Yusuf Sûresi 65. Ayet

وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ اِلَيْهِمْۜ قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا نَبْغ۪يۜ هٰذِه۪ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ اِلَيْنَاۚ وَنَم۪يرُ اَهْلَنَا وَنَحْفَظُ اَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَع۪يرٍۜ ذٰلِكَ كَيْلٌ يَس۪يرٌ  ...

Yüklerini açıp zahire bedellerinin kendilerine geri verildiğini gördüler. “Ey babamız! Daha ne isteriz? İşte ödediğimiz bedeller de bize geri verilmiş. Onunla yine ailemize yiyecek getirir, kardeşimizi korur ve bir deve yükü zahire de fazladan alırız. Çünkü bu getirdiğimiz az bir zahiredir” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَمَّا ne zaman ki
2 فَتَحُوا açtılar ف ت ح
3 مَتَاعَهُمْ (zahire) yüklerini م ت ع
4 وَجَدُوا buldular و ج د
5 بِضَاعَتَهُمْ sermayelerini ب ض ع
6 رُدَّتْ geri verilmiş ر د د
7 إِلَيْهِمْ kendilerine
8 قَالُوا dediler ki ق و ل
9 يَا أَبَانَا babamız ا ب و
10 مَا daha ne?
11 نَبْغِي istiyoruz ب غ ي
12 هَٰذِهِ işte
13 بِضَاعَتُنَا sermayemiz ب ض ع
14 رُدَّتْ geri verilmiş ر د د
15 إِلَيْنَا bize
16 وَنَمِيرُ yine yiyecek getiririz م ي ر
17 أَهْلَنَا ailemize ا ه ل
18 وَنَحْفَظُ ve koruruz ح ف ظ
19 أَخَانَا kardeşimizi ا خ و
20 وَنَزْدَادُ ve fazla alırız ز ي د
21 كَيْلَ yükü ك ي ل
22 بَعِيرٍ bir deve ب ع ر
23 ذَٰلِكَ bu
24 كَيْلٌ bir ölçüdür ك ي ل
25 يَسِيرٌ az ي س ر
 

وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ اِلَيْهِمْۜ 

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَمَّا  kelimesi  حين (...dığı zaman) manasında şart anlamı taşıyan zaman zarfıdır. Cümleye muzâf olur.

فَتَحُوا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

فَتَحُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

مَتَاعَهُمْ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Şartın cevabı  وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ ’dir. 

وَجَدُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  بِضَاعَتَهُمْ  car mecruru  وَجَدُوا  fiiline müteallıktır. 

Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

رُدَّتْ اِلَيْهِمْ  cümlesi  قَدْ  takdiriyle hal olarak mahallen mansubdur.

Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “Nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.

Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 

1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 

2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 

3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).

Burada hal mazi fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müsbet (olumlu) mazi fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başına  “وَقَدْ”  gelir. Bazen sadece و  gelir. Nadiren و’sız gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

رُدَّتْ  fetha üzere mebni,  meçhul mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir. 

Naib-i faili müstetir olup takdiri  هى dir.

اِلَيْهِمْ  car mecruru  رُدَّتْ  fiiline müteallıktır.


 قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا نَبْغ۪يۜ

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  يَٓا اَبَانَا ’dır.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

يَٓا  nida harfi,  اَبَانَٓا  münada olup  harfle îrab olan beş isimden biridir. Nasb alameti eliftir.

Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مَا  istifham harfi olup  نَبْغ۪ي  fiilinin mukaddem mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

نَبْغ۪ي  fiili   ي  üzerine mukadder damme ile merfû muzari fiildir.  Faili müstetir olup  takdiri  نحن ’dur. 

               

هٰذِه۪ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ اِلَيْنَاۚ

 

İsim cümlesidir. İşaret ismi  هٰذِه۪ mübteda olarak mahallen merfûdur. 

بِضَاعَتُنَا  kelimesi bedel veya atf-ı beyan olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

Atf-ı beyan konusuna giren kelime grupları ve cümleler şunlardır:

1. İsm-i işaretten sonra gelen camid ismin (muşârun ileyhin) atf-ı beyan olarak gelmesi

2. اَيُّهَا  ve  اَيَّتُهَا ’dan sonra gelen camid ismin atf-ı beyan olarak gelmesi

3. Sıfattan sonra gelen mevsufun atf-ı beyan olarak gelmesi

4. Tefsir harfi  اَنْ ’den sonra gelen kelime veya cümleler

Burada İsm-i işaretten sonra gelen camid ismin (muşârun ileyhin) atf-ı beyandır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

رُدَّتْ اِلَيْنَا  cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.

رُدَّتْ   fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir.  تْ  te’nis alametidir.  Naib-i faili müstetir olup takdiri  هى dir.

اِلَيْنَا  car mecruru  رُدَّتْ  fiiline müteallıktır. 


وَنَم۪يرُ اَهْلَنَا وَنَحْفَظُ اَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَع۪يرٍۜ

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir. نَم۪يرُ  merfû muzari fiildir.  Faili müstetir olup takdiri  نحن’dur.  

