Yusuf Sûresi 66. Ayet

قَالَ لَنْ اُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتّٰى تُؤْتُونِ مَوْثِقاً مِنَ اللّٰهِ لَتَأْتُنَّن۪ي بِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يُحَاطَ بِكُمْۚ فَلَمَّٓا اٰتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ  ...

Babaları, “Kuşatılıp çaresiz durumda kalmanız hariç, onu bana geri getireceğinize dair Allah adına sağlam bir söz vermedikçe, onu sizinle göndermeyeceğim” dedi. Ona güvencelerini verdiklerinde, “Allah söylediklerimize vekildir” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ki ق و ل
2 لَنْ
3 أُرْسِلَهُ onu asla göndermem ر س ل
4 مَعَكُمْ sizinle
5 حَتَّىٰ kadar
6 تُؤْتُونِ siz bana verinceye ا ت ي
7 مَوْثِقًا sağlam bir söz و ث ق
8 مِنَ
9 اللَّهِ Allah adına
10 لَتَأْتُنَّنِي bana getireceğinize ا ت ي
11 بِهِ onu
12 إِلَّا dışında
13 أَنْ
14 يُحَاطَ kuşatılıp engellenmeniz ح و ط
15 بِكُمْ sizin
16 فَلَمَّا ne zaman ki
17 اتَوْهُ verdiler ا ت ي
18 مَوْثِقَهُمْ sözlerini و ث ق
19 قَالَ dedi ق و ل
20 اللَّهُ Allah
21 عَلَىٰ üzerine
22 مَا şey
23 نَقُولُ söylediğimiz ق و ل
24 وَكِيلٌ vekildir و ك ل
 
وثق Veseqa : وَثِقْتُ بِهِ fiili dayanıp güvenip onunla itminan buldum demektir. أوْثَقْتُهُ formu ise sıkıca bağladım anlamında kullanılır.وَثاقٌ ve وِثاقٌ sözcükleri de kendisiyle bir şeyin bağlandığı ipin adıdır. وُثْقَى ya gelince o daha sağlam manasına gelen أوْثَق kelimesinin müennes halidir. مِيثاقٌ bir yemin ve sözleşmeyle sağlamlaştırılmış antlaşma/akittir. مَوثِقٌ bundan türemiş bir isimdir ve وُثْقَى da buna yakın anlamlı bir lafızdır. رَجُلٌ ثِقَةٌ güvenilir adam manasında kullanılan bir ifadedir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 34 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri vesika, mîsâk-ı milli, sika (Hadis usulu) ve mevsuktur. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

قَالَ لَنْ اُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتّٰى تُؤْتُونِ مَوْثِقاً مِنَ اللّٰهِ لَتَأْتُنَّن۪ي بِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يُحَاطَ بِكُمْۚ 

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir.  

Mekulü’l-kavli,  لَنْ اُرْسِلَهُ ’dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.

اُرْسِلَهُ  mansub muzari fiildir.  Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir. 

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

مَعَكُمْ  mekân zarfı,  اُرْسِلَهُ ’deki mef’ûlun mahzuf haline müteallıktır. 

Muttasıl zamir  كُمْ  muzâfûn ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

حَتّٰى  gaye bildiren masdar ve cer harfidir.  Muzariyi gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını masdara çeviren harftir. 

اَنْ  harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَنْ  ve masdar-ı müevvel, cer mahallinde  اُرْسِلَهُ  fiiline müteallıktır.

تُؤْتُونِ  fiili, نِ ’un hazfiyle mansub muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  Sonundaki  نِ  vikayedir. 

Mütekellim zamiri  ي  ise mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

مَوْثِقاً  ikinci mef’ûlun bih olarak fetha ile mansubdur.  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru  مَوْثِقاً ’nın mahzuf sıfatına müteallıktır.

لَ  kasemin cevabına gelen muvattie harfidir.

تَأْتُنَّن۪ي  fiilinin sonundaki  نَّ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir.

تَأْتُنَّن۪ي  fiili  ن un sübutuyla merfû muzari fiildir. İki sakin bir araya geldiği için fail hazf edilmiştir. Sonundaki  نِ  vikayedir. 

Muttasıl zamir  ي  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

بِه۪ٓ  car mecruru  تَأْتُنَّن۪ي  fiiline müteallıktır. 

اِلَّٓا  istisna harfidir.  اَنْ  masdar harfidir.

Fiili muzarinin başına  اَنْ  harfi geldiği zaman onu nasb ettiği gibi anlamını da masdara çevirmektedir. Bu tür masdarlara masdar anlamı içerdikleri için tevilli masdar (masdarı müevvel cümlesi) denmektedir. Kur’an-ı Kerimde çok nadir de olsa bazen cümlede  اَنْ ’den önce  (لِ)  harfi cerini ve  اَنْ ’den sonra da nâfiye lâ’sını  (لَا)  görebiliriz. لِئَلَّا  şeklinde yazılır. Bazen ise bu  اَنْ ’den önce  (لِ)  harf-i ceri ve nâfiye lâ’sının  (لَا)  hazf edildiğini görebiliriz. Ancak lafızda olmadığı halde manaları geçerlidir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يُحَاطَ  mansub meçhul muzari fiildir.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel müstesna olarak mahallen mansubdur. Muzâf mahzuftur. Takdiri,  لتأتنّني به في كلّ حال إلّا حال الإحاطة بكم (Engellenmedikçe onu bana muhakkak getirmen şartıyla.) şeklindedir.

