Yusuf Sûresi 29. Ayet

يُوسُفُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا وَاسْتَغْفِر۪ي لِذَنْبِكِۚ اِنَّكِ كُنْتِ مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟  ...

“Ey Yûsuf! Sen bundan sakın kimseye bahsetme. (Ey Kadın,) sen de günahının bağışlanmasını dile. Çünkü sen günah işleyenlerdensin.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 يُوسُفُ Yusuf
2 أَعْرِضْ sen vazgeç ع ر ض
3 عَنْ
4 هَٰذَا bundan
5 وَاسْتَغْفِرِي (kadın) sen de bağışlanmasını dile غ ف ر
6 لِذَنْبِكِ günahının ذ ن ب
7 إِنَّكِ çünkü sen
8 كُنْتِ oldun ك و ن
9 مِنَ
10 الْخَاطِئِينَ günahkarlardan خ ط ا
 
Aziz, gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce, bunun kadının bir tuzağı olduğunu anladı ve kadınların tuzağının yaman olduğunu vurguladıktan sonra, Yûsuf’a olayı gizli tutmasını ve unutmasını, karısına da günahından tövbe etmesini emretti. Aziz’in, “Sen de günahının affını dile; çünkü sen günahkârlardan oldun” meâlindeki ifadesi, Mısır halkının, putperest olmakla birlikte Allah inancına sahip olduklarını ve bu tür fiillerin günah kabul edildiğini göstermektedir.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 227
 
Hata’e : خَطَأ izlenen yoldan, hedef ve amaçtan meyledip sapmaktır. Bu birkaç şekilde olabilir: Birincisi istenmesi hoş olmayan bir şeyi isteyip onu yapmak. İnsanın sorumlu tutulduğu gerçek hata budur. Fiil olarak خَطِأَ – يَخْطَاُ şeklinde kullanılır, mastarı ise خَطَأ ve خَطْءٌ şeklinde gelir. İkincisi insanın yapılması hoş ve güzel olan bir şeyi irade edip istemesi fakat kendisinden bu istediğinin tersi bir fiil sâdır olmasıdır. أخْطَأَ – خَطْءٌ formunda kullanılır. أخْطَأَ fiilinin zıddı أصابَ fiilidir. Üçüncüsü insanın yapılması iyi olmayan bir şeyi yapmak istemesine rağmen kendisinden bunun tersi bir fiilin sadır olmasıdır. Bu kimse iradede hatalı ama fiilinde isabetlidir ve kastından dolayı yerilir ama amelinden dolayı övülmez. خَطِيئَة ve سَيِّئَة kavramları ise birbirine yakındır. Yalnız خَطِيئَة genelde, sözgelimi bir ava ok atarken bir insanı vuran, ya da içki içip sarhoşken bir cinayet işleyen insanın fiilleri gibi bizzat böyle kastedilmeyen şeyler için kullanılır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 22 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli hatadır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

يُوسُفُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا وَاسْتَغْفِر۪ي لِذَنْبِكِۚ 

 

Nida harfi mahzuftur.  يُوسُفُ  münada olup damme ile mebni mahallen mansubdur. Gayri munsariftir. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır. 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude.

Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. Burada münada müfred alem olarak geldiği için mebni münadaya girer ve merfû üzere mebni, mahallen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Nidanın cevabı  اَعْرِضْ ’dir. 

اَعْرِضْ  sükun üzere mebni emir fiildir.  Faili müstetir olup takdiri  أنت dir.

عَنْ هٰذَا  car mecruru  اَعْرِضْ  fiiline müteallıktır.

وَ  atıf harfidir.  اسْتَغْفِر۪ي  fiili,  ن un hazfıyla mebni emir fiildir. Muttasıl zamiri  ى  fail olarak mahallen merfûdur.

لِذَنْبِكِ  car mecruru  اسْتَغْفِر۪ي  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كِ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اسْتَغْفِر۪ي  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi غفر ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.


  اِنَّكِ كُنْتِ مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

كِ  muttasıl zamiri  اِنَّ nin ismi olarak mahallen mansubdur.

كُنْتِ مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟  cümlesi,  اِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

كُنْتِ  nakıs mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.

تِ  muttasıl zamiri,  كُنْتِ nin ismi olarak mahallen merfûdur.

مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟ car mecruru  كُنْتِ nin mahzuf haberine müteallıktır. الْخَاطِـ۪ٔينَ nin cer alameti ي dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

الْخَاطِـ۪ٔينَ۟  kelimesi sülâsî mücerred olan  خطأ  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

يُوسُفُ اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا وَاسْتَغْفِر۪ي لِذَنْبِكِۚ 

 

Ayet nida üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

Nidanın cevabı olan …اَعْرِضْ عَنْ هٰذَا  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Aynı üsluptaki  اسْتَغْفِر۪ي لِذَنْبِكِ  cümlesi, nidanın cevabına matuftur. 

Birinci cümle Yusuf’a (as) ikincisi emirin eşine hitaptır.

İşaret isminde istiare vardır.  هٰذَا  ile duruma işaret edilmiştir. Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücûdun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyan İlmi)

Nida harfinin hazfi, konuşmada sık sık tekrarından dolayı yapılan tahfiftir. (el-İtkan)

Zemahşerî, nida makamında nida edatının kullanılmamasının yakınlığa ve taltife delalet ettiğini belirtir. (Keşşâf II, 440)

Yusuf’un üç gömleğinden ikincisinin yani iffetini anlatan gömleğinin yırtılması hadisesinden sonra içinde bulunduğu duruma uygun bir şekilde yakınlık ve taltif unsurunu barındıracak bir şekilde nida edatı kullanılmadan “Yusuf!” ismiyle seslenilmesi elbette zor durumdaki peygamber için büyük bir destek olmuştur. (1. Sahte kanlı gömlek, 2. Arkadan yırtılan gömlek, 3. Kokulu gömlek) (Zemahşerî, el-Keşşâf, II, 443 (Yusuf Suresi, 18)


 اِنَّكِ كُنْتِ مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

اِنَّ  ile tekid edilmiş, isme isnad olan bu haber cümlesi sübut ifade eder. Faide-i haber inkârî kelamdır. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi olmak üzere iki tekid içeren  bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem

durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اِنَّ ’nin haberi  كَان ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiş haber cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. Bu haber cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır. مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟ , nakıs fiil  كَان ’nin mahzuf haberine müteallıktır.

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, c. 5, s. 124)

مِنَ الْخَاطِـ۪ٔينَ۟  ibaresi, tağlîb babındandır. Erkeklere ait çoğul kipi getirilerek, kadınlar da bunun kapsamına alınmıştır. (Safvetü't Tefasir)