اَهْلَنَا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

وَنَحْفَظُ اَخَانَا  cümlesi atıf harfi  وَ ’la  نَم۪يرُ  fiiline matuftur. 

نَحْفَظُ  merfû muzari fiildir.  Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur. 

اَخَانَا  mef’ûlün bih olup harfle îrab olan beş isimden biridir. Nasb alameti eliftir.

Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَع۪يرٍ  cümlesi atıf harfi  وَ ’la  نَحْفَظُ  fiiline matuftur.  نَزْدَادُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

كَيْلَ  temyiz olup fetha ile mansubdur. بَع۪يرٍ  muzâfun ileyh olarak lafzen mecrurdur. 

Temyiz; kendisinden önce geçen mübhem (manası açık olmayan) bir ismin manasına açıklık getiren camid, nekre bir isimdir. Yani; çeşitli manalar kastedilmeye elverişli önceki isim veya cümleden asıl maksadın ne olduğunu açıklamak üzere zikredilen camid (türememiş), mansub ve nekre isme temyiz denir. Temyizin manasını açıkladığı önceki isme veya cümleye de mümeyyez denir. Temyiz harf-i cerli ve izafetle gelmediği müddetçe mansubdur. Mümeyyezin îrabı ise cümledeki yerine göredir. Temyiz Türkçeye “bakımından, …yönünden” şeklinde tercüme edilebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

ذٰلِكَ كَيْلٌ يَس۪يرٌ

 

İsim cümlesidir. İşaret ismi  ذٰلِكَ  mübteda olarak mahallen merfûdur. 

ل  harfi buud yani uzaklık belirten harf,  ك  ise muhatap zamiridir. 

كَيْلٌ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. يَس۪يرٌ  kelimesi  كَيْلٌ ’nün sıfatıdır.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t (النَّعَتُ)’dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (المَنْعُوتُ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَلَمَّا فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ رُدَّتْ اِلَيْهِمْۜ 

 

وَ  atıf harfidir. Ayet şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi aynı zamanda muzâfun ileyh olan  فَتَحُوا مَتَاعَهُمْ  cümlesidir ve müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şartın cevabı  فَ  karinesi olmadan gelen  وَجَدُوا بِضَاعَتَهُمْ  cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Vakafat, s. 107)

قَدْ  takdiriyle hal konumundaki  رُدَّتْ اِلَيْهِمْ  cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مَتَاعَهُمْ - بِضَاعَتَهُمْ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.


 قَالُوا يَٓا اَبَانَا مَا نَبْغ۪يۜ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Müspet mazi fiil sıygasındaki  قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevabı olarak gelen …مَا نَبْغ۪ي  cümlesi, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp manasında olduğu için, mecaz-ı mürsel mürekkebtir. 

Ayrıca istifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.


 هٰذِه۪ بِضَاعَتُنَا رُدَّتْ اِلَيْنَاۚ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Mübteda ve haberden müteşekkil faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi işaret edilene dikkat çekmek ve önemini vurgulamak içindir. Ayrıca tazim ve tecessüm ifade eder.

Cümlede müsned رُدَّتْ اِلَيْنَاۚ şeklinde mazi fiil cümlesi formunda gelerek hükmü takviye, hudûs, sebat ve temekkün ifade etmiştir.

رُدَّتْ اِلَيْهِمْۜ - رُدَّتْ اِلَيْنَاۚ  cümleleri arasında mukabele vardır.

بِضَاعَتُ - رُدَّتْ  kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.


وَنَم۪يرُ اَهْلَنَا وَنَحْفَظُ اَخَانَا وَنَزْدَادُ كَيْلَ بَع۪يرٍۜ 

 

Cümle  وَ  ile öncesine atfedilmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Aynı üsluptaki  نَحْفَظُ اَخَانَا  cümlesi,  نَم۪يرُ اَهْلَنَا  cümlesine  وَ ’la atfedilmiştir.


 ذٰلِكَ كَيْلٌ يَس۪يرٌ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden oluşmuş cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder. 

Müsnedün ileyhin işaret ismiyle gelmesi, işaret edilene dikkat çekmek  içindir.

ذٰلِكَ  sözünde cem’ ve iktidâb vardır. Olayı özetleyen bir kelimedir. 

Dil alimleri sadece mühim bir haber vermek istedikleri zaman muşârun ileyhi işaret ismiyle kâmil olarak temyiz ederler. Çünkü bu şekilde işaret ederek verdikleri haber başka hiçbir kelamda bu kadar açık bir şekilde ortaya konmaz. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan Suresi, 57, s. 190)

اَخَانَا - اَبَانَا  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr,  كَيْلَ  kelimesinin tekrarında  reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

كَيْلٌ  kelimesi nekre gelerek tazim ve nev ifade etmiştir.

يَس۪يرٌ  kelimesi,  كَيْلٌ  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)