İbrahim Sûresi 49. Ayet

وَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِۚ  ...

O gün, suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَتَرَى ve görürsün ر ا ي
2 الْمُجْرِمِينَ suçluları ج ر م
3 يَوْمَئِذٍ o gün
4 مُقَرَّنِينَ birbirine yaklaştırılmış ق ر ن
5 فِي içinde
6 الْأَصْفَادِ zincirler ص ف د
 
Bu âyetlerin lafzî anlamına göre o gün suçlular, katrandan giysiler içerisinde, zincirlere vurulmuş, yüzlerini ateş bürümüş olarak Allah’ın huzuruna çıkarılacaklar. Ancak bir yoruma göre 49. âyet, suçluların kendi kötü eylem ve temayüllerini, öte dünyada topluca içine düşecekleri genel umutsuzluğu anlatan bir mecazdır. 50. âyet de hesap gününde günahkâr ruhları kaplayacak olan anlatılamaz acıları, insanı dondurucu korkuları dile getiren temsilî bir ifadedir (Râzî, XIX, 148-149; Elmalılı, V, 3034, Esed, II, 512). Kıyametin kopması, insanların Allah’ın huzurunda toplanmaları ve suçluların âyette tasvir edildiği şekilde Allah’ın huzuruna getirilmeleri, Allah’ın herkese dünyada yaptığı iyi işlerin karşılığında mükâfat, kötü işlerin karşılığında ise ceza vermesi içindir; Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmış olduğu için kimin ne yaptığını bilir, hiçbir şey O’nun bilgisi dışında kalmaz, kimsenin yardımına ihtiyaç duymaksızın hepsinin hesabını anında görür, O’nun hesabı çabuktur.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 327
 

وَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِۚ

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  تَرَى  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.  Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir. 

الْمُجْرِم۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ي  harfidir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.

يَوْمَئِذٍ  zaman zarfı,  إذ  için muzâftır.  إذ  mahzuf cümleye muzâftır. Kelimenin sonundaki tenvin mahzuf muzâfun ileyhten ivazdır. Takdiri; يوم إذ برزوا لله (Allah’a göründükleri gün) şeklindedir.

مُقَرَّن۪ينَ  kelimesi  الْمُجْرِم۪ينَ ‘nin hali olup nasb alameti  ي  harfidir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanırlar.

Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibh-i cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

فِي الْاَصْفَادِ  kelimesi  مُقَرَّن۪ينَ ‘ye müteallıktır.

الْمُجْرِم۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مُقَرَّن۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan tef’il babının ism-i mef’ûludur.
 

وَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِۚ

 

İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مُقَرَّن۪ينَ  kelimesi  الْمُجْرِم۪ينَ ‘nin halidir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

فِي الْاَصْفَادِۚ  ibaresindeki  فٖي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  فٖي  harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla zincir, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada  فٖي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü zincir hakiki manada zarfiyeye yani  içine girilmeye müsait değildir. Ancak bu zincirin kuvvetini, etkili bir şekilde ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)


مُقَرَّن۪ينَ  kelimesi, o kimselerin çokluğundan dolayı, çokluk ifade eden “tef’îl” sıygasıyla gelmiştir.

فِي الْاَصْفَادِۚ [zincirlere] ifadesi, مُقَرَّن۪ينَ  [bağlanmış halde] ifadesi ile ilişkilidir, yani “zincirlere bağlanırlar” anlamındadır. Bu ifade ile ilişkili olmadığında anlam, “Birbirlerine bağlanmış ve zincirlenmiş haldedirler.” şeklindedir.  الْاَصْفَادِۚ  bağlar, ipler demektir; zincirler anlamına geldiği de söylenmiştir. (Keşşâf)

الْاَصْفَادِ  kelimesi ise, bağ ve bukağı anlamına gelen,  الصفاد  kelimesinin çoğuludur. Bu kelimenin  مُقَرَّن۪ينَ  kelimesine müteallik olması halinde mana, ”Bukağı ve bağlarla bağlanır, derdest edilirler” şeklinde olur. Bunun, bu kelimeye müteallik olmaması durumunda mana şöyle olur: Onlar, birbirlerine yaklaştırılmışlar ve bukağılara vurulmuşlardır. (Fahreddin er-Râzî)

Ayet iki hal cümlesinden oluşmuştur. Itnâb babındandır.