بِكُمْ  car mecruru naib-i fail olarak mahallen merfûdur.


فَلَمَّٓا اٰتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ

 

فَ  atıf harfidir.  لَمَّا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

اٰتَوْهُ  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

اٰتَوْهُ  mahzuf elif üzere mukadder damme ile mebni mazi fiildir.Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. 

مَوْثِقَهُمْ  ikinci mef’ûlun bih olarak fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfûn ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

فَ  karinesi olmadan gelen  قَالَ اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ  cümle şartın cevabıdır.

قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو ’dir. 

Mekulü’l-kavli,  اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ ’dur.  قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اللّٰهُ  lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur.

مَا  ve masdar-ı müevvel,  عَلٰى  harf-i ceriyle birlikte  وَك۪يلٌ ’e müteallıktır.

نَقُولُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

وَك۪يلٌ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. 

وَك۪يلٌ  kelimesi mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsufta sürekli varlığına, sıfatın, mevsufun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.

Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالَ لَنْ اُرْسِلَهُ مَعَكُمْ حَتّٰى تُؤْتُونِ مَوْثِقاً مِنَ اللّٰهِ 

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan …لَنْ اُرْسِلَهُ مَعَكُمْ, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

Gaye bildiren masdar ve cer harfi  حَتّٰى  ve akabindeki  تُؤْتُونِ مَوْثِقاً مِنَ اللّٰهِ  cümlesi masdar teviliyle  اُرْسِلَهُ  fiiline müteallıktır.

مَوْثِقاً ’daki tenvin tazim ifade eder.


 لَتَأْتُنَّن۪ي بِه۪ٓ اِلَّٓا اَنْ يُحَاطَ بِكُمْۚ

 

لَتَأْتُنَّن۪ي  fiilinin başındaki lam,  مَوْثِقاً  için kasem harfidir. Şeddeli nun ve kasem lamıyla tekid edilmiş cümle, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

Masdar harfi  اَنْ  ve müteakip  يُحَاطَ بِكُمْۚ  cümlesi, masdar teviliyle muzâfun ileyh konumundadır. Müstesna olan muzâf mahzuftur. Cümlenin takdiri,  لتأتنّني به في كلّ حال إلّا حال الإحاطة بكم  [Etrafınız kuşatılmadıkça her durumda onu bana getireceğinize...] şeklindedir.

Keşşâf sahibi şöyle demektedir: “Buradaki istisna, istisna-i muttasıldır. O halde  اِلَّٓا اَنْ يُحَاطَ بِكُمْۚ  cümlesi mef'ûlün leh’dir. Müspet olan,  لَتَأْتُنَّن۪ي بِه۪ٓ  kelimesi ise olumsuz manadadır. Buna göre mana, ‘Sizler, onu şu tek bir sebep hariç ne sebeple olursa olsun onu mutlaka bana getireceksiniz.’ şeklinde olur.” (Fahreddin er-Râzî)

يُحَاطَ  fiili meçhul bina edilerek, mef’ûle dikkat çekilmiştir.

اَنْ يُحَاطَ بِكُمْ [Etrafınız kuşatılmadıkça ] ayeti ile ilgili olarak Mücahid şöyle demektedir: Helak olmadığınız yahut ölmediğiniz sürece… demektir. (Kurtubî)

يُحَاطَ  fiili, ayette çaresizlik anlamında kullanılmıştır, sebep alakasıyla mecaz-ı mürseldir.

Etraflarının kuşatılması, mağlup ve çaresiz kalmaları, yahut helak olmaları demektir. (Ebüssuûd)

  

 فَلَمَّٓا اٰتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ قَالَ اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ

 

Cümle  فَ  ile öncesine atfedilmiştir. Şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi, aynı zamanda muzâfun ileyh olan  اٰتَوْهُ مَوْثِقَهُمْ  cümlesidir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cevap cümlesi olan  قَالَ اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اللّٰهُ عَلٰى مَا نَقُولُ وَك۪يلٌ  ise sübut ifade eden isim cümlesi formunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsnedün ileyhin, bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük, telezzüz ve haşyet duyguları uyandırma amacına matuftur. 

Mecrur mahaldeki masdar harfi  مَا  ve akabindeki  نَقُولُ  cümlesi,  وَك۪يلٌ ’e müteallıktır.

Masdar-ı müevvel, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مَوْثِقَهُمْ - وَك۪يلٌ  kelimelerinde mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Hz. Yakub'un bunu söylemekten amacı, Allah'a güvenini arz etmek ve onları da verdikleri söze riayet etmelerini teşvik etmekti. (Ebüssuûd)

Allahın söyledikleri söz üzerine vekil oluşu, isim cümlesi ve car mecrurun takdimi yoluyla tekid edilmiştir.

تُؤْتُونِ  -  لَتَأْتُنَّن۪ي - اٰتَوْهُ  ve  مَوْثِقَهُمْ  - مَوْثِقاً  ve  قَالَ - نَقُولُ  kelime grupları arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

فَلَمَّٓا - مَوْثِقَ - اللّٰهُ - قَالَ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.