Alak Sûresi 19. Ayet

كَلَّاۜ لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ ۩  ...

Hayır! Sakın sen ona uyma; secde et ve Rabbine yaklaş.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كَلَّا hayır
2 لَا
3 تُطِعْهُ ona boyun eğme ط و ع
4 وَاسْجُدْ secde et س ج د
5 وَاقْتَرِبْ ve yaklaş ق ر ب
 

Kurultay” diye çevirdiğimiz nâdî kelimesi, “bir konuda istişare etmek üzere toplanmak” anlamına gelen nedve kökünden türemiş olup kurultayda bir araya gelen heyeti ifade eder. Câhiliye döneminde Mekke’de bu tür toplantıların yapıldığı yere dâru’n-nedve denilirdi. “Zebâniler” diye çevirdiğimiz zebâniye kelimesi ise “itmek, savmak” anlamına gelen zeben kelimesinden türemiş çoğul bir isim olup dinî terim olarak azap meleklerini ifade eder. Rivayete göre Resûlullah İbrâhim’in makamında namaz kılarken Ebû Cehil, “Ben sana namaz kılma demedim mi!” diyerek onu tehdit edip engellemek istemiş, Hz. Peygamber de ona sert bir şekilde karşılık vermişti. Ebû Cehil, “Sen beni ne ile tehdit ediyorsun? Vallahi ben bu memlekette adamları en çok olan kimseyim” demiş, bunun üzerine bu âyetler inmiştir (bk. Kurtubî, XIX, 127). Allah Teâlâ, “O hemen kurultayını çağırsın, biz de zebânileri çağıracağız” buyurarak Hz. Peygamber’e meydan okuyan Ebû Cehil’in yetersizliğini ortaya koymak istemiştir. Nitekim Ebû Cehil bu âyetleri dinlediği halde kötü niyetini gerçekleştirme yönünde herhangi bir teşebbüste bulunmaya cesaret edememiştir.

19. âyette tekrarlanan “hayır!” anlamındaki kellâ edatı da, o azgın insanın, Hz. Peygamber’e kötülük etmek üzere taraftarlarını çağırmaya asla cesaret edemeyeceğini gösterir. Burada Resûlullah’a, böyle azgın, Allah ve peygamber tanımaz kimseye boyun eğmemesi, namaz kılmaya ve secde etmeye devam ederek Allah’a yakınlaşma gayretlerini sürdürmesi emredilmiştir. Şüphe yok ki Allah’a yaklaşmak, O’nun emirlerine itaat etmekle ve bu itaatin en anlamlı ifadesi olan secde ile mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber, “Kulun rabbine en yakın olduğu an secdede bulunduğu andır” buyurmuştur (Müslim, “Salât”, 215).


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 655-656
 
Riyazus Salihin, 1431 Nolu Hadis
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”
(Müslim, Salât 215.)
 

كَلَّاۜ لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ ۩


كَلَّا , ret ve caydırma harfidir. Cevabın olumsuzluğunu bildiren bir harf olup kendinden sonrakinin îrabı tesir etmez. Men etmeyi, nehyetmeyi açma, başlangıç yapma ve gerçeklik ifade eder. Sîbeveyhi ve Halil b. Ahmed ve bir çok nahivciler  ile Basra Dil mektebinin çoğunluğu bu edatın  ك  ile olumsuzluk  لَا ’sının birleşmesiyle meydana geldiğini ve şeddenin nefy manasını kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylerler. Birçok nahivci ise edatın birleşmeden tek bir kelime olduğunu kabul ederler. (Halil İbrahim Tanç, Kur’an’da كَلَّا  Edatı ) 

Fiil cümlesidir. لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تُطِعْهُ   sükun ile meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir. Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

اسْجُدْ  atıf harfi وَ ‘la makabline matuftur. اسْجُدْ  sukün üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.  اقْتَرِبْ  atıf harfi  وَ ‘la makabline matuftur. 

تُطِعْهُ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  طوع ’dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder. 

اقْتَرِبْ  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi  قرب ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

كَلَّاۜ لَا تُطِعْهُ وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ ۩


İstînafiyye olarak fasılla gelen ayette  كَلَّٓا  manevi tekid harfi, caydırma ve azarlama ifade eder.

