Yusuf Sûresi 59. Ayet

وَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ قَالَ ائْتُون۪ي بِاَخٍ لَكُمْ مِنْ اَب۪يكُمْۚ اَلَا تَرَوْنَ اَنّ۪ٓي اُو۫فِي الْكَيْلَ وَاَنَا۬ خَيْرُ الْمُنْزِل۪ينَ  ...

Yûsuf, onların yüklerini hazırlatınca dedi ki: “Sizin baba bir kardeşinizi de bana getirin. Görmüyor musunuz, ölçeği tam dolduruyorum ve ben misafir ağırlayanların en iyisiyim.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَمَّا ve ne zaman ki
2 جَهَّزَهُمْ yükletti ج ه ز
3 بِجَهَازِهِمْ onların yüklerini ج ه ز
4 قَالَ dedi ki ق و ل
5 ائْتُونِي bana getirin ا ت ي
6 بِأَخٍ kardeşinizi ا خ و
7 لَكُمْ sizin
8 مِنْ -dan (olan)
9 أَبِيكُمْ babanız- ا ب و
10 أَلَا
11 تَرَوْنَ görmüyor musunuz? ر ا ي
12 أَنِّي ben
13 أُوفِي tam yapıyorum و ف ي
14 الْكَيْلَ ölçüyü ك ي ل
15 وَأَنَا ve ben
16 خَيْرُ en iyisiyim خ ي ر
17 الْمُنْزِلِينَ konukseverlerin ن ز ل
 
Buradan anlaşıldığına göre Hz. Yûsuf kardeşlerini misafir etti, onlara ikram ve iltifatta bulundu; bu esnada, gelenlerin dışında bir tane de baba-bir kardeşlerinin bulunduğunu ona anlattılar; babaları ve kardeşleri için de tahıl istediler; muhtemelen babalarının ihtiyarlığı, kardeşlerinin de ona can yoldaşı olarak kalıp tahıl almaya gelemediği mazeretini ileri sürdüler. Hz. Yûsuf, kardeşlerinin istediği tahılı verdi, yüklerini hazırlattı, kendilerini donattı ve tekrar geldiklerinde baba-bir kardeşlerini de getirmelerini istedi. Aksi halde, yanlış beyanda bulunmuş olacakları için kendilerine tahıl vermeyeceğini bildirdi. Kendisini kardeşlerine tanıtmada acele etmedi, olayların olgunlaşmasını ve zamanının gelmesini bekledi.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 242-243
 

وَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ قَالَ ائْتُون۪ي بِاَخٍ لَكُمْ مِنْ اَب۪يكُمْۚ 

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

لَمَّا   kelimesi  حين  (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

جَهَّزَ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

جَهَّزَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.

بِجَهَازِهِمْ  car mecruru  جَهَّزَ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Şartın cevabı  قَالَ ’dir. 

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.

Mekulü’l-kavli  ائْتُون۪ي ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.

ائْتُون۪ي  fiili  ن ’nun hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki  ن  vikayedir.

بِاَخٍ  car mecruru  ائْتُون۪ي  fiiline müteallıktır.

لَكُمْ  car mecruru  بِاَخٍ in mahzuf sıfatına müteallıktır. 

مِنْ اَب۪يكُمْ  car mecruru  بِاَخٍ in mahzuf sıfatına müteallıktır.  اَب۪ي  kelimesi harfle îrab olan beş isimden biridir. Cer alameti  ي ’dır.


  اَلَا تَرَوْنَ اَنّ۪ٓي اُو۫فِي الْكَيْلَ

 

Hemze istifham harfidir.  لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

تَرَوْنَ  fiili  ن ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

اَنَّ  masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.

اَنَّ  ve masdar-ı müevvel,  تَرَوْنَ  fiilinin iki mef’ûlü yerinde olup mahallen mansubdur. 

ي  muttasıl zamiri  اَنَّ ’nin  ismi olarak mahallen mansubdur.

اُو۫فِي  fiili,  اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.

اُو۫فِي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir.

الْكَيْلَ  mef’ûlün bih olup fetha ile mansubdur.

جَهَّزَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındadır. Sülâsîsi  جهز dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef'ûlün çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. Tef’il babının en yaygın anlamı teksirdir.

 

                 

            وَاَنَا۬ خَيْرُ الْمُنْزِل۪ينَ


İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.

Munfasıl zamir  اَنَا۬  mübteda olarak mahallen merfûdur.

خَيْرُ  haber olup lafzen merfûdur.  الْمُنْزِل۪ينَ  muzâfun ileyh olarak  ي  ile mecrurdur. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır. 

الْمُنْزِل۪ينَ, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir. İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

خَيْرُ  kelimesi ism-i tafdil kalıbındandır. İsm-i tafdil; bir vasfın, bir hususun bir varlıkta diğer bir varlıktan daha fazla olduğunu ifade eder. İsm-i tafdil  اَفْضَلُ  veznindendir. İsm-i tafdilin sıfat-ı müşebbeheden farkı; renk, şekil, uzuv noksanlığı ifade etmemesidir. Müennesi  فُعْلَى  veznindedir. 

