Ra'd Sûresi 12. Ayet

هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَۚ  ...

O, korku ve ümit vermek için size şimşeği gösterendir, yağmur yüklü bulutları meydana getirendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 هُوَ O’dur
2 الَّذِي
3 يُرِيكُمُ size gösteren ر ا ي
4 الْبَرْقَ şimşeği ب ر ق
5 خَوْفًا korku خ و ف
6 وَطَمَعًا ve umud içinde ط م ع
7 وَيُنْشِئُ ve yapan ن ش ا
8 السَّحَابَ bulutları س ح ب
9 الثِّقَالَ ağır (yüklü) ث ق ل
 
Şimşek hem yağmurun müjdecisi hem de yıldırımın habercisidir. Kendisi veya malı açıkta bulunanlar yıldırımdan, gürültüden ve ıslanmaktan korkarlar, yağmur bekleyenler ise habercisini görünce sevinirler. Böylece insanlar şimşek çaktığında korku ile ümidi yaşamış olurlar. Yağmurdan fayda görenler onun gelmesine sevinirken, zarar görenler üzülürler. Bulutların elektrik yüklerinin çatışmasından gök gürültüsü doğar. 13. âyette gök gürültüsünün Allah’ı överek tesbih ettiği yani Allah’ın ortaklardan, noksan sıfatlardan uzak ve şanının yüce olduğunu ifade ettiği haber verilmektedir. Müfessirler gök gürültüsünün Allah’ı tesbih etmesini birkaç türlü yorumlamışlardır:
 a) Burada tesbih (Allah’ın eksiksizliğinin dile getirilmesi) hakikat mânasında kullanılmıştır; her şey gibi gök gürültüsü de Allah’ı tesbih eder, fakat insanlar onun dilini anlayamazlar (İsrâ 17/44). 
b) Gök gürültüsünün Allah’ı tesbih etmesi mecazdır. Aslında Allah’ı tesbih eden, gök gürültüsünü işitip yağmur bekleyen kullardır; gök gürültüsü kulların tesbihine sebep olduğu için tesbih ona isnat edilmiştir.
 c) “Gök gürültüsü” anlamına gelen ra‘d kelimesi bir meleğin ismi, işitilen ses de o meleğin tesbihidir (bu yorumlar için bk. Râzî, XIX, 25-26; Şevkânî, III, 82; melekler hakkında bk. Bakara 2/30; Ahmet Saim Kılavuz, “Melek”, İFAV Ans., III, 187). 
 Bize göre, gök gürültüsünün mahiyeti bellidir; meleklerin tesbihi ayrıca zikredilmiştir. Gök gürültüsünün tesbihini, bütün yaratılmışların tesbihi çerçevesinde anlamak gerekir. Evet, bütün yaratılmışlar âlemi yaratıcının büyüklük, yücelik ve mutlak kemalini –hal diliyle, işleyişleriyle– dile getirmektedir.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 278
 

ق Beraqa : بَرْقٌ bulutta aniden gözüken parıldamayı ifade eder. Ayrıca بَرِقَ ve بَرَقَ fiilleri korkudan açılıp kapanan ve dönen gözler için kullanılır. Bu köke ait بُراقٌ sözcüğünün Reslulullah’ın Mirac’a çıkarken bindiği binek olduğu söylenmiştir. Bunun keyfiyetini ise en iyi Allah bilir. إبْرِيقٌ ise bilinen ibrik demektir. O bu adı içi boş olduğunda parlıyor olmasından almıştır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 6 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri berk, berrak ve Burak’dır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

سحب Sehabe : سَحْبٌ kelimesi temelde sürüklemek ve çekmek anlamına gelir. Bulut ve bulutlar demek olan سَحابٌ sözcüğü de buradan alınmıştır. Bulutların bu ismi alması ya rüzgarın onu sürüklemesinden ya da onun suyu taşımasındandır. Son olarak سَحابٌ içinde su bulunsun ya da bulunmasın buluttur. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 11 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim’de 10’dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَۚ

 

İsim cümlesidir. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur.

