وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِۚ يَتَبَوَّاُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَٓاءُۜ نُص۪يبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَٓاءُ وَلَا نُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَكَذَٰلِكَ | böylece |
|
2 | مَكَّنَّا | biz iktidar verdik |
|
3 | لِيُوسُفَ | Yusuf’a |
|
4 | فِي |
|
|
5 | الْأَرْضِ | o ülke’de |
|
6 | يَتَبَوَّأُ | konaklardı |
|
7 | مِنْهَا | orada |
|
8 | حَيْثُ | yerde |
|
9 | يَشَاءُ | dilediği |
|
10 | نُصِيبُ | biz ulaştırırız |
|
11 | بِرَحْمَتِنَا | rahmetimizi |
|
12 | مَنْ | kimseye |
|
13 | نَشَاءُ | dilediğimiz |
|
14 | وَلَا |
|
|
15 | نُضِيعُ | zayi etmeyiz |
|
16 | أَجْرَ | ecrini |
|
17 | الْمُحْسِنِينَ | güzel davrananların |
|
وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِۚ يَتَبَوَّاُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَٓاءُۜ
وَ istînâfiyyedir. كَ harf-i cerdir. مثل ; “gibi” demektir. Bu ibare amili مَكَّنَّا olan mahzuf mef’ûlu mutlakına müteallıktır.
ذا işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur. ل harfi buud yani uzaklık bildiren harftir. ك hitap zamiridir.
مَكَّنَّا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir ناَ fail olarak mahallen merfûdur.
لِيُوسُفَ car mecruru مَكَّنَّا fiiline müteallıktır. يُوسُفُ kelimesi gayri munsariftir. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.
Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte Arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsarif kısma girer. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
فِي الْاَرْضِ car mecruru مَكَّنَّا fiiline müteallıktır.
يَتَبَوَّاُ fiili, يُوسُفَ ’nin hali olarak mahallen mansubdur.
يَتَبَوَّاُ merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْهَا car mecruru يَتَبَوَّاُ fiiline müteallıktır. حَيْثُ damme üzere mebni mekân zarfı olup يَتَبَوَّاُ fiiline müteallıktır.
حَيْثُ mekân zarfıdır. Bu edat cümleye muzâf olur. Edattan sonraki cümle isim ve fiil cümlesi olabilir. Edat kendisinden önceki bir fiilin mekân zarfı yani mef‘ûlün fihidir. Sonu damme üzere mebni olduğundan mahallen mansubdur.
يَشَٓاءُ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَشَٓاءُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
يَتَبَوَّاُ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi بوأ ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
نُص۪يبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَٓاءُ
Fiil cümlesidir. نُص۪يبُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
بِرَحْمَتِنَا car mecruru نُص۪يبُ fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مَنْ müşterek ism-i mevsûl, نَشَٓاءُ fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlün sılası نَشَٓاءُ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
نَشَٓاءُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
نُص۪يبُ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İf’al babındadır. Sülâsîsi صوب ’dir.
İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.
وَلَا نُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. نُض۪يعُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur.
اَجْرَ mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.
الْمُحْسِن۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ي harfidir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.
الْمُحْسِن۪ينَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُض۪يعُ fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındandır. Sülâsîsi ضيع ’dir. İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerred manasını ifade eder.
وَكَذٰلِكَ مَكَّنَّا لِيُوسُفَ فِي الْاَرْضِۚ يَتَبَوَّاُ مِنْهَا حَيْثُ يَشَٓاءُۜ
وَ istînâfiyedir.
Ayette îcâz-ı hazif vardır. كَذٰلِكَ, mahzuf bir mef’ûlu mutlaka müteallıktır.
كَذٰلِكَ kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem كَ hem de ذٰ işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunamadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, s. 101)
كَذٰلِكَ [İşte böyle], aslında uzaktaki bir nesneye işaret için kullanılır. Buradaki istimali, işaret edilen nimetin derecesinin, faziletteki mertebesinin yüksekliğini bildirmek içindir. (Ebüssuûd)
Bu ayette كَذٰلِكَ konuyu pekiştirmek maksadıyla gelmiştir. Yani “Onun yerleştirilmesi işte böyle olmuştur.” demektir.
مَكَّنَّا لِيُوسُفَ cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Hal konumundaki يَتَبَوَّاُ مِنْهَا حَيْثُ cümlesi, muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
كَذٰلِكَ kelimesindeki kaf, مَكَّنَّا fiili ile mansub olup, daha önce geçmiş olan bir şeye işarettir. Yani “Biz, melikin kalbini, sevgisini ona yaklaştırmak ve onu, böylece hapislik gamından kurtarmamız hususunda Yusuf’a nasıl inam ettiysek, ona o ülkede yetki vermekle de inam ettik.” demektir. (Fahreddin er-Râzî)
نُص۪يبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَٓاءُ
Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi, şibh-i kemâl-i ittisaldir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَنْ ’in sılası muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil cümlede teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
بِرَحْمَتِنَا izafetinde azamet zamirine muzâf olan رَحْمَتِ, şan ve şeref kazanmıştır.
Genel olarak شَٓاءُ fiilinin mef'ûlü bu cümlede olduğu gibi hazfedilir. Çünkü ibham; ilgi uyandırır, muhatabı dinlemeye teşvik eder. Ancak mef'ûl alışılmadık, garîb birşey olursa bu kuralın dışına çıkılarak zikredilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
نَشَٓاءُ - يَشَٓاءُ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Cenab-ı Hak نُص۪يبُ بِرَحْمَتِنَا مَنْ نَشَٓاءُ [Biz rahmetimizi kime dilersek ona nasip ederiz.] demiştir. Allah Teâlâ ilk önce bu imkân ve kudret vermenin başkası tarafından değil, kendisi tarafından olduğunu belirterek, “İşte o yerde, Yusuf’a kudret ve şeref verdik.” buyurmuş, daha sonra da bunu ikinci kez “Biz rahmetimizi kime dilersek ona nasip ederiz.” ifadesiyle tekid etmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
وَلَا نُض۪يعُ اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ
Cümle وَ ile öncesine atfedilmiştir. Menfi muzari fiil olan cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiilde teceddüt, tecessüm ve istimrar anlamları vardır.
اَجْرَ الْمُحْسِن۪ينَ ifadesinde istiare vardır. Muhsinler ücretle çalışan işçiye benzetilmiştir.
نُض۪يعُ - نُص۪يبُ kelimeleri arasında tıbak-ı hafî sanatı vardır.