Bir cevap edatı olan  كَلَّاۜ , kendinden önce geçen cümlenin ifade ettiği düşüncenin doğru olmadığını sert bir şekilde ifade etmeye yarar. (Mehmet Altın, Kur’an’da Te’kid Üslupları ve Çeşitleri, Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

كَلَّاۚ , cevabın olumsuzluğunu bildiren bir harf olup kendinden sonrakinin îrabına tesir etmez. Men etmeyi, nehyetmeyi açma, başlangıç yapma ve gerçeklik ifade eder. Sîbeveyhi ve Halil b. Ahmed ve birçok nahivciler ile Basra Dil Mektebinin çoğunluğu bu edatın  ك  ile olumsuzluk  لَا ’sının birleşmesiyle meydana geldiğini ve şeddenin nefy manasını kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylerler. Birçok nahivci ise edatın birleşmeden tek bir kelime olduğunu kabul ederler. (Halil İbrahim Tanç, Kur’an’da  كَلَّا  Edatı) 

“Hayır, kesinlikle hayır, asla, mümkün değil” manalarini taşıyan  كَلَّا  sözcüğü, söyleyen kişiyi azarlamak, sözlerini ret ve iptal etmektir. Bu, olumlu cevap vermek anlamına gelen evet sözcüğünün zıttıdır. (Müfredat)

Ayetin ilk cümlesi  لَا تُطِعْهُ , nehiy üslubunda talebî inşaî isnaddır.

İtaat etme şeklindeki nehiyde mecâz-ı mürsel vardır. Müsebbep zikredilmiş, sebep yani korku kastedilmiştir. (Âşûr) 

Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan  وَاسْجُدْ وَاقْتَرِبْ cümleleri atıf harfi وَ ‘la makabline atfedilmiştir. Cümlelerin atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Aralarında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur. Nehiy üslubundan emir üslubuna geçite iltifat sanatı vardır.

اسْجُدْ  kelimesi namaz manasında, cüziyyet alakasıyla mecaz-ı mürseldir.

Cüziyyet alakası: Bir şey söylenip bununla o şeyin tamamının kastedilmesidir. Yâni cüz söylenip külün murad edilmesidir. Bundan amaç mübalağadır. Buna zikr-i cüz irâde-i kül de denir.  

لَا تُطِعْهُ  sözünün  وَاسْجُدْ  ile tekid edilmesi namazın öneminden dolayıdır. (Âşûr) 

اقْتَرِبْ  fiili,  افتعال  bâbındandır, çaba göstermek ve taleb etmek manalarını taşır. Namazdaki tekellüf ve istek manasını ifade eder. (Âşûr) 

Fasılaya uygun bitmemiştir.  بْ  harfi; ağzın kapanması gibi, kul ile Rabbi arasındaki yakınlığa delalet edebilir.   

Müfessirlerin bazıları; bir surede  كَلَّاۜ  mevcutsa o surenin Mekkî olduğuna hükmedilir, çünkü bu kelimede tehdid ve vaîd mevcuttur, bu kelimenin bulunduğu ayetler ekseriyetle Mekke’de nazil olmuştur, azgınlık ve sapıklık daha ziyade Mekke’de zuhur etmiştir, derler. (İtkan, c.1 s.466) 

[Hayır, ona itaat etme. Secde et, yaklaş.] [Hayır.] Bu ifade de namazdan men edeni azarlamadır. ‘’Ona itaat etme, onu dinleme yani taatinde sebat et’’, demektir. Secde et secdene devam et ve yaklaş Rabbine yaklaş! Hadiste şöyle denilmiştir: ‘’Kulun Rabbine en yakın olduğu an, secde anıdır.’’ (Beyzâvî)  

Bu ayette, İmam Mâlik hariç diğer üç mezhep imamına göre tilavet secdesi vardır. Sonra secde, insanın kibir ve gururunu giderir. Secdenin çeşitleri vardır: ”Namazda secde, tilavet secdesi, sehiv secdesi, Yüce Allah'ın azametine ve ululuğuna secde, herhangi bir korkuda ya da isteğe bağlı olarak yakarma secdesi, şükür secdesi ve yalvarma secdesi." Sahih olan görüşe göre bu son secdeler müstehaptır ve meleklerden, Resulullah (sav)'dan ve diğer peygamberlerden bizlere miras kalmıştır. (Rûhu’l Beyân) 

Kur’an surelerinin bitişi de girişi gibi belîğdir. Sureler o kadar güzel bir şekilde sona ermiştir ki muhatab artık başka bir şey duymak istemez. Sureler; dua-vasiyet, farzlar, tahmîd ve tehlîl, öğüt, vaat ve vaîd gibi sûrede işlenen konuya uygun bir sözle sona erer. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Bedî İlmi)

Konuyu en güzel şekilde bağlayarak mükemmel bir sonuç teşkil eden bu ayetle, surenin konusu mükemmel bir şekilde özetlenmiştir. Sözün makama ve girişe uygun güzel bir şekilde tamamlanması olan hüsn-i intihâ sanatının güzel bir örneğidir.