Yusuf Sûresi 60. Ayet

فَاِنْ لَمْ تَأْتُون۪ي بِه۪ فَلَا كَيْلَ لَكُمْ عِنْد۪ي وَلَا تَقْرَبُونِ  ...

“Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size verilecek tek ölçek (zahire) bile yoktur ve bir daha da bana yaklaşmayın.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنْ eğer
2 لَمْ
3 تَأْتُونِي bana getirmezseniz ا ت ي
4 بِهِ onu
5 فَلَا artık yoktur
6 كَيْلَ ölçecek bir şey ك ي ل
7 لَكُمْ size
8 عِنْدِي benim yanımda ع ن د
9 وَلَا
10 تَقْرَبُونِ (bir daha) bana yaklaşmayın ق ر ب
 
Buradan anlaşıldığına göre Hz. Yûsuf kardeşlerini misafir etti, onlara ikram ve iltifatta bulundu; bu esnada, gelenlerin dışında bir tane de baba-bir kardeşlerinin bulunduğunu ona anlattılar; babaları ve kardeşleri için de tahıl istediler; muhtemelen babalarının ihtiyarlığı, kardeşlerinin de ona can yoldaşı olarak kalıp tahıl almaya gelemediği mazeretini ileri sürdüler. Hz. Yûsuf, kardeşlerinin istediği tahılı verdi, yüklerini hazırlattı, kendilerini donattı ve tekrar geldiklerinde baba-bir kardeşlerini de getirmelerini istedi. Aksi halde, yanlış beyanda bulunmuş olacakları için kendilerine tahıl vermeyeceğini bildirdi. Kendisini kardeşlerine tanıtmada acele etmedi, olayların olgunlaşmasını ve zamanının gelmesini bekledi.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 242-243
 

فَاِنْ لَمْ تَأْتُون۪ي بِه۪ فَلَا كَيْلَ لَكُمْ عِنْد۪ي وَلَا تَقْرَبُونِ

 

ف  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

إِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.  لَمْ  nefy harfi olup olumsuzluk manası katar.

تَأْتُون۪ي  şart fiili olup  ن un hazfıyla meczum muzari fiildir. Sonundaki  ن  vikayedir. Mütekellim zamir  ي  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur. 

بِه۪  car mecruru  تَأْتُون۪ي  fiiline müteallıktır.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.  لَا  cinsini nefyeden olumsuzluk harfidir. 

كَيْلَ  kelimesi  لَا ’nın ismi olup fetha üzere mebnidir. Haberi mahzuftur.

لَكُمْ  car mecruru  لَا nın mahzuf haberine müteallıktır.

عِنْد۪ي  mekân zarfı,  لَا nın mahzuf haberine müteallıktır. Mütekellim zamir  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.

تَقْرَبُونِ  fiili  ن un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ı fail olarak mahallen merfûdur. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen  يَ  ise mef‘ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
 

فَاِنْ لَمْ تَأْتُون۪ي بِه۪ فَلَا كَيْلَ لَكُمْ عِنْد۪ي وَلَا تَقْرَبُونِ

 

فَ  atıf,  اِنْ  şart harfidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır.

Olumsuz muzari fiille gelmiş şart cümlesi  لَمْ تَأْتُون۪ي بِه۪, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi  فَلَا كَيْلَ لَكُمْ عِنْد۪ي  ise cinsini nefyeden  لَا ’nın dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiştir. Faide-i haber, ibtidaî kelamdır.

Cevap cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır.  لَا ’nın haberi mahzuftur. 

Şartın cevabına matuf  وَلَا تَقْرَبُونِ  cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Fiilin sonundaki kesre, mütekellim zamirinden ivazdır. 

Bu hazif mütekellimin heyecanına, kararlılığına işaret veya fasılaya riayet için olabilir. 

تَقْرَبُونِ - عِنْد۪ي  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

وَلَا تَقْرَبُونِ  ifadesi iki türlü yorumlanabilir. İlkine göre bu ifade, şart cümlesinin cevabının kapsamına dahildir ve meczumdur. [Yanımda size verilecek tek bir ölçek bile yoktur.] ifadesinin mahalline atıf olup sanki “Bana onu getirmezseniz mahrum kalır ve bana yaklaşamazsınız.” anlamına gelmektedir. İkinci yoruma göre ise nehiy anlamındadır (Yanıma yaklaşmayın!). (Keşşâf)

Yusuf (a.s.), onlardan o kardeşini getirmelerini isteyince hem teşvik hem tehdit üslubunu birlikte kullandı. Teşvik onun: “Görmüyor musunuz, tam ölçek veriyorum. Ben, misafir ağırlayanların en hayırlısıyım.” sözüdür. Tehdit ve korkutma ise “Eğer onu bana getirmezseniz, artık benim yanımda size hiçbir ölçek yok, bana yaklaşmayın!” sözüdür. Bu ifade, bir tehdittir. Çünkü onlar yiyecek elde etmeye mecbur idiler. Onu elde edebilmek de ancak elinde yiyecek bulunan bu kimse vasıtasıyla mümkündü. Binaenaleyh o, onlara yanına gelmeyi yasak edince bu son derece ileri bir tehdit ve korkutma olmuş olur. (Fahreddin er-Râzî)