Yusuf Sûresi 73. Ayet

قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ وَمَا كُنَّا سَارِق۪ينَ  ...

Dediler ki: “Allah’a andolsun, siz de biliyorsunuz ki biz bu ülkede fesat çıkarmaya gelmedik, hırsız da değiliz.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 تَاللَّهِ Allah’a and olsun ا ل ه
3 لَقَدْ elbette
4 عَلِمْتُمْ siz de bilmişsinizdir ki ع ل م
5 مَا
6 جِئْنَا biz gelmedik ج ي ا
7 لِنُفْسِدَ bozgunculuk yapmak için ف س د
8 فِي
9 الْأَرْضِ bu yere ا ر ض
10 وَمَا ve
11 كُنَّا değiliz ك و ن
12 سَارِقِينَ hırsız س ر ق
 

قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  وَ ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  تَاللّٰهِ ’dir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

تَاللّٰهِ  car mecruru mahzuf kasem fiiline müteallıktır. Takdiri,  نقسم پالله  (Allah’a yemin ederiz.) şeklindedir.

لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.  قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. 

عَلِمْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur. 

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  جِئْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir.  Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

لِ  harfi,  نُفْسِدَ  fiilini gizli  اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.

اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  لِ  harfi ile birlikte  جِئْنَا  fiiline müteallıktır.

نُفْسِدَ  mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

فِي الْاَرْضِ  car mecruru  نُفْسِدَ  fiiline müteallıktır.

نُفْسِدَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındandır. Sülâsîsi  فسد ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

     

  وَمَا كُنَّا سَارِق۪ينَ

 

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

كان  isim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  كُنَّا  sükun üzere mebni nakıs fiildir.

كُنَّا ’nın ismi, mütekellim zamiri  نَا, mahallen merfûdur.  

سَارِقُونَ  kelimesi  كُنَّا ’nın haberi olup nasb alameti  ي ’dir. 

سَارِق۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  سرق  fiilinin ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُوا تَاللّٰهِ لَقَدْ عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ وَمَا كُنَّا سَارِق۪ينَ

 

Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli, yemin üslubunda gayrı talebî inşâî isnaddır. Ayette îcâz-ı hazif vardır. Mecrur olan muksemun bih  تَاللّٰهِ, takdiri  نقسم  (yemin ederiz) olan mahzuf fiile müteallıktır.

قَالُوا تَاللّٰهِ  (Tallahi dediler.) Arapçada  تَا  kasem için kullanılır. “Vallahi”, “billahi” gibi “tallahi” diyerek de yemin edilir.  بَا  ve  و  harfleri gibi yemin için kullanılan  تَا  ayrıca bir de hayret ve taaccüp anlamı ifade eder. Türkçede biz bunu fark etmeyiz de ancak  تَا  ile  و ı birlikte kullanarak “tevallahi” denildiği zaman bir hayret manası anlarız. Onun için “tallahi” şeklinde olan yeminleri Arapçadan Türkçeye tercüme ederken bu yolu seçmek uygun olur. 

Yani “tevallahi” dediler gerçekten siz de bildiniz, bizi yakından görüp tanıdınız, kim olduğumuzu öğrendiniz, hakkımızda bilgi edindiniz ki biz bu yerde (yani Mısır toprağında) fesatçılık yapmak, (ahlâksızlık etmek) için gelmedik, biz hırsız da değiliz. Yani bizim kim olduğumuz sizce ve hükümetinizce bilinip dururken böyle bizi hırsızlıkla itham edip suçlamanız ne kadar acayip bir şey? Buna şaştık kaldık doğrusu! (Elmalılı)

لَقَدْ عَلِمْتُمْ  cümlesi, kasemin cevabıdır.

ل  mahzuf kasemin cevabının başına gelen harftir. Mahzuf kasem fiiliyle birlikte cümle kasem üslubunda gayri talebî inşâî isnaddır.

