قَالُٓوا اَتَعْجَب۪ينَ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ رَحْمَتُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الْبَيْتِۜ اِنَّهُ حَم۪يدٌ مَج۪يدٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قَالُوا | dediler |
|
2 | أَتَعْجَبِينَ | şaşıyor musun? |
|
3 | مِنْ |
|
|
4 | أَمْرِ | işine |
|
5 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
6 | رَحْمَتُ | rahmeti |
|
7 | اللَّهِ | Allah’ın |
|
8 | وَبَرَكَاتُهُ | ve bereketleri |
|
9 | عَلَيْكُمْ | sizin üzerinizedir |
|
10 | أَهْلَ | (ey) halkı |
|
11 | الْبَيْتِ | ev |
|
12 | إِنَّهُ | şüphesiz O |
|
13 | حَمِيدٌ | övgüye layıktır |
|
14 | مَجِيدٌ | lütfu bol olandır |
|
قَالُٓوا اَتَعْجَب۪ينَ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ رَحْمَتُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الْبَيْتِۜ
Fiil cümlesidir. قَالُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli, اَتَعْجَب۪ينَ ’dır. قَالُوا fiilinin mef‘ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.
Hemze istifham harfidir.
تَعْجَب۪ينَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Muttasıl zamir ى fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْ اَمْرِ car mecruru تَعْجَب۪ينَ fiiline müteallıktır.
اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
رَحْمَتُ mübteda olup lafzen merfûdur. اللّٰهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
بَرَكَاتُهُ kelimesi وَ ’la رَحْمَتُ اللّٰهِ ’ye matuftur.
عَلَيْكُمْ car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.
اَهْلَ münadadır, nida harfi mahzuftur. الْبَيْتِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazfedilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّهُ حَم۪يدٌ مَج۪يدٌ
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
هُ Muttasıl zamir اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
حَم۪يدٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.
مَج۪يدٌ kelimesi اِنَّ ’nin ikinci haberi olup lafzen merfûdur.
حَم۪يدٌ - مَج۪يدٌ kelimeleri sıfat-ı müşebbehe kalıbıdır.
Sıfat-ı müşebbehe; benzeyen sıfat demektir. İsm-i faile benzediği için bu adı almıştır. İsm-i failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde sıfat-ı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsm-i fail değişen ve yenilenen vasfa delalet eder. Sıfat-ı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالُٓوا اَتَعْجَب۪ينَ مِنْ اَمْرِ اللّٰهِ رَحْمَتُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الْبَيْتِۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidâi kelamdır.
قَالُوا fiilinin mekulü’l-kavli, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen alay, taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
İtiraziyye olarak fasılla gelen isim cümlesi رَحْمَتُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyhin izafetle gelmesi veciz ifade kastına matuftur.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. عَلَيْكُمْ, mahzuf habere müteallıktır.
İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır.
رَحْمَتُ ve اَمْرِ kelimelerinin Allah lafzına izafesi, onların şeref ve itibarının yüksekliğini gösterir.
بَرَكَاتُهُ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan بَرَكَاتُ, şan ve şeref kazanmıştır.
Mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde lafza-i celâlin zikrinde tecrîd sanatı vardır.
رَحْمَتُ - بَرَكَاتُهُ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
اللّٰهِ lafzı ayette iki kez geçmiştir. Reddü'l-acüz ale's-sadr sanatı vardır.
Ayetteki اَهْلَ الْبَيْتِ [ey ev ahalisi...] sözü onları methetmedir. İhtisas ya da nida dolayısıyla mansubdur. (Fahreddin er-Râzî)
رَحْمَتُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ اَهْلَ الْبَيْتِ ifadesinden maksat, böyle bir şaşkınlığı giderecek olan şeyleri söylemek, dile getirmektir.
اَهْلَ الْبَيْتِ sözü onları methetmek içindir. İhtisas ya da nidadan dolayı mansubdur. (Fahreddin er-Râzî)
اِنَّهُ حَم۪يدٌ مَج۪يدٌ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Faide-i haber inkârî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Allah’ın حَم۪يدٌ ve مَج۪يدٌ şeklindeki sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın arasında و olmaması, Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir.
حَم۪يدٌ - مَج۪يدٌ kelimeleri arasında muvazene, cinas-ı nakıs ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
Her ikisi de mübalağa sıygasındadır.
Esma-i hüsnadan الحَمِيدِ isminin tercih edilmesi Allah’ın İbrahim’den (a.s.) razı olduğundan kinayedir. (Âşûr)