Alak Sûresi 6. Ayet

كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ  ...

Hayır, insan kendini yeterli gördüğü için mutlaka azgınlık eder.  (6 - 7. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 كَلَّا hayır
2 إِنَّ şüphesiz
3 الْإِنْسَانَ insan ا ن س
4 لَيَطْغَىٰ azar ط غ ي
 

Müfessirlerin çoğunluğu 6. âyette eleştirilen “insan” ile bilhassa İslâm’ın en azılı düşmanlarından olan Ebû Cehil’in kastedildiğini belirtirler. Rivayete göre Ebû Cehil, “Lât ve Uzzâ’ya yemin olsun, Muhammed’i namaz kılarken görürsem mutlaka ensesine binip yüzünü toprağa sürteceğim!” diyerek onun namaz kılmasını engellemeye karar vermişti. Hz. Peygamber’i namaz kılarken gördüğünde yeminini yerine getirmek isteyince hemen geri döndüğü ve garip bir şekilde elleriyle kendini korumaya çalıştığı görülmüş; niçin böyle tuhaf hareketler yaptığı sorulunca, “Benimle onun arasında ateşten bir hendek, korkunç bir varlık ve bazı kanatlı şeyler meydana geldi” demiştir. Hz. Peygamber, “Eğer bana yaklaşsaydı melekler onu kapıp parça parça edeceklerdi!” buyurmuş, bu olay üzerine 6-19. âyetler inmiştir (bk. Müslim, “Münâfıkīn”, 38; İbn Kesîr, VIII, 461).

Bu âyetlerin nüzûlüne böyle bir olay sebep olsa da, burada ifade edilen evrensel gerçek, hangi devirde olursa olsun insanın hayat mücadelesinde Allah’ı unutup yalnız kendine güvenmesi, her durumda kendisini yeterli görüp Allah’ın yardım ve tevfikinden kendisini müstağni saymasıdır. Kur’an, Câhiliye putperestleri örneğinde, Allah’a karşı bu küstah tavrı çeşitli vesilelerle eleştirmektedir.

“Gerçek şu ki” diye çevirdiğimiz kellâ kelimesi olumsuzluk edatı olup devamında kendisinden sonra anlatılanların aslında olmaması gerektiğini ifade eder. Bu bağlamda, zenginliğine güvenerek şımaran ve kendini kendine yeterli görerek nankörlük eden, azgınlaşıp hakka sırt çeviren insanın böyle yapmaması gerektiğini vurgular. Zira gerçekte insan zayıf ve muhtaç bir varlıktır; sağlık, huzur, sükûn ve emniyet içerisinde hayatını devam ettirebilmesi için öncelikle Allah’a ve kendisinin de üyesi bulunduğu toplumun diğer fertlerine ihtiyacı vardır. İnsanların ellerinde bulunan bütün imkânların gerçek sahibi ise kendileri değil, onu yaratan ve istediği anda ellerinden alma gücüne sahip olan Allah Teâlâ’dır. Buna rağmen insanın sahip olduklarına aldanıp şımararak Allah’a itaatten uzaklaşması, kendini kendine yeterli ve başkalarından üstün görmesi, kaderinin kendi elinde olduğunu iddia etmesi vb. küstahça tutumları bilgi, iman ve basiret eksikliğinden kaynaklandığı için Allah tarafından kınanmıştır.

 


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: Sayfa: 653-654
 

كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ


كَلَّا , ret ve caydırma harfidir. Cevabın olumsuzluğunu bildiren bir harf olup kendinden sonrakinin îrabı tesir etmez. Men etmeyi, nehyetmeyi açma, başlangıç yapma ve gerçeklik ifade eder. Sîbeveyhi ve Halil b. Ahmed ve bir çok nahivciler  ile Basra Dil Mektebinin çoğunluğu bu edatın  ك  ile olumsuzluk  لَا ’sının birleşmesiyle meydana geldiğini ve şeddenin nefy manasını kuvvetlendirmek için kullanıldığını söylerler. Birçok nahivci ise edatın birleşmeden tek bir kelime olduğunu kabul ederler. (Halil İbrahim Tanç, Kur’an’da كَلَّا  Edatı ) 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  الْاِنْسَانَ  kelimesi  اِنَّ ‘nin ismi olup lafzen mansubdur. 

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.  يَطْغٰى  fiili  اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.

يَطْغٰى  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.

 

كَلَّٓا اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰىۙ


İstînafiyye olarak fasılla gelen ayette  كَلَّٓا , manevi tekid harfidir, caydırma ve azarlama ifade eder.

“Hayır, kesinlikle hayır, asla, mümkün değil” manalarini taşıyan  كَلَّا  sözcüğü, söyleyen kişiyi azarlamak, sözlerini ret ve iptal etmektir. Bu, olumlu cevap vermek anlamına gelen evet sözcüğünün zıttıdır. (Müfredat)

اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْاِنْسَانَ  kelimesi  اِنَّ ’nin ismi,  يَطْغٰى  cümlesi haberdir. Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْاِنْسَانَ  kelimesindeki tarif cins içindir. Lam, örfî istiğrak da ifade eder. Yani dininin veya yaratılışının kendisini korumadığı insanların çoğu manasını taşır. (Âşûr)

اِنَّ  ve lam-ı tekid, cümlede beraberce bulunursa bu cümle, üç kez tekrar edilen cümle gibi olur. Çünkü  اِنَّ  kelimesi, cümlede iki kez tekrar gücünü taşır, buna lam-ı tekid de ilave edilince, üçüncü tekrar sağlanmış olur. Tekid edilenin,  اِنَّ ’nin ismi ve haberinden ziyade, cümlenin taşıdığı hükümdür. (İtkan, c. 2 s.176) 

كَلَّٓا (Ama!) tabiri, zikredilmemiş olsa bile, sözün ona delaleti sebebiyle, azgınlığından ötürü Allah’ın, kendisine olan nimetine nankörlük edenin men edilişidir. (Keşşâf)

İbnu Saig (Alak 2, 5 ve 6.) ayetlerdeki birinci insan kelimesinden insan cinsi, İkincisinden Âdem (as) veya okuma-yazma öğretenler veya İdris (as), üçüncüsünden de Ebu Cehil murad edildiğini söyler. (İtkan c.2 s.197)

كَلَّٓا ’nın da kendinden önceki ayetleri tekrar tekrar okuma emirlerini, zıddından caydırma ve sakındırma ile emri takviye olması, nazmın ahengi itibariyle de uygun olduğundan manasının şu olması gerekir: "Sakın okumamazlık etme ey Resulüm Muhammed!" Çünkü insanoğlu muhakkak azıyor, azar, haddini aşar, hakka karşı gelir, halka zarar verir. (Elmalılı - Rûhu’l Beyân)

Bu surenin baş tarafı ilmi överken sonu, malı kınamaktadır. Bu da ilme ve dine teşvik ve dünya ile dünya malına karşı da sakındırma olarak insana yeter. Resulullah (sav) şöyle derdi: ”Ya Rabbi! Azdıran zenginlikten, unutturan fakirlikten sana sığınırım."  (Rûhu’l Beyân)