Yusuf Sûresi 78. Ayet

قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ اِنَّ لَـهُٓ اَباً شَيْخاً كَب۪يراً فَخُذْ اَحَدَنَا مَكَانَهُۚ اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ  ...

Onlar, Yûsuf’a: “Ey güçlü vezir! Bunun çok yaşlı bir babası var. Onun yerine bizden birini alıkoy. Şüphesiz biz senin iyilik edenlerden olduğunu görüyoruz” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ki ق و ل
2 يَا أَيُّهَا ey
3 الْعَزِيزُ vezir ع ز ز
4 إِنَّ şüphesiz
5 لَهُ onun vardır
6 أَبًا babası ا ب و
7 شَيْخًا bir ihtiyar ش ي خ
8 كَبِيرًا büyük ك ب ر
9 فَخُذْ o yüzden al ا خ ذ
10 أَحَدَنَا (bizden) birimizi ا ح د
11 مَكَانَهُ onun yerine ك و ن
12 إِنَّا doğrusu biz
13 نَرَاكَ seni görüyoruz ر ا ي
14 مِنَ -den
15 الْمُحْسِنِينَ iyilik edenler- ح س ن
 
Plandan haberdar olmayan kardeşleri, Bünyâmin’in ihtiyar babası olup onun için çok üzüleceğini söylediler ve yerine kendilerinden birini alıkoyup onu serbest bırakmasını Hz. Yûsuf’tan istediler. Fakat Hz. Yûsuf, cezanın şahsîliği ilkesinden hareket etti ve suçlunun yerine başkasını cezalandırmanın haksızlık olduğunu, böyle bir şey yapmaktan Allah’a sığındığını bildirdi.
 

قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ اِنَّ لَـهُٓ اَباً شَيْخاً كَب۪يراً فَخُذْ اَحَدَنَا مَكَانَهُۚ 

 

Fiil cümlesidir.  قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  وَ ’ı fail olup mahallen merfûdur.

يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ  itiraz cümlesidir. Nidanın cevabı mahzuftur. 

يَٓا  nida harfidir.  اَيُّ  münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir.  هَا  tenbih harfidir. 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Mebni münada merfû üzere mebni, mahallen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Müfred alem, 2) Nekre-i maksude, 3) Harf-i tarifli isim. Burada münada nekre-i maksude olarak geldiği için mebni münadaya girer ve merfû üzere mebni, mahallen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

الْعَز۪يزُ  münadadan bedel veya sıfattır.

Münadanın başında harf-i tarif varsa önüne müzekker isimlerde  اَيُّهَا, müennes isimlerde  اَيَّتُهَا  getirilir. Bunlardan sonra gelen müştak ise sıfat, camid ise bedel olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)   

Mekulü’l-kavli,  اِنَّ لَـهُٓ اَباً شَيْخاً ’dir.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

لَـهُٓ  car mecruru  اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır.  اَباً  kelimesi  اِنَّ nin ismi olup fetha ile mansubdur.  شَيْخاً  kelimesi  اَباً ’in sıfatıdır.

كَب۪يراً  kelimesi ise  اَباً ’in ikinci sıfatıdır.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t (النَّعَتُ)’dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (المَنْعُوتُ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. Takdiri,  إن كان لا بدّ من أخذ أحد فخذ أحدنا  (Kesinlikle birini alacaksanız bizden birini alın) şeklindedir.

Şart ve cevap fiilleri mazi de muzari de gelebilir. Ancak aslolan ikisinin de muzari gelmesidir. Cevap cümlesi ise mazi ve muzari cümleleriyle gelebildiği gibi diğer cümlelerle de gelebilir. 

Cevap cümlesi; başına hiçbir edat gelmeyen olumlu mazi ve muzari olarak geldiğinde başına cevap (rabıt  ف ’si) gelmez. Ayrıca  لَمْ  (cahd-ı mutlak) ve  لَا  (nefyi istikbal) ile menfi olan muzari olarak geldiğinde de umumiyetle başına cevap (rabıt  ف ’si) gelmez, bunun haricinde gelen cümle çeşitlerinde ise umumiyetle başına cevap (rabıt  ف ’si) gelir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

خُذْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdirأنت ’dir.  اَحَدَ  mef’ûlün bih olarak fetha ile mansubdur. Mütekellim zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

مَكَانَ  ikinci mef’ûlün bih olarak fetha ile  mansubdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

 

اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

نَا  muttasıl zamiri  اِنَّ nin ismi olarak mahallen mansubdur.

نَرٰيكَ  fiili  اِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur.

نَرٰيكَ  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdirنحن ’dur. 

مِنَ الْمُحْسِن۪ين  car mecruru  نَرٰيكَ deki mef’ûlün bihin mahzuf haline müteallıktır.

الْمُحْسِن۪ينَ nin cer alameti  ي  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

الْمُحْسِن۪ينَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babından ism-i faildir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimedir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

قَالُوا يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ اِنَّ لَـهُٓ اَباً شَيْخاً كَب۪يراً فَخُذْ اَحَدَنَا مَكَانَهُۚ

 

Beyânî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Cümle, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

İtiraziyye olan  يَٓا اَيُّهَا الْعَز۪يزُ  cümlesi, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nidanın cevabının hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır. 

قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اِنَّ لَـهُٓ اَباً شَيْخاً كَب۪يراً  cümle,  اِنَّ  ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.  لَـهُٓ, mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  اَباً شَيْخاً كَب۪يراً  muahhar mübtedadır.

اَباً ’deki tenvin, cins ifade eder.

Veya  قَالُوا  fiilinin mekulü’l-kavli nida üslubunda gelmiştir. Nidanın cevabı  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesidir.

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كَب۪يراً  ve  شَيْخاً  kelimeleri,  اَباً  için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.

Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)

شَيْخاً كَب۪يراً  (İhtiyar yaşlı) ibaresi Yusuf’un (a.s.) merhametini celbetmek için gelmiş bir itnâbdır. (Safvetu't Tefasir)

Babalarını, kendisine karşı müşfik davranmasını gerektiren üç özellik ile tanımladılar: babalık şefkati, yaşlılık sıfatı ve akla gelebilecek halkının en büyüğü olduğu veya ömrünün sonuna geldiği düşüncelerini düzeltme hakkı. Bu vasıflar başak bir maksatla değil sadece kardeşlerinin serbest bırakılmasını sağlamaya teşvik için zikredilmiştir. Yoksa zaten daha önce babalarından Yusuf’a as bahsetmişlerdi. (Âşûr)


اِنَّا نَرٰيكَ مِنَ الْمُحْسِن۪ينَ

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümleleri  sübut ifade ederler.

Müsnedin mazi fiil sıygasında gelişi hükmü takviye, hudûs, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ, isim cümlesi ve isnadın tekrar etmesi sebebiyle üç katlı bir tekid ve yerine göre de tahsis ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. (Elmalılı, Kadr, 1)

Görmek fiili anlamak, bilmek manasında istiare edilmiştir.

الْمُحْسِن۪ينَ  ifadesi, “rüya tabirini iyi yapanlardansın” anlamına gelir. (Keşşâf)

Son cümle, azize övgü ve naat şeklinde, iknaya yöneliktir. Ta’lil cümlesi olarak gelmiştir.

 إنّا نَراكَ مِنَ المُحْسِنِينَ  cümlesi talep değil talebin habul edilmesi için ta’lildir. (Âşûr)

الْعَز۪يزُ  -  الْمُحْسِن۪ينَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.