Müfred müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي, mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ ’dır. Îrabtan mahalli yoktur.

يُر۪يكُمُ  fiili,  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir.

Muttasıl zamir  كُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  الْبَرْقَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

خَوْفاً  kelimesi   يُر۪يكُمُ ’deki failin hali olup fetha ile mansubdur. طَمَعاً  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  خَوْفاً ’e müteallıktır.

وَ  atıf harfidir.  يُنْشِئُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir.  السَّحَابَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  الثِّقَالَ  kelimesi  السَّحَابَ ’nin sıfatıdır.

يُنْشِئُ   sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındandır. babındadır. Sülâsîsi  نشأ ’dir.   

İf’al babı fiille, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

هُوَ الَّذ۪ي يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ خَوْفاً وَطَمَعاً وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَۚ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden oluşmuş cümle, faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsnedin ism-i mevsûlle marife olması, tazim kastının yanında sonraki habere dikkat çekmek içindir.

Cümle kasrla tekid edilmiştir. İki taraf yani mübteda ve haber marife olduğu için kasr ifade eder. Kasr-ı sıfat ale’l mevsuf babında hakiki kasrdır. (Âşûr, Enam Suresi, 2)

Haber konumundaki has ism-i mevsûl  الَّذ۪ي ’nin sılası  يُر۪يكُمُ الْبَرْقَ  cümlesi, muzari fiil olarak gelmiştir. Muzari fiil hudûs, tecessüm ve teceddüt ifade eder.

Aynı üslupta gelen  وَيُنْشِئُ السَّحَابَ الثِّقَالَۚ  cümlesi, sıla cümlesine matuftur.

Cümlede taksim sanatı vardır. Şimşek görülünce ya yıldırım korkusu ya da yağmur umudu olur; bunda üçüncü bir ihtimal yoktur. Dolayısıyla burada şimşek görüldüğünde oluşan durumlar tam olarak sayılmıştır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

خَوْفاً وَطَمَعاً  kelimeleri,  الْبَرْقَ (şimşek) kelimesinden hal olarak mansubdurlar. Bu durumda, şimşeğin bizzat kendisi korku ve ümid olmuş olur. Buna göre bunların takdiri ya, “korku ve ümit sahibi” yahut da “korkutarak ve ümit vererek” şeklinde olur. Veya bu iki kelime, muhatapların hali olarak mansubdur yani “onlar korkarak ve ümit ederek” demektir. (Fahreddin er-Râzî)

الثِّقَالَۚ  kelimesi  الثِّقَيلَۚ ’nin çoğuludur, buluta böyle sıfat verilmesi  السَّحَابَ ın cemi’ manasına ism-i cins olmasındandır. (Beydâvî)

الْبَرْقَ  ve  السَّحَابَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

خَوْفاً  (korku) ile  طَمَعاً  (ümit) kelimeleri arasında terşîh-i tıbak sanatı vardır. Tıbâkı hafî ve taksim sanatı bir aradadır. Şimşek çaktığında oluşan iki duygu ifade edilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Korkunun ümitten önce zikredilmesi, korku konusunun, kişinin nefsi veya hazırlanmış rızkı olması sebebiyledir. Umut konusu ise beklenen rızıktır. (Ebüssuûd)

Gök gürültüsünün sesi çok şiddetli olduğu için işitenler için bir ibret olarak zikredilmiştir. Gök gürültüsü aklen Allah’ın müşriklerin O’na şirk koşma iddialarından münezzeh olduğuna delalet eder. Bu delalet Allah’ın şirkten münezzeh olduğunu gösterir. Allah Teâlâ gök gürültüsü sesini şirkten münezzehliğine delil olarak göstermiştir. Tesbihin gök gürültüsüne isnadı aklî mecazdır. Ya da burada mekni istiare düşünülebilir. Gök gürültüsü Allah’ı tesbih eden bir insana benzetilmiş, müşebbehün bih ile alakalı bir özellik olan tesbih yani subhanallah deme fiili gök gürültüsüne isnad edilmiştir. (Âşûr)