لِيَجْزِيَ اللّٰهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْۜ اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
لِيَجْزِيَ اللّٰهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْۜ
لِ harfi, يَجْزِيَ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harfi ile birlikte mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri; فعل ذلك (Bunu yaptı.) şeklindedir.
يَجْزِيَ mansub muzari fiildir. اللّٰهُ lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
كُلَّ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. نَفْسٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Müşterek ism-i mevsûl مَا , mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası كَسَبَتْ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.
كَسَبَتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. تْ te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri هى ‘dir.
اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
İsim cümlesidir. إِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
اللّٰهَ lafza-i celâli إِنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubdur. سَر۪يعُ kelimesi إِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur. الْحِسَابِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.لِيَجْزِيَ اللّٰهُ كُلَّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْۜ
Fasılla gelen ayette, îcâz-ı hazif sanatı vardır.
Sebep bildiren harf-i cer لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِيَجْزِيَ cümlesi, takdiri فعل ذلك (Bunu yaptı.) olan mahzuf fiile müteallıktır.
Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil, lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
لِيَجْزِيَ fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası olan كَسَبَتْ , mazi fiil sıygasında gelerek sebat, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
نَفْسٍ ’deki tenvin, nev ve kesret ifade eder.
اِنَّ اللّٰهَ سَر۪يعُ الْحِسَابِ
Ayetin son cümlesi, istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir.
اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, zamandan bağımsız olarak sübut ifade etmiştir. Faide-i haber inkârî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması tazim ve kalplere korku salmak içindir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ ‘nin de dahil olmasıyla, kuvvetli tekid ifade ederler.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اِنَّ ’nin haberi az lafızla çok anlam ifade etme yollarından olan izafetle gelmiştir.
Ayetin fasılası olan bu cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
سَر۪يعُ الْحِسَابِ izafetinde سَر۪يعُ şeklindeki sıfat, mevsufuna muzâf olmuş, vurgu artmıştır.
Ayette iki ta’lil cümlesi mevcuttur. سَر۪يعُ الْحِسَابِ ibaresinin bu ve önceki ayetlerle anlam bakımından uyumu mürâât-ı nazîr sanatıdır.
الْحِسَابِ - يَجْزِيَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.