ثُمَّ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ اِلَّا قَل۪يلاً مِمَّا تُحْصِنُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | ثُمَّ | sonra |
|
2 | يَأْتِي | gelir |
|
3 | مِنْ |
|
|
4 | بَعْدِ | ardından |
|
5 | ذَٰلِكَ | onun |
|
6 | سَبْعٌ | yedi |
|
7 | شِدَادٌ | zorlu (yıl) |
|
8 | يَأْكُلْنَ | yeyip bitirir |
|
9 | مَا |
|
|
10 | قَدَّمْتُمْ | önceden (biriktirdiklerinizi) |
|
11 | لَهُنَّ | onlardan |
|
12 | إِلَّا | dışında |
|
13 | قَلِيلًا | az miktar |
|
14 | مِمَّا |
|
|
15 | تُحْصِنُونَ | sakladığınız |
|
ثُمَّ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ اِلَّا قَل۪يلاً مِمَّا تُحْصِنُونَ
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir sürenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَأْت۪ي fiili, ى üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.
مِنْ بَعْدِ car mecruru يَأْت۪ي fiiline müteallıktır.v ذٰ işaret ismi sükun üzere mebni mahallen mecrur, muzâfun ileyhtir. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harf, ك ise muhatap zamiridir.
سَبْعٌ fail olup lafzen merfûdur.v شِدَادٌ kelimesi سَبْعٌ ‘un sıfatıdır.
يَأْكُلْنَ fiili سَبْعٌ ‘un sıfatı olarak mahallen merfûdur.
يَأْكُلْنَ fiili sükun üzere mebni mazi fiildir. Faili nûnu’n-nisve olup mahallen merfûdur.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur.
قَدَّمْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
لَهُنَّ car mecruru قَدَّمْتُمْ fiiline müteallıktır.
اِلَّا istisna edatıdır. قَل۪يلاً kelimesi müstesna olup fetha ile mansubdur.
قَل۪يلاً müstesna konumunda gelmiştir.
İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır.
İstisnanın üç unsuru vardır:
1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.
2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir.
3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.
Not: Müstesna minh;
a. Ya birden fazla olmalı,
b. Ya umumi manalı bir kelime olmalı,
(Bir ismin umumi manalı olması için nefy, nehiy veya istifhamdan sonra nekre olarak gelmesi gerekir.)
c. Ya da kısımları bulunan müfred bir lafız olmalı.
(Kısımları bulunan müfred: Mesela, sahifeleri olan kitap, saatleri olan gün, günleri olan hafta, ay, mevsim, mevsimleri olan sene, seneleri olan ömür gibi isimlerdir.)
Not: Müstesna istisna edatından hemen sonra gelen kelimedir. Ancak müstesna minh hemen önce gelen kelime olmayabilir. Müstesna mansubdur. Bununla birlikte istisna edatlarının türlerine göre farklı şekillerde îrablanabilir. Türkçeye “ama, ancak, -den başka, -sız, fakat, hariç, müstesna, yalnız, sadece” gibi kelimelerle tercüme edilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا müşterek ism-i mevsûlu, مِنْ harf-i ceriyle birlikte قَل۪يلاً ’in mahzuf sıfatına müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası تُحْصِنُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.
تُحْصِنُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.ثُمَّ يَأْت۪ي مِنْ بَعْدِ ذٰلِكَ سَبْعٌ شِدَادٌ
تَزْرَعُونَ cümlesine ثُمَّ ile atfedilen ayetin ilk cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
ذٰلِكَ ile duruma işaret edilerek sonraki haberin önemi vurgulanmıştır. Ayrıca işaret isminde tecessüm özelliği vardır.
Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi, aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi; her ikisinde de ‘‘vücûdun tahakkuku’’dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belagat Dersleri Beyan İlmi)
يَأْكُلْنَ مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ اِلَّا قَل۪يلاً مِمَّا تُحْصِنُونَ
يَأْكُلْنَ cümlesi شِدَادٌ için sıfattır. Muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Sıfatlar ıtnâb sanatıdır.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müstesna olan قَل۪يلاً kelimesi, مَا قَدَّمْتُمْ لَهُنَّ ’den istisna edilendir.
قَل۪يلاً kelimesindeki nekrelik taklîl içindir.
قَل۪يلاً ‘e müteallık olan mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası تُحْصِنُونَ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil hudûs, teceddüt, ve tecessüm ifade etmiştir.
Onun, “(O yıllar), önceden biriktirmiş olduklarınızı yiyip götürecek” sözü mecazi bir ifadedir. Çünkü yıl yemez. Binaenaleyh o senelerde yaşayan insanların bunları yiyişi, o senelerin yiyişi olarak ifâde edilmiştir. (Fahreddin er- Râzî)
Yeme fiili yıllara isnad edildiği için burada mecaz-ı aklî bulunmaktadır. Bu ifadeyle insanlar kastedilmiştir. Çünkü seneler yiyemez, ancak insanlar bu senelerde biriktirdiklerini yerler. Bu cümledeki mecazı Beyzâvî şu net ifadelerle göstermiştir: “Rüya ile tabirinin birbirine uyması için yeme fiili yıllara isnad edilmiştir. Aslında o yıllarda yaşayan insanlar kastedilmiştir.” Bu mecaz, zamana isnad türünden aklî bir mecazdır. (Süleyman Gür, Kâzî Beyzâvî Tefsîrinde Belâgat İlmi Ve Uygulanışı)
Cümlede sene lafzı mahzuftur. Îcâz-ı hazif sanatı vardır.