يَوْمَ تُبَدَّلُ الْاَرْضُ غَيْرَ الْاَرْضِ وَالسَّمٰوَاتُ وَبَرَزُوا لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | يَوْمَ | o gün |
|
2 | تُبَدَّلُ | değiştirilir |
|
3 | الْأَرْضُ | yer |
|
4 | غَيْرَ | başka |
|
5 | الْأَرْضِ | yere |
|
6 | وَالسَّمَاوَاتُ | ve gökler de |
|
7 | وَبَرَزُوا | ve gelirler |
|
8 | لِلَّهِ | Allah’ın huzuruna |
|
9 | الْوَاحِدِ | tek (olan) |
|
10 | الْقَهَّارِ | kahredici (olan) |
|
يَوْمَ تُبَدَّلُ الْاَرْضُ غَيْرَ الْاَرْضِ وَالسَّمٰوَاتُ وَبَرَزُوا لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
يَوْمَ zaman zarfı, انْتِقَامٍ ‘e müteallıktır. تُبَدَّلُ ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
تُبَدَّلُ merfû meçhul muzari fiildir. الْاَرْضُ naib-i fail olup lafzen merfûdur.
غَيْرَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. الْاَرْضِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
السَّمٰوَاتُ kelimesi atıf harfi وَ ‘la naib-i faile matuftur.
وَ istînâfiyyedir. بَرَزُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
لِلّٰهِ car mecruru بَرَزُوا fiiline müteallıktır. Muzâf hazf edilmiştir. Takdiri; لجزاء الله (Allah’ın vereceği ceza için) şeklindedir.
الْوَاحِدِ kelimesi lafza-i celâlin sıfatı olup kesra ile mecrurdur. الْقَهَّارِ kelimesi ise ikinci sıfattır.
تُبَدَّلُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi بدل ’dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
يَوْمَ تُبَدَّلُ الْاَرْضُ غَيْرَ الْاَرْضِ وَالسَّمٰوَاتُ
Zaman zarfı يَوْمَ , önceki ayetteki انْتِقَامٍۜ ’e veya مُخْلِفَ وَعْدِه۪ رُسُلَهُۜ ’ya müteallıktır. Muzâfun ileyh konumundaki … تُبَدَّلُ الْاَرْضُ cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
تُبَدَّلُ fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mefûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mefûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.
الْاَرْضِ - السَّمٰوَاتُ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır
الْاَرْضِ ‘yı da kapsayan السَّمٰوَاتُ kelimesinde, tağlîb sanatı, arz’ın tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
[O gün yer başka yerle değiştirilir] bu da ..یَوۡمَ یَأۡتِیهِمُ 'den bedeldir yahut انْتِقَامٍۜ 'ın zarfıdır yahut اذكر yahut لايخلف وعده , takdir edilmiştir.
وَبَرَزُوا لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ
وَ , istînâfiyye, cümle müstenefedir. Veya قد takdiriyle haldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mazi fiil, sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir.
Müstakbel, vukûunun kesinliğini ifade için mâzîyle gelebilir. Böylece gelecekte vukû bulacak olan şey, sanki vuku bulmuş gibidir. Âhirette olacak hâller bu işin kesinlikle vukû bulacağına delâlet etmek üzere mâzî fille anlatılmıştır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
الْوَاحِدِ ve الْقَهَّارِ kelimeleri, lafza-i celal için sıfattır.
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ sıfatlarının ayetin anlamıyla uyumu teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
Ayette [Hepsi Allah’ın huzurunda toplanır.] denilirken, Allah’ın [ الْقَهَّارِ /mutlak güce sahip, الْوَاحِدِ /tek] isimlerine yer verilmiştir Bu tıpkı [Kimin, bugün hükümdarlık?’ ‘Mutlak güce sahip’ ‘tek’ Allah’ın!..] (Ğâfir 40/16) ifadesi gibidir; çünkü mülk her şeye galip gelen ve kendisine galip gelinemeyen tek bir gücün elinde olduğunda, artık hiç kimsenin ondan başka yardım dileyecek, sığınacak bir kapısı yoktur; bu da demektir ki durum olabilecek en zor ve şiddetli halini almıştır. (Keşşâf)
Burada Allah'ın (cc) iki vasfının zikredilmesi, durumun korkunçluğunu ve mehabetini göstermek, şirkin batıl olduğunu izhar etmek, o gün intikam alacağını ve vadedilen azabın geleceğini tahkik etmek içindir. Zira emir, hiç kimsenin eleştiremeyeceğı, zarar veremeyeceği ve karşı duramayacağı yegâne Galip ve Kadir olanın elinde olunca, durum daha da ağır ve çetin olur. İşte Kahhâr bunu ifade etmektedir.( Ebüssûud)