رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ
رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ
رَسُولٌ önceki ayetteki الْبَيِّنَةُ ‘den bedel-i iştimâl olup damme ile merfûdur.
Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir.
Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl.
Bedel-i iştimâl: Mübdelün minh’e tam olarak uymayan, onun bir parçası da olmayan ancak, başka yönden ilgisi bulunan; daha çok mübdelün minhin özelliğini ve durumunu bildiren bedeldir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مِنَ اللّٰهِ car mecruru رَسُولٌ ‘nun mahzuf sıfatına mütealliktir. يَتْلُوا fiili رَسُولٌ ‘nün ikinci sıfatı olarak mahallen merfûdur.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَتْلُوا mahzuf elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili gizli zamirdir.
صُحُفاً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. مُطَهَّرَةً kelimesi صُحُفاً ‘nin sıfatı olup fetha ile mansubdur.
مُطَهَّرَةً kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûlüdür.رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ
رَسُولٌ , önceki ayetteki الْبَيِّنَةُ ’dan bedel-i iştimâldir. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin, tefsir ve izah maksadıyla, bir kelimenin bir başka kelimeyle açıklandığı ıtnâb sanatıdır.
Arap dilinde bir kelimenin yerine kullanılan başka bir kelimenin atıf yapılmadan ve tefsir maksatlı kullanılması bedel ile anlatılmaktadır. Bedel yapmanın amacı, kapalı olan kelamı açmak, açık olanı ise tekit etmektir. (Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi, İtnâb-îcâz)
رَسُولٌ ’deki tenvin nev içindir. (Âşûr)
مِنَ اللّٰهِ car mecruru, رَسُولٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ cümlesi رَسُولٌ için ikinci sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. İstimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
صُحُفاً kelimesi, يَتْلُوا fiilinin mef’ûlüdür.
صُحُفاً ’ deki tenvin tazim ve nev ifade eder.
صُحُفاً ‘in sıfatı olan مُطَهَّرَةًۙ ‘in, ism-i mef’ûl vezninde gelmesi bu fiilin başkası tarafından onun üzerinde gerçekleştirilmiş olduğuna işaret eder.
يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ [Tertemiz sahifeleri okuyor.] ayetinde istiâre-i tasrîhiyye vardır. Burada مُطَهَّرَةً (tertemiz) kelimesi müstear olarak kullanılmıştır. Çünkü sahifelerin batıldan uzak oluşu pisliklerden temizlenmesine benzetilmiştir. (Safvetü’t Tefâsir)
رَسُولٌ - اللّٰهِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
[Allah'tan bir resul…] ifadesi الْبَيِّنَةُۙ 'den ya bizzat bedeldir ya da muzâf takdiri ile ( وحي رصل ) bedeldir veya mübtedadır, onlara tertemiz sahifeler okur kavli de sıfatıdır yahut haberidir. Resul (sav) her ne kadar ümmi idiyse de fakat o eski suhuflarda olanların benzerini okuyunca okuryazar gibi olmuştur. رَسُولٌ ’dan murad edilen Cebrâil (as)'dır da denilmiştir. Sahifelerin tertemiz olması, onlardaki şeye batılın karışmamasındandır ya da ona ancak temiz olanların el sürmelerindendir. (Beyzâvî)
Yüce Allah, حَتّٰى تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُۙ [Onlara delil gelinceye kadar] cümlesini رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ (Allah tarafından gönderilmiş peygamber, tertemiz sahifeleri okumaktadır.) ile açıklamıştır ki bu, icmalden sonra tafsildir.