kelimesinden türemiş çoğul bir isim olup dinî terim olarak azap meleklerini ifade eder. Rivayete göre Resûlullah İbrâhim’in makamında namaz kılarken Ebû Cehil, “Ben sana namaz kılma demedim mi!” diyerek onu tehdit edip engellemek istemiş, Hz. Peygamber de ona sert bir şekilde karşılık vermişti. Ebû Cehil, “Sen beni ne ile tehdit ediyorsun? Vallahi ben bu memlekette adamları en çok olan kimseyim” demiş, bunun üzerine bu âyetler inmiştir (bk. Kurtubî, XIX, 127). Allah Teâlâ, “O hemen kurultayını çağırsın, biz de zebânileri çağıracağız” buyurarak Hz. Peygamber’e meydan okuyan Ebû Cehil’in yetersizliğini ortaya koymak istemiştir. Nitekim Ebû Cehil bu âyetleri dinlediği halde kötü niyetini gerçekleştirme yönünde herhangi bir teşebbüste bulunmaya cesaret edememiştir.

19. âyette tekrarlanan “hayır!” anlamındaki kellâ edatı da, o azgın insanın, Hz. Peygamber’e kötülük etmek üzere taraftarlarını çağırmaya asla cesaret edemeyeceğini gösterir. Burada Resûlullah’a, böyle azgın, Allah ve peygamber tanımaz kimseye boyun eğmemesi, namaz kılmaya ve secde etmeye devam ederek Allah’a yakınlaşma gayretlerini sürdürmesi emredilmiştir. Şüphe yok ki Allah’a yaklaşmak, O’nun emirlerine itaat etmekle ve bu itaatin en anlamlı ifadesi olan secde ile mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber, “Kulun rabbine en yakın olduğu an secdede bulunduğu andır” buyurmuştur (Müslim, “Salât”, 215).


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 655-656
 

فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۙ


فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن كان قادرا على دفع العذاب فليدع ناديه (Eğer azabı kaldırmaya kadir ise o zaman taraftarlarını çağırsın.) şeklindedir. لْ  emir lam’ıdır.

لْيَدْعُ  şart fiili olup, illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.  نَادِيَهُ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

نَادِيَهُ  kelimesi, sülâsi mücerredi  ندي  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

فَلْيَدْعُ نَادِيَهُۙ


Müstenefe olan ayet, şart üslubunda gelmiştir.  فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta,  لْ   gaib için emir lamıdır. Mahzuf şartın cevabı olan  فَلْيَدْعُ نَادِيَهُ  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Emir üslubunda olmasına rağmen cümle, vaz edildiği anlamdan çıkarak tehdit ve tehaddi anlamına gelmesi nedeniyle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. 

Takdiri … إن كان قادرا على دفع العذاب (Eğer azabı kaldırmaya kadir ise...) olan şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.

Mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Fiilin mef’ûlü olan  نَادِيَهُ  izafetinde  هُ , namazdan men eden kişiye aittir. Veciz ifade kastına matuf bu izafet, muzâfı tahkir ifade eder.

نَادِيَهُۙ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin hudûs ve yenilenmesine işaret etmiştir.

يَدْعُ  نَادِيَهُۙ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

Burada da mekana nida edilemeyeceği, mecazın karinesidir. Mahal zikredilerek içindekiler murad edilerek aklî mecaz yapılmıştır. 

Bu ayetteki  نَادِيَهُ  kelimesinde mecâz-ı mürsel vardır. Bu durum, küçümseme ve dalga geçmedir. Biliyoruz ki  نَادِيَ  kelimesinin anlamı toplantı yeridir. Fakat burada toplantı yapan aşiret ve taraftarları kastedilmiştir. Alakası mahalliyyettir. Mahalliyet alakası daha önce de söylediğimiz gibi mahal zikredilip orada bulunanları kasdetmektir. (Kazvînî, el-Îdâh fî ‘Ulûmi΄l-Belâga - Rûhu’l Beyân)

يَدْعُ  muzari fiilinin sonundaki illet harfi okunuşa uyarak yazılmamıştır. Resmi mushaftır. 

[Artık çağırsın meclisini] yani meclis üyelerini de kendisine yardım etsinler.  نَادِيَ  halkın toplandığı meclis/kulüp demektir. (Beyzâvî)