Yusuf Sûresi 75. Ayet

قَالُوا جَزَٓاؤُ۬هُ مَنْ وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪ فَهُوَ جَزَٓاؤُ۬هُۜ كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ  ...

Onlar da: “Cezası, su kabı kimin yükünde bulunursa, o kimsenin kendisi(nin alıkonması) onun cezasıdır. Biz zalimleri böyle cezalandırırız” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ق و ل
2 جَزَاؤُهُ cezası ج ز ي
3 مَنْ kimin
4 وُجِدَ bulunursa و ج د
5 فِي
6 رَحْلِهِ yükünde ر ح ل
7 فَهُوَ işte o
8 جَزَاؤُهُ onun karşılığıdır ج ز ي
9 كَذَٰلِكَ böylece
10 نَجْزِي biz cezalandırırız ج ز ي
11 الظَّالِمِينَ haksızları ظ ل م
 
Mısır kanunlarına göre hırsızın kendisine el koymak mümkün olmadığı için, Hz. Yûsuf’un adamları, kardeşlerine sorup bu suçun cezasının onların kanunlarında ne olduğunu tesbit etmek ve bunu uygulamak istediler.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 248-249
 

قَالُوا جَزَٓاؤُ۬هُ مَنْ وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪ فَهُوَ جَزَٓاؤُ۬هُۜ 

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  وَ ’ı fail olup mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli,  جَزَٓاؤُ۬هُ ’dür.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

جَزَٓاؤُ۬  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُٓ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Haber mahzuftur. Takdiri,  بيّن  (açıklanmıştır) veya  واضح  (açıktır) şeklindedir. 

مَنْ  şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur.

وُجِدَ  şart fiili olup fetha üzere mebni, meçhul mazi fiildir. Naib-i fail müstetir olup takdiri  هو ’dir. Aynı zamanda  مَنْ ’nin haberidir. 

ف۪ي رَحْلِ  car mecruru  وُجِدَ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  هُٓ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.

Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  جَزَٓاؤُ۬  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.

Muttasıl zamir  هُٓ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Şart ve cevap fiilleri mazi de muzari de gelebilir. Ancak aslolan ikisinin de muzari gelmesidir. Cevap cümlesi ise mazi ve muzari cümleleriyle gelebildiği gibi diğer cümlelerle de gelebilir. 

Cevap cümlesi; başına hiçbir edat gelmeyen olumlu mazi ve muzari olarak geldiğinde başına cevap (rabıt  ف si) gelmez. Ayrıca  لَمْ  (cahd-ı mutlak) ve  لَا  (nefyi istikbal) ile menfi olan muzari olarak geldiğinde de umumiyetle başına cevap (rabıt  ف si) gelmez, bunun haricinde gelen cümle çeşitlerinde ise umumiyetle başına cevap (rabıt  ف si) gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ

 

Fiil cümlesidir.  كَ  harf-i cerdir.  مثل  “gibi” demektir. Bu ibare, amili  نَجْزِي  olan mahzuf mef’ûlün mutlaka müteallıktır.

ذٰ  işaret ismi, sükun üzere mebni mahallen mecrur, ism-i mecrurdur.  ل  harfi buud yani uzaklık bildiren harf,  ك  ise muhatap zamiridir. 

نَجْزِي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ’dur.

Muzari fiillerin (أَنَا  –  أَنْتَ  –  نَخْنُ ...) zamirleri fail (özne) konumunda olduklarında vücûben (zorunlu olarak) müstetir olurlar yani bariz zamir olarak açık şekilde yazılmaları mümkün olmadığı gibi bunların yerine açık bir isim söylenmesi de mümkün değildir. (هُوَ  -  هِيَ) zamirlerinin müstetir oluşu ise mazi fiilde de muzari fiilde de vücûben değil cevazendir yani bunların müstetir zamir olarak kullanılmaları zorunlu olmayıp bu zamirlerin yerine istenildiği takdirde açık isim getirilmesi de mümkündür. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الظَّالِم۪ينَ  mef’ûlün bih olup nasb alameti  ي  harfidir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.

