İbrahim Sûresi 50. Ayet

سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ  ...

Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini de ateş bürüyecektir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 سَرَابِيلُهُمْ gömlekleri س ر ب ل
2 مِنْ -dandır
3 قَطِرَانٍ katran- ق ط ر
4 وَتَغْشَىٰ ve kaplamaktadır غ ش و
5 وُجُوهَهُمُ yüzlerini و ج ه
6 النَّارُ ateş ن و ر
 
Bu âyetlerin lafzî anlamına göre o gün suçlular, katrandan giysiler içerisinde, zincirlere vurulmuş, yüzlerini ateş bürümüş olarak Allah’ın huzuruna çıkarılacaklar. Ancak bir yoruma göre 49. âyet, suçluların kendi kötü eylem ve temayüllerini, öte dünyada topluca içine düşecekleri genel umutsuzluğu anlatan bir mecazdır. 50. âyet de hesap gününde günahkâr ruhları kaplayacak olan anlatılamaz acıları, insanı dondurucu korkuları dile getiren temsilî bir ifadedir (Râzî, XIX, 148-149; Elmalılı, V, 3034, Esed, II, 512). Kıyametin kopması, insanların Allah’ın huzurunda toplanmaları ve suçluların âyette tasvir edildiği şekilde Allah’ın huzuruna getirilmeleri, Allah’ın herkese dünyada yaptığı iyi işlerin karşılığında mükâfat, kötü işlerin karşılığında ise ceza vermesi içindir; Allah’ın ilmi her şeyi kuşatmış olduğu için kimin ne yaptığını bilir, hiçbir şey O’nun bilgisi dışında kalmaz, kimsenin yardımına ihtiyaç duymaksızın hepsinin hesabını anında görür, O’nun hesabı çabuktur.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 327
 
قطر Qatara : Sözlükte kenar/taraf/bölge ve mıntıka anlamına gelen قُطْرٌ kelimesinin çoğulu أقْطارٌ şeklindedir. Aynı kökten gelen قَطِرانٌ ise damlayan ya da damlalar halinde düşen katrandır. Bu kökün sülasi fiili قَطَرَ onu yanı üzere attı/düşürdü demektir. Bu düşme anlamından yola çıkılarak قَطَرَ الْمَطَرُ yani yağmur düştü denmektedir ve düşen yağmur damlasına da قَطْرٌ denir. Damlalar gibi birbirini izleyerek düzenli biçimde ardarda gelen topluluğun hareketini anlatmak için تَقاطَرَ الْقَوْمُ denir. Yine buradan yola çıkarak peşpeşe sıralanan develer için de قِطارُ الإِبِلِ deve katarı tabiri kullanılmaktadır. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 5 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan katar, katran, katre, kitre ve kuturdur. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ

 

Cümle  الْمُجْرِم۪ينَ ‘nin hali olarak mahallen mansubdur.

سَرَاب۪يلُهُمْ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

مِنْ قَطِرَانٍ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.

وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُ  cümlesi atıf harfi وَ ‘la hal cümlesine matuf  olup mahallen mansubdur.

تَغْشٰى  elif üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir.

وُجُوهَهُمُ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  هُمُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

النَّارُ  fail olup lafzen merfûdur. 

 

سَرَاب۪يلُهُمْ مِنْ قَطِرَانٍ وَتَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُۙ

 

Cümle  الْمُجْرِم۪ينَ ‘nin halidir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.

Mübteda ve haberden oluşmuş, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedün ileyhin izafetle marife olması veciz ifade kastına matuftur.

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  مِنْ قَطِرَانٍ  mahzuf habere müteallıktır.

Hal cümlesine matuf olan  تَغْشٰى وُجُوهَهُمُ النَّارُ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Mef’ûl, faile takdim edilmiştir.

مِنْ  edatı sınırlama ilişkisi kurar. Bu edatın temel anlamı ibtidâu’l-gâyedir.Yani bir eylemin başlangıç yerini ve zamanını bildirir.

Müberred, İbnu’s-Serrâc, Ahfeş ve Süheylî gibi dilciler  مِنْ ‘in, ibtidâu’l-gaye için olduğunu belirtmişlerdir. Teb‘îz ve beyan gibi diğer anlamlar ise bu anlama tabidir. Kısacası  مِنْ  edatı ibtidâu’l-gaye anlamını hiçbir zaman yitirmez. Teb‘îz, beyan ve taʻlil gibi anlamları ise karineler yardımıyla bilinir. (Arap Dilinde Edatların Metinde Kurduğu Anlamsal İlişkiler (Doktora Tezi) Abdullah Hacıbekiroğlu)

مِنْ قَطِرَانٍ  ibaresindeki  مِنْ  harf-i ceri gerçek manası dışında kullanılmıştır. Bu sebeple ibarede istiare vardır.

سَرَاب۪يلُهُمْ  - تَغْشٰى  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr vardır.

وُجُوهَهُمُ النَّارُ  ifadesinde mef’ûl, faile takdim edilmiştir. النَّارُ  kelimesinin fail olduğu halde mef’ûlden sonraya alınması, sonrasındaki ayetlerle uyum içinde olması içindir. Zira sonrasında, اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ [Şüphesiz Allah, (cc) hesabı çabuk görendir] ayeti vardır. Öncesiyle de daha fazla benzeşmektedir. Zira öncesinde de وَتَرَى الْمُجْرِم۪ينَ يَوْمَئِذٍ مُقَرَّن۪ينَ فِي الْاَصْفَادِۚ ‘[O gün, suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün.] (Ahmet Tekin, Kur’ân’ı Kerim’de Takdim-Tehir Ve Anlam Üzerindeki Etkisi)