İsm-i tafdilden önce gelen isme “mufaddal”, sonra gelen isme “mufaddalun aleyh” denir. Mufaddal ve mufaddalun aleyhi bazen açıkça cümlede göremeyebiliriz. Bu durumda mufaddal ve mufaddalun aleyh cümlenin gelişinden anlaşılır. 

خَيْرٌ  ve  شَرٌّ  kelimeleri Kur’an-ı Kerim’de umumiyetle ism-i tafdil manasında gelmiştir. Bunların asılları  اَخْيَرُ  ve  اَشْرَرُ  şeklindedir. Çok kullanıldıklarından Arap dilinde bu şekilde gelmektedir. İsm-i tafdilin geliş şekilleri:

1. ال ’sız  مِنْ ’li gelir.  مِنْ  hazf edilebilir. Karşılaştırma içindir. “Daha” manası verir. Müfred müzekker olmalıdır.

2. ال ’lı gelir. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat 

olmalıdır (yani bir önceki kelimeye uymalıdır).

3. Marifeye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Mutabakat olabilir (yani bir önceki kelimeye uymalıdır) veya müfred müzekker olabilir.

4. Nekreye muzâf olur. “En” manası verir. Kıyaslama (üstünlük) ifade eder. Müfred müzekker olmalıdır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَمَّا جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ قَالَ ائْتُون۪ي بِاَخٍ لَكُمْ مِنْ اَب۪يكُمْۚ 

 

وَ  atıf harfidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan  جَهَّزَهُمْ بِجَهَازِهِمْ  cümlesidir ve müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şartın cevabı olarak  فَ  karinesi olmadan gelen …قَالَ  cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  ئْتُون۪ي بِاَخٍ لَكُمْ مِنْ اَب۪يكُمْۚ  cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

بِجَهَازِهِمْ - جَهَّزَهُمْ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Yusuf’un (a.s.), “kardeşinizi” demeyip de “babanızdan olan sizin öbür kardeşinizi” demesi de çok anlamlıdır. Bunu böyle söylemekle onu hem tanımıyormuş gibi davranmış hem onun yalnız kaldığını işaret etmiş hem de kendi kardeşliğini kastetmeye uygun bir imada bulunmuş ve böylece ilk önce sevgili öz kardeşini yanına getirtmek istemiş. Bu isteğin yerine getirilmesini sağlamak için de demişti ki: “Görmüyor musunuz ben keyli hakkıyle ölçüyorum. Görüyorsunuz ya benim tutumum, haksızlığa ve suistimale, yolsuzluğa hiç meydan vermiyor; tam ölçüyorum, kimseye eksik vermiyorum, aynı zamanda ben, hayrül münzilin bir kimseyim. Allah için çok iyi ve emsalsiz bir misafirperverim.” (Elmalılı)

جَهَّزَ  lafzı, gelinin çeyizi ve ölünün teçhizatı ifadeleri bu köktendir. Bu, “bu kişilerin ihtiyaç duydukları şeyler” demektir. Basralıların bunu  جَ ’in kesresi ile kullandıklarını duydum. el-Ezheri şöyle demiştir: “Bütün kurrâ, bunu  جَ ’in fethası ile okumuşlardır. Kesreli okunuşu güzel bir lehçe değildir.” Müfessirler şöyle demişlerdir: “Yusuf (a.s.) onlardan her biri için bir deve yükledi, onları misafir ederek ikram etti ve yolculuk esnasında ihtiyaç duyacakları her şeyi verdi. İşte ayetteki ‘Onların teçhizatını düzdü.’ cümlesi bu manadadır.” (Fahreddin er-Râzî)


اَلَا تَرَوْنَ اَنّ۪ٓي اُو۫فِي الْكَيْلَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle, Hz.Yusuf’un sözlerinin devamıdır. Hemze istifham, لَا, nefy harfidir. Cümle istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen muhatabı ikrara zorlamak manasında olduğu için terkip, mecaz-ı mürsel mürekkeptir.

Masdar ve tekid harfi  اَنّ۪ ’nin dahil olduğu  اَنّ۪ٓي اُو۫فِي الْكَيْلَ  cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.  اَنّ۪  ve akabindeki sübut ifade eden isim cümlesi masdar tevilinde,  تَرَوْنَ  fiilinin iki mef’ûlu yerindedir.

Masdar-ı müevvel cümlesinde, müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.


 وَاَنَا۬ خَيْرُ الْمُنْزِل۪ينَ

 

Cümle  وَ  ile öncesine atfedilmiştir. Mübteda ve haberden müteşekkil faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsme isnad edilen bu isim cümlesi sübut ve istikrar ifade eder.

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

Müsnedin, îcaz yollarından biri olan izafetle gelmesi sebebiyle az sözle çok anlam ifade edilmiştir.

بِاَخٍ - اَب۪يكُمْۚ  ve  الْكَيْلَ - جَهَّزَ - الْمُنْزِل۪ينَ ,خَيْرُ - اُو۫فِي  kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr vardır.