لَقَدْ عَلِمْتُمْ  cümlesi, kasemle cevabı arasında gelmiş bir mu’tarize cümlesidir. Muhatabı her türlü fesattan ve hırsızlık suçundan beri olduğuna inandırmak için gelmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

عَلِمْتُمْ  fiilinin mef’ûlü konumundaki  مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ  cümlesi, menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Sebep bildiren harf-i cer  لِ nin gizli  أنْ le masdar yaptığı  لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ  cümlesi, mecrur mahalde  جِئْنَا  fiiline müteallıktır. Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Menfi  كَان ’nin dahil olduğu  مَا كُنَّا سَارِق۪ينَ  cümlesi, …مَا جِئْنَا  cümlesine matuftur. Sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.  كَان nin haberi, ism-i fail kalıbında gelmiştir. İsm-i failin önünde  كَان  yardımcı/nakıs fiili bulunursa, şimdiki veya geniş zaman hikâyesi için kullanılır. İsm-i fail süreklilik ifade eden fiillerden sonra (كَان  ve benzerleri içerisinde yer alan) muzari fiil yerine gelebilir.

İsm-i fail kişinin elinde olan fiillerden yapılır. İrade dışında olan fiillerden ism-i fail yapılmaz. Bu tür fiillerin ism-i failini sıfat-ı müşebbehe üstlenir. (KSÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi 10 (2007) s. 55 - 90 Arapçada İsm-İ Fâil ve İşlevleri Yrd. Doç. Dr. M. Akif Özdoğan)

عَلِمْتُمْ مَا جِئْنَا لِنُفْسِدَ فِي الْاَرْضِ  (Bizim yeryüzünde bozgunculuk yapmak için gelmediğimizi siz de gerçekten biliyorsunuz.) Onlar sanki şöyle demiş oluyorlar: Eğer bizden bozgunculuk sadır olmuşsa bizim gelişimiz onun için olmuş olur. Onların bundan maksadı, hırsızlığın çirkinliğini ve bundan münezzeh olduklarını açıklamaktır. Demek istiyorlar ki her iki seferimizde de bizim nasıl insanlar olduğumuz herkesçe malum olmuştur. Hz. Yakup'un oğullarının bu gerekçeleri, kendilerinden bozgunculuk sadır olmaz, anlamında idi. (Ebüssuûd)

مَا كَانُ ’li olumsuz sıygalar, gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır.  (Sâbûnî, Safvetu't Tefasir, 3/79)

كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâgî Tefsiri, c. 5, s. 124)

نُفْسِدَ  -  سَارِق۪ينَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

İtiraz cümlesi olan  لَقَدْ عَلِمْتُمْ, mütekellimin, taaccüp duygularını muhataba iletebilmek kastıyla yapılmış ıtnâbtır. 

Buradaki yeminin aynı zamanda bir şaşkınlık anlamı taşıdığı ifade edilmektedir. Yeminin bağlamından, Yusuf’un (a.s.) kardeşlerinin dini inançlarına ve saygın davranış biçimlerine rağmen hırsızlık suçuyla itham edilmelerine duydukları hayret anlaşılmaktadır. (Zemahşerî, el-Keşşâf, II, 271)

وَمَا كُنَّا سَارِق۪ينَ  (Biz hırsız da değiliz.)

Yani siz de biliyorsunuz ki biz hiçbir zaman hırsız olarak vasıflandırılmadık.

Hz. Yakup'un oğulları, onların da bunu bildiklerine hükmetmişler, çünkü görülen hallerini bilmek, görülmeyen hallerini de bilmeyi gerektirmektedir.

Hz. Yakup'un oğullarının, zikredilen bozgunculuk ve hırsızlık hususlarını reddetmekle kalmayıp onların bilgisini de buna kanıt göstermeleri, onları delille  susturmak ve yeminlerinden anlaşılan taaccübü ortaya koymak içindir. (Ebüssuûd)