كَاَنْ لَمْ يَغْنَوْا ف۪يهَاۜ اَلَا بُعْداً لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ۟
كَاَنْ لَمْ يَغْنَوْا ف۪يهَاۜ
Önceki ayetteki اَصْبَحُوا ’deki failin hali olarak mahallen mansubdur.
كَاَنْ şeddeliden tahfif edilmiştir. İsmi mahzuftur. Takdiri, كأنهم şeklindedir. لَمْ يَغْنَوْا cümlesi كَاَنْ ’in haberi olarak mahallen merfûdur.
لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. يَغْنَوْا fiili ن ’un hazfıyla meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
فٖيهَا car mecruru يَغْنَوْا fiiline müteallıktır.
اَلَا بُعْداً لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ۟
اَلَا tenbih edatıdır. بُعْداً mahzuf fiilin mef’ûlün mutlakı olup fetha ile mansubdur. Takdiri, أبعدوا (uzak oldular) şeklindedir.
لِمَدْيَنَ car mecruru بُعْداً ’e müteallıktır.
كَ harf-i cerdir. مَا ve masdar-ı müevvel, كَ harf-i ceriyle birlikte بُعْداً ’e müteallıktır.
بَعِدَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir.
ثَمُودُ fail olup lafzen merfûdur.
كَاَنْ لَمْ يَغْنَوْا ف۪يهَاۜ
Önceki ayetteki اَصْبَحُوا ’deki failin hali olarak mahallen mansubdur. Önceki ayetteki اَصْبَحُوا ’deki failin hali olarak mahallen mansubdur. كَاَنْ, muhaffefe كانّ ’dir. İsmi mahzuftur. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan fiil cümlesi لَمْ يَغْنَوْا ف۪يهَا, haberidir. كانَّ ’nin isminin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Haberinin muzari fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir.
Semûd kavminden bahseden kısım, öncesinde ve sonrasında Medyen’den söz edildiği için asıl konu arasına girmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları) İstitrat sanatına örnek teşkil eder.
Bu sanatta muhatap belli bir konuyla alakalı sözleri dinlerken mütekellim aniden başka bir konuya geçer. Böylece muhatabın sıkılmasına engel olur, kelama heyecan katar. Muhatabın zihni aktif hale geçer. İlk konuyu dinlemeye hazır hale gelir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî İlmi)
اَلَا بُعْداً لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ۟
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.
اَلَا tenbih harfidir. Tekid ifade eder. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.
بُعْداً mahzuf fiilin mef’ûlü mutlakıdır. Takdiri, ابعدوا (uzak olsunlar.) şeklindedir. Mef’ûlü mutlakın amilinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle talebî inşa cümlesidir.
Ayetin son cümlesi haberi isnad formunda gelmiş olmasına rağmen muktezâ-i zâhirin hilafına olarak beddua manası taşımaktadır. Dolayısıyla mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
Teşbih harfi sebebiyle mecrur mahaldeki masdariyye ismi olan مَا ve akabindeki بَعِدَ cümlesi, başındaki كَ harfiyle birlikte masdar teviliyle بُعْداً ’e müteallıktır.
كَ teşbih harfidir. Müşebbeh Medyen, müşebbehe bih Semûd’dur.
اَلَا بُعْداً لِمَدْيَنَ كَمَا بَعِدَتْ ثَمُودُ۟ [Dikkat edin Semûd'un uzaklığı gibi Medyen için de uzaklık] sözüyle onların helakı Semûd kavminin helakına benzetilmiştir. Bu benzetmenin sebebi, her ikisinin de sayha (korkunç bir ses) ile helâk olmasıdır. (Fâdıl Sâlih Samerrâî Tefsir, c. 3, s. 223)
Medyen kavmi Semûd kavmine benzetilmiş, çünkü her ikisi de korkunç ses azabıyla helak edilmişlerdir. Şu farkla ki o korkunç ses, Medyen kavmine gökten inmiş; Semûd kavmine ise yerin altından gelmiştir. (Ebüssuûd)
Burada بَعِدَتْ fiilinin sarahaten gelmesi ile yukarıdan beri devam edegelen masdarının da manası açıklık kazanmıştır. Zira masdarı قُرْب (yakın) kelimesinin zıt anlamlısı olarak uzak olmak anlamına geldiği gibi bir de yok olmak, helak olmak anlamına gelir. Çünkü helak olan dünyadan ve bulunduğu yerden uzak olmuş olur. Ve aralarındaki farkı belirtmek için öncekinin fiili “ayn”ın dammesiyle beşinci baptan kullanıldığı halde helak manasına olanın mazi sıygasında “ayn”ın kesri ve muzaride fethi ile dördüncü babtan kullanılır.