Yusuf Sûresi 74. Ayet

قَالُوا فَمَا جَزَٓاؤُ۬هُٓ اِنْ كُنْتُمْ كَاذِب۪ينَ  ...

Onlar, “Eğer yalancı iseniz, hırsızlığın cezası nedir?” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 فَمَا nedir?
3 جَزَاؤُهُ cezası ج ز ي
4 إِنْ eğer
5 كُنْتُمْ iseniz ك و ن
6 كَاذِبِينَ yalancı ك ذ ب
 
Mısır kanunlarına göre hırsızın kendisine el koymak mümkün olmadığı için, Hz. Yûsuf’un adamları, kardeşlerine sorup bu suçun cezasının onların kanunlarında ne olduğunu tesbit etmek ve bunu uygulamak istediler.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 248-249
 

قَالُوا فَمَا جَزَٓاؤُ۬هُٓ اِنْ كُنْتُمْ كَاذِب۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  وَ ’ı fail olup mahallen merfûdur.

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri,  إن كان سارقا وكنتم كاذبين فما جزاؤه؟  (Eğer o hırsızsa ve siz yalancıysanız onun cezası nedir?) şeklindedir.

Mekulü’l-kavli, mukadder şartın cevap cümlesidir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

مَا  istifham ismidir. Mübteda olarak mahallen merfûdur.  جَزَٓاؤُ۬  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُٓ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

إِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.  كُنتُم ’ün dahil olduğu isim cümlesi şart cümlesidir.

Şart ve cevap fiilleri mazi de muzari de gelebilir. Ancak aslolan ikisinin de muzari gelmesidir. Cevap cümlesi ise mazi ve muzari cümleleriyle gelebildiği gibi diğer cümlelerle de gelebilir. 

Cevap cümlesi; başına hiçbir edat gelmeyen olumlu mazi ve muzari olarak geldiğinde başına cevap (rabıt  ف  si) gelmez. Ayrıca  لَمْ  (cahd-ı mutlak) ve  لَا  (nefyi istikbal) ile menfi olan muzari olarak geldiğinde de umumiyetle başına cevap (rabıt  ف  si) gelmez, bunun haricinde gelen cümle çeşitlerinde ise umumiyetle başına cevap (rabıt  ف  si) gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

تُمْ  muttasıl zamiri  كُنتُم ’un ismi olarak mahallen merfûdur.

كَاذِب۪ينَ  kelimesi,  كُنتُم ’un haberi olup nasb alameti  ي ’dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.

Şartın cevap cümlesi öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri,  إن كنتم كاذبين فما جزاؤه (Eğer yalancıysanız cezası nedir?) şeklindedir.

كَاذِب۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  كذب  fiilinin ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُوا فَمَا جَزَٓاؤُ۬هُٓ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan, mukadder şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.  فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi,  فَمَا جَزَٓاؤُ۬هُٓ اِنْ كُنْتُمْ كَاذِب۪ينَ, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

Takdiri,  إن كان سارقا وكنتم كاذبين  (Eğer hırsızsa ve siz yalancıysanız) olan şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Burada îcâz-ı hazifin amacı, bilinen şeyin zikrinden kaçınmak ve cezanın önemine dikkat çekmek olabilir.

جَزَٓاؤُ۬هُٓ  -  كَاذِب۪ين  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

قَالُوا  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)


اِنْ كُنْتُمْ كَاذِب۪ينَ

 

Önceki mukadder şart için tefsiriyye hükmündeki cümle, fasılla gelmiştir.

Şart üslubunda talebî inşaî isnaddır.  كَان nin dahil olduğu, sübut ifade eden isim cümlesi, şart cümlesi olup, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cevap cümlesi mahzuftur. Cümlenin takdiri  إن كنتم كاذبين فما جزاؤه  (Eğer yalancıysanız cezası nedir?) şeklindedir.

Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa ”  اِنْ  ” kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اِنْ  edatı başlıca şu yerlerde kullanılır: 

1. Muhatabın tam olarak inanmadığı durumlarda kesinlikle doğru olan sözün başında  اِنْ  gelir.

2. Bilmezden gelinen durumlarda da  اِنْ  kullanılır: Efendisini soran birisine hizmetçinin evde olduğunu bildiği halde: “Evdeyse sana haber veririm.” demesi gibi.

3. Bilen kimse sanki bilmiyormuş gibi kabul edilerek  اِنْ  kullanılır: Sebebi de kişinin, bildiği şeyin gereğini yerine getirmemesidir.  إِنْ كُنْتَ مِنْ تُرَابٍ فَلَا تَفْتَخِرْ  “Eğer sen topraktan yaratılmışsan böbürlenme” örneğinde olduğu gibi. Kişi, topraktan yaratıldığını bilmektedir. Ancak bunu unutup kibirlenmektedir. Bu nedenle de kendisine hitapta  اِنْ  edatı kullanılmıştır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)

Mahzufla birlikte cümle, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.

Cevap cümlesinin hazfi, muhatabın muhayyilesini kısıtlamadan, serbestçe düşünebilmesini sağlamaktadır.

Şartın cevabının önceki manadan anlaşılması sebebiyle hazfedilmesi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Kur’an’da çoğu yerde bu ayette olduğu gibi şartın cevabı mahzuftur.

Eğer şartın öncesinde cevabın anlaşılmasını sağlayan bir ifade yer alırsa, cevap hazf edilir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, c. 5, s. 124)

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi) 

كَاذِب۪ينَ  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)