Beyyine Sûresi 2. Ayet

رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ  ...

Bu delil, tertemiz sahifeleri okuyan, Allah tarafından gönderilen bir peygamberdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 رَسُولٌ bir elçi ر س ل
2 مِنَ tarafından (gönderilen)
3 اللَّهِ Allah
4 يَتْلُو okuyan ت ل و
5 صُحُفًا sahifeler ص ح ف
6 مُطَهَّرَةً tertemiz ط ه ر
 
Burada eleştiri konusu edilen “Ehl-i kitap”tan maksat, özellikle o dönemde Medine ve çevresinde yaşayan yahudilerle hıristiyanlar; “müşrikler”den maksat ise dönemin putperest Araplar’ıdır. Her ne kadar burada Hz. Peygamber’in yakın çevresinde bulunan iki grup inkârcı zikredilmişse de hüküm geneldir, bütün insanlığı ilgilendirmektedir. İlk âyet hakkında yapılan yorumları üç noktada özetlemek mümkündür: a) Müfessirlerin çoğunluğu bu âyeti, “Allah ve resulünü inkâr eden yahudiler, hıristiyanlar ve putperestler, kendilerine açık kanıt yani peygamber gelinceye kadar içinde bulundukları inkârcılıktan ayrılıp ona son vermeyeceklerdir” şeklinde yorumlamışlardır. b) Diğer bir yorum da şöyledir: Allah Teâlâ, Hz. Peygamber’in muhatapları olan Ehl-i kitap ile müşrikleri, –yeni bir ilâhî mesajın zamanı geldiği için– o mesajı göndermeden dünyadan ayırmayacaktır. c) Aynı âyet, söz konusu grupların, kendilerine elçi ve kanıt gelmedikçe, gönderilmedikçe cezalandırılmayacakları şeklinde de yorumlanmıştır (bk. Ebû Hayyân, VIII, 498; Şevkânî, V, 557-558). Bu son anlam âyetin bağlamına daha uygun görünmektedir. Yüce Allah, insanları iyiyi kötüden ayırt edecek yeteneklerle donatmış olmakla birlikte yine de, merhametinin bir sonucu olarak, açık kanıt göndermediği ve mesajının ulaşmadığı kimseleri yaptıklarından dolayı cezalandırmayacağını haber vermiştir. Nitekim bu husus, “Biz bir resul göndermedikçe azap edecek değiliz” (İsrâ 17/15) meâlindeki âyette daha açık bir şekilde ifade buyurulmuştur. 2. âyette, ilk âyette geçen kanıtın, “tertemiz sayfalar”ı okuyup Allah’ın emirlerini insanlara tebliğ etmek üzere Allah tarafından gönderilmiş olan Hz. Peygamber olduğu belirtilmiştir. “Tertemiz sayfalar” ise Kur’an’ın sayfaları olup “tertemiz” nitelemesi, “yalan, nifak, şüphe, sapkınlık ve yanlışlık vb. kusurlardan arınmış sayfalar” anlamını ifade eder (bk. Kurtubî, XXIX, 142). 3. âyet ise bu sayfalarda “kitaplar”, yani dosdoğru, hakkı bâtıldan ayıran ilâhî âyetler ve hükümler bulunduğunu bildirmektedir. Kur’an-ı Kerîm önceki kitapların hükümlerini içerdiği için de bu şekilde nitelendirilmiş ­olabilir. Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 663-664
 

رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ


رَسُولٌ  önceki ayetteki  الْبَيِّنَةُ ‘den bedel-i iştimâl olup damme ile merfûdur. 

Bedel: Metbuundaki kapalılığı açıklamak ve pekiştirmek gibi sebeplerle getirilen ve irab bakımından metbuuna uyan tabidir. Bedelden önce gelen ve bedelin irabını almış olduğu kelimeye “mübdelün minh” denir. 

Bedel 3 gruba ayrılır: 1. Bedel-i kül, 2. Bedel-i ba’z, 3. Bedel-i iştimâl. 

Bedel-i iştimâl: Mübdelün minh’e tam olarak uymayan, onun bir parçası da olmayan ancak, başka yönden ilgisi bulunan; daha çok mübdelün minhin özelliğini ve durumunu bildiren bedeldir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِنَ اللّٰهِ  car mecruru  رَسُولٌ ‘nun mahzuf sıfatına mütealliktir.  يَتْلُوا  fiili  رَسُولٌ ‘nün ikinci sıfatı olarak mahallen merfûdur. 

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَتْلُوا  mahzuf elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili gizli zamirdir.

صُحُفاً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  مُطَهَّرَةً  kelimesi  صُحُفاً ‘nin sıfatı olup fetha ile mansubdur. 

مُطَهَّرَةً  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûlüdür.
 

رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ


رَسُولٌ , önceki ayetteki  الْبَيِّنَةُ ’dan bedel-i iştimâldir. Bedel, atıf harfi getirilmeksizin, tefsir ve izah maksadıyla, bir kelimenin bir başka kelimeyle açıklandığı ıtnâb sanatıdır.

Arap dilinde bir kelimenin yerine kullanılan başka bir kelimenin atıf yapılmadan ve tefsir maksatlı kullanılması bedel ile anlatılmaktadır. Bedel yapmanın amacı, kapalı olan kelamı açmak, açık olanı ise tekit etmektir. (Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi, İtnâb-îcâz)  

رَسُولٌ deki tenvin nev içindir. (Âşûr)

مِنَ اللّٰهِ  car mecruruرَسُولٌ ’un mahzuf sıfatına mütealliktir. Sıfatın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ  cümlesi  رَسُولٌ  için ikinci sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. İstimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

صُحُفاً  kelimesiيَتْلُوا  fiilinin mef’ûlüdür.    

صُحُفاً deki tenvin tazim ve nev ifade eder.

صُحُفاً  ‘in sıfatı olan  مُطَهَّرَةًۙ ‘in, ism-i mef’ûl vezninde gelmesi bu fiilin başkası tarafından onun üzerinde gerçekleştirilmiş olduğuna işaret eder.

يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ  [Tertemiz sahifeleri okuyor.] ayetinde istiâre-i tasrîhiyye vardır. Burada  مُطَهَّرَةً (tertemiz) kelimesi müstear olarak kullanıl­mıştır. Çünkü sahifelerin batıldan uzak oluşu pisliklerden temizlenmesine benzetilmiştir. (Safvetü’t Tefâsir)

رَسُولٌ - اللّٰهِ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

[Allah'tan bir resul…] ifadesi  الْبَيِّنَةُۙ 'den ya bizzat bedeldir ya da muzâf takdiri ile ( وحي رصل ) bedeldir veya mübtedadır, onlara tertemiz sahifeler okur kavli de sıfatıdır yahut haberidir. Resul (sav) her ne kadar ümmi idiyse de fakat o eski suhuflarda olanların benzerini okuyunca okuryazar gibi olmuştur.  رَسُولٌ ’dan murad edilen Cebrâil (as)'dır da denilmiştir. Sahifelerin tertemiz olması, onlardaki şeye batılın karışmamasındandır ya da ona ancak temiz olanların el sürmelerindendir. (Beyzâvî) 

Yüce Allah,  حَتّٰى تَأْتِيَهُمُ الْبَيِّنَةُۙ [Onlara delil gelinceye kadar] cümlesini  رَسُولٌ مِنَ اللّٰهِ يَتْلُوا صُحُفاً مُطَهَّرَةًۙ  (Allah tarafından gönderilmiş peygamber, terte­miz sahifeleri okumaktadır.)  ile açıklamıştır ki bu, icmalden sonra tafsildir.