وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ
وَ itiraziyyedir. İsim cümlesidir. مَٓا istifham ismi mübteda olarak mahallen merfûdur. اَدْرٰيكَ fiili mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
اَدْرٰيكَ elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ cümlesi اَدْرٰيكَ fiilin ikinci mef’ûlü olarak mahallen mansubdur. اَدْرٰيكَ bilmek anlamında kalp fiillerindendir.
Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:
1. Bilmek manasında olanlar.
2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.
3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.
Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.
Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen اَنَّ ’li ve اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا istifham ismi mübteda olarak mahallen merfûdur. لَيْلَةُ haber olup lafzen merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. الْقَدْرِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِۜ
وَ itiraziyye, ayet muterizadır. İtiraz cümleleri tenzih, tazim, dua, tenbih, teberrük, takrir, tasrih.. gibi çeşitli gayelere binaen yapılan ıtnâb sanatıdır.
İtiraz, bir kelamın ortasında veya aralarında mana açısından benzerlik olan iki kelam arasında (ikincisi birincinin tekidi, beyanı, bedeli veya matufu olma açısından) yer alan ve îrabdan mahalli olmayan bir veya birkaç cümleye denir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Önceki ve sonraki ayetler arasında itiraziye olan ayette istifham harfi مَا mübteda, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan مَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ cümlesi, haberdir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi olarak gelmiş, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Mazi fiil sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Hâlidî, Vakafât, s. 107)
مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ cümlesi اَدْرٰيكَ fiilinin iki mef’ûlu yerindedir. İstifham harfi مَا mübteda olarak mahallen merfûdur. لَيْلَةُ الْقَدْرِ haberdir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
مَٓا , istifham harfinin ve لَيْلَةُ الْقَدْرِ izafetinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Müsnedin izafetle marife olması veciz anlatımın (az sözle çok mana ifade etme) yanında tazim ifade eder. Çünkü müsned tazim anlamındaki kelimeye muzâf olmakla müsnedün ileyhin de tazimine işaret etmiştir.
Ayetteki cümleler, istifham üslubunda olmasına rağmen, soru anlamında değildir. Cümleler, vaz edildiği anlamdan çıkarak tazim ve uyarı anlamına gelmesi nedeniyle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca bu istifhamlarda tecâhül-i ârif sanatı söz konusudur.
Bilinen nefy üslubu yerine istifhamın tercih edilmesinin sebebi; istifhamda muhatabın aklını uyarmak, harekete geçirmek ve düşünmeye teşvik manası olmasıdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Hâzin, bu ifadenin; gecenin büyüklüğünü gösterme ve onun haberini dinleme adına teşvik yollu bir ifade tarzı olduğunu söyleyerek, sanki yüce Allah (cc): “Onun kıymetini ve üstünlük derecesini sana bildiren, onun bilgisini sana ulaştıran nedir?” demektedir. (Hâzin, Alâuddin Ali, Lübabüt-te’vil fî meânit-tenzil)
وَمَٓا اَدْرٰيكَ مَا لَيْلَةُ الْقَدْرِ sorusu, Kadir Gecesinin şanının yüceliğini göstermek maksadıyla sorulmuştur. (Safvetü’t Tefâsir)
Tâhir bunun belki de bu kullanım sıygalarına mahsus bir şey olduğunu, bu konuda düşünülmesi gerektiğini söylemiştir. Belki de Şeyh Tâhir mazi fiille kullanımda konunun açıklanmasını ve muzari fiilden sonra ise konunun açıklanmaması hususunu araştırmayı kastetmiştir. Ben bu konuda Şeyh'in tavsiye ettiği gibi düşündüm ve bulabildiğim tek şey şu oldu: Mazi fiil geçmişte olan bir şeyi ifade eder, dolayısıyla bilinmesi gereken yerlerde kullanılır. “Onu sana ne bildirdi?” sorusu, onu sana bildiren şey hakkında değildir. Sual geçmiş hakkındadır. Yani bu olayın üzerinden zaman geçti, ama sen bilmediğin için biz şimdi sana bunu bildiriyoruz dercesine arkadan açıklama gelmiştir. Halbuki muzari fiille olan soru bu manada değildir. Çünkü muzari ya hale ya da geleceğe delalet eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, C. 3, s.130)
İbn Âşûr’a göre, bu rivayetler sahihse Kur’an’daki ما أدْراكَ ifadelerinin mef’ûllerinin kesinlikle gerçekleşeceğinin bildirildiği, وما يُدْرِيكَ ifadelerinin mefullerinde ise böyle bir bilginin verilmediği söylenebilir. Bu yaklaşımın, birinci ifadedeki istifhamın korkutma ve olayın vahametini ortaya koyma, ikinci ifadedeki istifhamın ise inkâr amacıyla yapılmış olduğu öncülünden hareket etmesi mümkündür. Bunun yanında birinci ifadedeki sorunun geçmiş zaman, ikinci ifadedeki sorunun şimdiki-gelecek zaman kipinde sorulmuş olması da böyle bir anlam doğurabilir. Hatta geçmiş zaman kipi ile sorulan sorunun, cevabın şimdiki-gelecek zamanda bildirileceğine dair bir mesaj taşıdığı da söylenebilir. (Muhammed İsa Yüksek,Kur’an’daki ‘ve-mâ edrâke’ Kalıbı Bağlamında Metafizik Varlıkların Mahiyet Tespitinde Dilin İmkânı)
Ferrâ, Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de; وَمَا يُدْر۪يكَ [Sana ne bildirdi.] (Ahzab 63, Şûra 17, Abese 3) şeklinde geçen ayetlerde Hz. Peygambere bazı şeylerin bildirildiğini, ve وَمَٓا اَدْرٰيكَ [Sana ne bildirdi, bilir misin nedir?] diye ifade edilen ayetlerde ise Ona, o bahsedilen şeyin bildirilmediğini ifade eder. (Kurtubî)