الظَّالِم۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  ظلم  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُوا جَزَٓاؤُ۬هُ

 

Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  جَزَٓاؤُ۬هُ, takdiri  بيّن  (açıklanmıştır) olan haberin mübtedasıdır. Mahzufla birlikte cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Müsnedün ileyh izafetle gelerek, az sözle çok anlam ifade etmiştir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

قَالُوا  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)


 مَنْ وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪ فَهُوَ جَزَٓاؤُ۬هُۜ 

 

Öncesi için tefsiriyye hükmündeki cümle, fasılla gelmiştir.

مَنْ  şart ismidir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪  cümlesi  مَنْ ’in haberidir.

Cümlede müsnedin mazi fiil sıygasında cümle olarak gelmesi, hükmü takviye hudûs, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.

فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi  هُوَ جَزَٓاؤُ۬هُ, mübteda ve haberden oluşmuş cümle, faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsnadın isme olduğu cümle zamandan bağımsız olarak sübut ifade eder.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

جَزَٓاؤُ۬هُ  (Bunun cezası) sözü mübtedadır.  مَنْ وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪  (Yükünde bulunan kimse) de onun haberidir. Daha önce Maide Suresi’nde (38. ayetin tefsirinde) hırsızlıkta el kesme cezasının bundan önceki şeriatlerdeki hükümleri neshedici olduğuna dair açıklamalar yahut Hz. Yakup’un şeriatındaki hırsızın köleleştirilmesi hükmünü neshettiğine dair açıklamalar geçmiş bulunmaktadır. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır. (Kurtubî)

جَزَٓاؤُ۬هُ  kelimesinin tekrarının amacı cezaya dikkat çekmektir. Ayrıca bu iki kelime arasında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Cümlede cezanın ne olduğu söylenmemiştir.

فَهُوَ جَزَٓاؤُ۬هُ  cümlesi hükmü yerleştirmek ve kaçınılmasını engellemek için gelmiş olup  جَزَٓاؤُ۬هُ مَنْ وُجِدَ ف۪ي رَحْلِه۪  cümlesinin lafzî tekididir. (Âşûr)



كَذٰلِكَ نَجْزِي الظَّالِم۪ينَ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelen cümle mekulü’l-kavle dahildir.

Cümlede îcâz-ı hazif vardır.  كَذٰلِكَ, mahzuf fiilin mef’ûlün mutlakına müteallıktır. Amili  نَجْزِي dir. 

Cümle müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Tezyîl cümlesidir.

كَذٰلِكَ  mahzuf masdar için naattır. Takdiri “Zalimleri bu ceza gibi bir ceza ile cezalandırırız.” şeklindedir. (Muhyiddin Derviş, Îrab)

كَذٰلِكَ  kendinden önceki bir manaya işaret eder. Ancak çoğu zaman o da müstakil bir lafız değildir. Burada hem  كَ  hem de  ذٰ  işaret ismi aynı şeye işaret eder. Dolayısıyla bu durumu benzetecek yine kendisinden daha mükemmel bir şey bulunmadığını ifade eder. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri, c. 5, s. 101)

Yaptıkları şeylerin onları bu cezaya muhatap kıldığını ifade eder. (Âşûr)

Cezalanacak kişinin zamir makamında zalim olarak anılması, işin kötülüğünü vurgulamak amacıyla yapılan ıtnâb sanatıdır.

(Zalimlere biz böyle ceza veririz.) Yani hırsızlık etmek suretiyle zulmedenleri biz böyle cezalandırırız. Bu cümle de tekidden sonra ikinci tekiddir ve hırsızlığın çirkinliğini beyan etmektedir.

Hz. Yakup'un oğulları, kendi suçsuzluklarına son derece güvendikleri için böyle davranmışlardı; tabii ki yapılanlardan haberleri yoktu. (Ebüssuûd)

نَجْزِي  -  جَزَٓاؤُ۬هُ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

الظَّالِم۪ينَ  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. 

“Ey iman edenler!” şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut, Belâgat)