Hümeze Sûresi 9. Ayet

ف۪ي عَمَدٍ مُمَدَّدَةٍ  ...

Şüphesiz uzatılmış direkler arasında (bağlı oldukları hâlde) ateş onların üzerine kapatılacaktır.  (8 - 9. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فِي arasında
2 عَمَدٍ direkler ع م د
3 مُمَدَّدَةٍ uzatılmış م د د
 

Hutame, “kıran, parçalayan” anlamında bir sıfat olup içine atılan her şeyi yakarak kırıp geçiren cehennemi veya onun özel bir bölümünü ifade eder. “Hayır!” anlamına gelen 4. âyetin başındaki kellâ kelimesi, asıl gerçeğin yukarıda nitelikleri anlatılan o bedbaht inkârcının düşündüğü gibi olmadığını gösteren bir uyarı amacı taşır. Nitekim devamında onun mutlaka cehenneme atılacağı bildirilmektedir. 5. âyetteki soruyla cehennemin son derece korkunç bir yer olduğuna vurgu yapılmıştır.

Burada dünyadayken gönül incitip yürek yakan suçluların, günah­kârların –zindandaki mahpuslar, esirler gibi– uzun direklere, sütunlara bağlandıkları, ateşten kaçıp kurtulmanın mümkün olmadığı bir cehennem tasviri yapılmaktadır. Öyle ki, her şeyi yakıp kavuran ateş, ta yüreklere kadar bütün vücudu sarıp kuşatıyor! Çünkü o günahkâr da dünyada zayıf, çaresiz mâsumların yüreklerini yakmıştı. Her kötülük önce kalptedir, oradan başlar ve sonrasında inkâr, hakaret, küfür, alay, aşağılama, çekiştirme, saldırı vb. eylemler olarak dışa taşar. Onun için âyette azabın da kalpleri saracağı belirtilmiştir.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:687
 

ف۪ي عَمَدٍ مُمَدَّدَةٍ


ف۪ي عَمَدٍ   car mecruru önceki ayetteki  اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.  مُمَدَّدَةٍ  kelimesi  عَمَدٍ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Sıfat iki kısma ayrılır: 1. Hakiki sıfat  2. Sebebi sıfat

Hakiki sıfat: 1- Müfred olan sıfatlar  2- Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. Müfred olan sıfatlar: Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. Cümle olan sıfatlar: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

مُمَدَّدَةٍ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûlüdür.
 

ف۪ي عَمَدٍ مُمَدَّدَةٍ


Car mecrur  ف۪ي عَمَدٍ مُمَدَّدَةٍ , önceki ayetteki  مُؤْصَدَةٌۙ ’deki veya  عَلَيْهِمْ ’deki zamirden mahzuf  hale mütealliktir. Halin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

عَمَدٍ ’deki nekrelik, tazim, tarifi mümkün olmayan nev ve kesret ifade eder.

مُمَدَّدَةٍ , rubai  مَدَّدَ  fiilinin  تفعيل  babında, ism-i mef’ûlüdür.

عَمَدٍ  için sıfat olan  مُؤْصَدَةٌۙ ‘in ism-i mef’ûl vezninde gelmesi bu fiilin başkası tarafından onun üzerinde gerçekleştirilmiş olduğuna işaret eder. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

ف۪ي عَمَدٍ  ibaresindeki  ف۪ي  harfinde istiare vardır. Bilindiği gibi  فِی  harfi zarfiye manası içerir. İçi olan bir şeye benzetilen  عَمَدٍ , mazruf mesabesindedir. Mübalağa için bu harf kullanılmıştır. Uzatılmış direkler arasında kalmak, adeta bir şeyin, bir kabın içinde kapalı olmaya benzetilmiştir.  Çünkü  direk, hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Câmî’, heriki durumdaki mutlak irtibattır.

عَمَدٍ - مُمَدَّدَةٍ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr, cinâs-ı nakıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Surenin son iki ayeti hüsn-i intihâ sanatının güzel bir örneğidir.

عَدَّدَهُۥ - أَخۡلَدَهُ - ٱلۡمُوقَدَةُ - مُّمَدَّدَةِۭ  gibi ayet sonlarında uygunluk vardır. Buna seci denir. (Safvetü’t Tefâsir) ayrıca fasılalarda lüzum ma la yelzem sanatı vardır.

عَمَدٍ  kelimesi;  عمود  kelimesinin cem'ul-cemî'dir.  عمود  kelimesinin çoğulu ise  رسول 'ün   رُسُل ve زبور 'un  زُبُر  şeklinde çoğul yapılması gibi  العمود  kelimesidir.  العمود  ağaç veya demirden olup dikdörtgen tarzında olan şeye denir. Ve, bir binanın temeli ve direğidir. Nitekim, bir evin kendisi sayesinde ayakta durduğu şeye,  عمود البيت  ifadesi kullanılır.  Bunlar, tıpkı şehrin bina kapılarının kapanması gibi, kendisi ile o kapılarının kapanmış olacağı direklerdir, sütunlardır. (Fahreddîn er-Râzî, Âşûr)

في  burada  الباء  manasında olup, "O cehennem, cehennemliklerin üzerine, cehennemin önüne çekilmiş direkler ile kapatılır" demektir. Cenab-ı Hak,  بعمد  dememiştir, çünkü bunlar, çok oldukları için, sanki kapılar, onların içindeymiş gibidirler.

ف۪ي عَمَدٍ  deki mana, "Cehennem, cehennemlikler uzatılmış o direklerin içinde, tıpkı, kendileriyle kuzuların taşındığı kafesler ve vagonlar gibi, elleri kolları bağlanmış olduğu halde, o cehennemliklerin üzerine kapatılır" şeklinde olur. (Fahreddîn er-Râzî)