Mâûn Sûresi 7. Ayet

وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ  ...

Ufacık bir yardıma bile engel olurlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَمْنَعُونَ ve esirgerler م ن ع
2 الْمَاعُونَ en ufak bir yardımı م ع ن
 

Yukarıda insanlara karşı insanlık görevini yerine getirmeyenler kınanmıştı; burada ise Allah’a karşı gerçek anlamda kulluk görevlerini yerine getirmeyenler eleştirilmektedir.

Burada namaz kılmalarına rağmen kınananların olumsuz tutumlarına üç örnek sıralanmıştır: a) Namazlarının özünden uzak olmaları, b) İbadetlerinde halka gösteriş yapmaları, c) Hayra engel olmaları. “Namazlarının özünden uzaktırlar” diye çevirdiğimiz cümlede geçen sâhûn kelimesinin sözlük anlamı “unutanlar” olup bu bağlamda, “namazlarını vaktinde kılmayanlar” şeklinde yorumlayanlar bulunmuşsa da Taberî, bizim de meâlde esas aldığımız yorumunda sâhûn kelimesini, “namazı ciddiye almayanlar, başka şeylerle meşgul olmayı namaz kılmaya tercih edenler” şeklinde anlamanın daha isabetli olduğunu, bunun vaktinde kılınmaması veya büsbütün terkedilmesiyle ilgili yorumu da kapsadığını belirtmiştir (XXX, 312). Bir kimsenin namazı ciddiye almamasının, namaz kılıyor görünse bile onun özünden uzak kalmasının önemli bir sebebi, 6. âyette riyâ kavramıyla ifade edilen “halka gösteriş yapma” eğilimidir. Riyâ, özellikle dinî davranışlarla ilgili bir terim olup “bir kimsenin, kendisinde bulunmayan dinî ve ahlâkî bir meziyeti, bir erdemi varmış gibi göstermesi, iyilik yapıyormuş gibi görünmesine rağmen yaptıklarıyla –iyiliğin din ve ahlâktaki karşılığından öte– maddî veya manevî bir çıkar amaçlaması” anlamına gelir. İşte âyette bu tutum eleştirilmektedir.

“Hayır” diye çevirdiğimiz son âyetteki mâûn kelimesini Taberî, “insanın yararına olan her şey” şeklinde tanımlar ve kelimenin “zekât, diğer malî yükümlülükler, insanların kendi aralarında birbirine yararlandırmadıkları nimetler, hak, ödünç, mal” gibi anlamlarla açıklandığına dair görüşler naklettikten sonra kendisi mâûn kelimesinin bu bağlamda insanlara iyilik, hayır, nimetlerin paylaşılması gibi anlamları kuşatan genel bir ifade olduğunu belirtir (XXX, 313-320). Bu sebeple biz de meâlde mâûnu geniş bir kavram olan “hayır” kelimesiyle ifade etmeyi uygun bulduk.

Sûrede dikkati çeken önemli bir nokta şudur: İbadetlerde şekil şartları da vazgeçilmez olmakla birlikte, en az şekil kadar özen gösterilmesi gereken husus, imanla birlikte niyet, ihlâs, huşû, takvâ gibi kavramlarla ifade edilen öz ve içeriktir. Kur’an’a göre ibadetlerde niyet ve ihlâs, tevhid ilkesinin ibadetteki yansımasıdır (meselâ bk. Fâtiha 1/5; Âl-i İmrân 3/64). Bunu Hz. Peygamber, “Allah’ı görüyormuşçasına ibadet etmek” şeklinde belirtmiştir (Buhârî, “Îmân”, 37). İşte 4-6. âyetlerde, “Vay haline o namaz kılanlara ki, onlar namazlarının özünden uzaktırlar; halka gösteriş yaparlar” meâlindeki eleştiriyle verilmek istenen mesaj budur.

Sûrede dikkati çeken diğer önemli bir nokta da Allah’a gönülden ibadet etmekle yardımlaşma ve dayanışmanın dindarlıkta birbirinden ayrılmazlığının vurgulanmış olmasıdır. Buna göre gerçekten dine inanan ve âhiret sorumluluğu taşıyan insan hem Allah’a hem de yaratılmışlara karşı ödevlerinin bilincinde olup bunları tam bir ihlâs ve samimiyetle yerine getiren, kendisi iyilikler yaptığı gibi herkesin de iyilik yapmasına ön ayak olan, yardımlaşma ve dayanışmanın önünü tıkayan değil, aksine gelişip yaygınlaşmasına, bireyselliği aşarak toplumsal ve kurumsal bir yapı kazanmasına katkıda bulunan insandır. İslâm’ın hâkim kılmak istediği gerçek ahlâk ve üstün insanlık işte budur.


Kaynak :  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt:5 Sayfa:697-698
 

وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ


Ayet, atıf harfi  وَ ‘la önceki ayete matuftur. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir.  يَمْنَعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  الْمَاعُونَ  fail olup ref alameti  و ‘dır.  Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

مَاعُونَ  kelimesi, sülâsi mücerredi  عان  olan fiilin ism-i mef’ûlüdür.

 

وَيَمْنَعُونَ الْمَاعُونَ

 

Ayet atıf harfi  وَ  ile önceki ayetteki  يُرَٓاؤُ۫نَۙ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında manen ve lafzen mutabakat mevcuttur.

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İstimrar, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْمَاعُونَ  kelimesi, يَمْنَعُونَ  fiilinin ikinci mef’ûludur. Birinci mef’ûl hazf edilmiştir. Takdiri  يَمْنَعُونَ الناس ألمعونَ (İnsanlara basit yardımları engellerler) veya  يَمْنَعُونَ الطالبين الماعون  (İsteyenlere basit yardımları engellerler) şeklindedir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.

الْمَاعُونَ - يَمْنَعُونَ  kelimeleri arasında cinâs-ı nâkıs ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Ayetteki zekât manasına gelen  المعن  kelimesi, sözlükte az şey anlamındadır. Zekât, malın kırkta biri oranında -ki o az bir şeydir- alındığı için  مَاعُونَ  kelimesi ile ifade edilmiştir. ayet: ”Zekâtı men ederler yani vermezler anlamındadır. Namazdan hemen sonra anılmış olması, mananın bu olduğuna işaret eder. Ya da ”mâûn", âdeten aralarında alıp verdikleri şeydir. (Rûhu’l Beyân) 

Yetime ve yoksula önem vermemek, kınamayı ve azarlamayı gerektirir. Dinin direği olan namaza önem vermemek, küfrün bir şubesi olan riyada bulunmak, İslâmın köprüsü olan zekâtı vermemek ve halka karşı kötü muamelede bulunmak, kınama ve azara daha çok müstehaktır. (Rûhu’l Beyân) 

Kısa seci örnekleri olan ayetlerin fasılalarını oluşturan  ونَ  ve  ينَۙ  harflerinde, seci ve lüzum ma la yelzem sanatları vardır.