مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ
Yaratılmışlardan gelebilecek şerlerden Allah’a sığınmanın gereği vurgulanmıştır. Bu ifade, maddî ve mânevî, dünyevî ve uhrevî, dış âlemde veya kişinin nefsinde, tabii ve ihtiyarî, her türlü şerri, kötülük ve zararı kapsamaktadır. Allah’ın yarattıklarının şerri, yaratma bakımından Allah’a ait olmakla beraber her yaratılanın aynı zamanda bizim bildiğimiz veya bilemeyeceğimiz bir hikmeti, bir faydası, ilâhî plana uygun bir fonksiyonu vardır. Ayrıca bu imtihan planında ve ortamında insana kötüyü isteyip istememe ve onu icra için iradesini harekete yöneltme yetisi verilmiştir. Öte yandan Allah’ın kötü olarak nitelemediklerini kötü sayan veya kötü kılanlar, bu sınava tâbi olan şuurlu varlıklardır yani kötülük onların tavrı, tercihi, kullanma ve uygulama biçimi ve yeri ile ilgilidir.
مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ
مِنْ شَرِّ car mecruru اَعُوذُ fiiline mütealliktir. Müşterek ism-i mevsûl مَا , muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. İsm-i mevsûlun sılası خَلَقَ ‘dır. Îrabdan mahalli yoktur.
خَلَقَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَۙ
Ayet, önceki ayetin devamıdır. Önceki ayetteki اَعُوذُ fiiline müteallik olan mecrur شَرِّ مَا خَلَقَۙ , izafet formunda gelmiş, az sözle çok anlam ifade etmiştir.
Muzâfun ileyh konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ‘nın sılası olan خَلَقَ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
İsm-i mevsûlün ait zamiri mahzuftur. Takdiri من شر مَا خَلَقَهُ (Onun yarattığı şeylerin şerrinden) şeklindedir.
الْفَلَقِ - خَلَقَ kelimeleri arasında cinâs-ı nakıs ve lüzum ma la yelzem sanatı vardır.
Şerrin birçok çeşidi ve tasviri vardır. Bir yandan, en yalın manasıyla kötülüğü ifade ederken, diğer yandan ‘en kötü’ manasında ism-i tafdil olarak kullanılır. خَلَقَۙ kelimesi de kullanım alanı ve çeşitliliği bakımından böyledir. Diğer taraftan kendisinden önce gelen مَا edatıyla ilgili bir belirsizlik söz konusudur. Şey manasında tamamen nekre olarak da gelmiş olsa; ism-i mevsûl olarak marife şeklinde de gelse durum aynıdır. Bütün bunlar, bu terkibe herhangi bir şahıs, olay, zaman veya mekanla sınırlı olmayan derin bir tasavvuri anlam vermek için yeterlidir. (Ahmet Bessâm es-Sâî, el-Mucize, C.1., s.130)
مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَ [Yarattıklarının şerrinden…] ayet-i kerîmesinden sonra, gelenlere önem verildiğini vurgulamak için umumi olandan sonra hususi olan zikredilmiştir. Zira bunun manası umumi olup gecenin, üfürükçülerin ve hasetçilerin şerri bunun kapsamına girer. (Safvetü’t Tefâsîr)
Râzî (ö. 606/1209), yarattığı şeylerin şerrine örnek olmak üzere iblis, cehennem, zararlı hayvanlar, haşereler, cinler ve insanları örnek verir. مَا ismi mevsûlüne insanların da cinlerin de dahil olduğunu söyler. Çünkü varlıkların çoğunluğu akıllı olmayanların cinsinden olduğu için çoğunluğu temsil eden ism-i mevsûlün kullanılması daha uygundur. Aynı zamanda bu söze hastalık meydana getiren yiyecek, su ve ateşin de dahil olduğunu belirtir. (Fahreddin er- Râzî )
Kurtubî (ö.671/1273) [Yarattığı şeylerin şerrinden] denilirken maksadın sadece bunlar değil, Allah tarafından yaratılıp da kötülük verme özelliği olabilecek her şeyi kapsayabileceğinin söylendiğini belirtir. (Kurtubî)
Şerrin, geceye izafe edilmesi, gece vaki olması hasebiyle onunla alakalı olmasından dolayıdır. (Ebüssuûd)