هٰذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِه۪ وَلِيَعْلَمُٓوا اَنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | هَٰذَا | bu |
|
2 | بَلَاغٌ | bir tebliğdir |
|
3 | لِلنَّاسِ | insanlara |
|
4 | وَلِيُنْذَرُوا | uyarılsınlar diye |
|
5 | بِهِ | bununla |
|
6 | وَلِيَعْلَمُوا | ve bilsinler diye |
|
7 | أَنَّمَا | yalnızca |
|
8 | هُوَ | O |
|
9 | إِلَٰهٌ | tanrıdır |
|
10 | وَاحِدٌ | birtek |
|
11 | وَلِيَذَّكَّرَ | ve öğüt alsınlar diye |
|
12 | أُولُو | sahipleri |
|
13 | الْأَلْبَابِ | sağduyu |
|
هٰذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِه۪
İsim cümlesidir. İşaret ismi هٰذَا mübteda olarak mahallen merfûdur. بَلَاغٌ haber olup lafzen merfûdur.
لِلنَّاسِ car mecruru بَلَاغٌ ‘e müteallıktır.
وَ atıf harfidir. لِ harfi, يُنْذَرُوا fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harfi ile birlikte mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri; أنزل ذلك (Bunu indirdi.) şeklindedir.
اَنْ harfi 6 yerde gizli olarak gelebilir: 1) Harf-i cer olan (حَتّٰٓى)’dan sonra, 2) Atıf olan اَوْ ’den sonra, 3) Lam-ı cuhûddan sonra, 4) Lam-ı ta’lilden (sebep bildiren لِ) sonra, 5) Vav-ı maiyye (وَ)’ den sonra, 6) Sebep fe (فَ)’sinden sonra. Burada harf-i cerden sonra geldiği için gizlenmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُنْذَرُوا fiili نَ ’un hazfıyla mansub meçhul muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı naib-i fail olup mahallen merfûdur.
بِه۪ car mecruru يُنْذَرُوا fiiline müteallıktır. بِ harf-i ceri sebebiyyedir.
بِ harf-i ceri mecruruna ilsak, sebep, musahabe, zaid, karşılık – bedel, istiane, zaman – mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada zaid manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُنْذَرُوا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نذر ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَلِيَعْلَمُٓوا اَنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
وَ atıf harfidir. لِ harfi, يَعْلَمُٓوا fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harfi ile birlikte يُنْذَرُوا fiiline müteallıktır.
اَنَّـمَٓا ve masdar-ı müevvel, يَعْلَمُٓوا fiilinin mefûlu yerinde olup mahallen mansubdur.
Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen merfûdur. اِلٰهٌ haber olup lafzen merfûdur.
وَاحِدٌ kelimesi اِلٰهٌ ’un sıfatıdır.
وَ atıf harfidir. لِ harfi, يَذَّكَّرَ fiilini gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren cer harfidir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, لِ harfi ile birlikte يُنْذَرُوا fiile müteallıktır.
يَذَّكَّرَ mansub muzari fiildir. اُو۬لُوا fail olup cemi müzekker salime mülhak olduğu için ref alameti و ’dır. الْاَلْبَابِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
يَذَّكَّرَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ذكر ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
هٰذَا بَلَاغٌ لِلنَّاسِ وَلِيُنْذَرُوا بِه۪ وَلِيَعْلَمُٓوا اَنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ وَلِيَذَّكَّرَ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mübteda ve haberden oluşan isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bu ayette هٰذَا ile açıklamalara işaret edilmiştir. Müsnedün ileyhin ism-i işaret olarak gelmesi işaret edilene tazim, ululama ve yüceltme ifade etmek içindir. Böylece açıklamanın önemine dikkat çekilmiştir.
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi, mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücûdun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kuran Işığında Belâgat Dersleri Beyan İlmi)
Sebep bildiren harf-i cer لِ ’nin gizli أنْ ’le masdar yaptığı لِيُنْذَرُوا بِه۪ cümlesi, mecrur mahalde olup, harf-i cerle birlikte takdiri أنزل ذلك (Bunu indirdi) olan mahzuf fiile müteallıktır.
Masdar-ı müevvel cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayetteki ikinci lam-i ta’lil ve akabindeki لِيَعْلَمُٓوا اَنَّمَا هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ cümlesi, masdar teviliyle önceki masdar-ı müevvelin müteallakı olan fiile müteallıktır.
لِيَعْلَمُٓوا fiilinin iki mef’ûlü yerindeki هُوَ اِلٰهٌ وَاحِدٌ cümlesine dahil olan اَنَّـمَٓا , kasr edatıdır. Mübteda olan هُوَ , mevsuf/maksûr, haber olan اِلٰهٌ , sıfat/maksûrun aleyhtir. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır. Kasrla tekid edilen isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
Aynı üsluptaki üçüncü masdar cümlesi de öncekilere matuftur. Birbirine وَ ’la atfedilmiş olan masdar cümleleri arasında hükümde ortaklık vardır.
وَاحِدٌ kelimesi, اِلٰهٌ için sıfattır.
Delillerde anlatılanlardan Allah'ın ancak tek bir ilâh olduğunu bilsinler diye demektir. Maksûrun aleyh muvahhid olmaktır. Kasr-ı mevsuf ale’s-sıfat izafî kasrdır. Yani; Allah Teâlâ’nın bu vahdet sıfatı teslis veya çokluk sıfatına dönüşemez demektir. (Âşûr)
Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Müsnedin işaret ismiyle marife olmasında tecessüm sanatı vardır.
Ayetteki ifadelerde masdar-ı müevvel tercih edilmiştir. Bunun sebebi; açık masdarın, olayın bir kere gerçekleşmiş olması ihtimaline işaret etmesidir. Oysa burada isteğin, bir kere gerçekleşmesi manası murad edilmemiştir. Bu yüzden de teceddüt ve devama delalet eden fiil getirilmiştir.
Cenab-ı Hakk’ın [Onunla tehlikelerden haberdar edilsinler diye] buyruğu, hazf edilmiş olan bir kelimeye atfedilmiş olup, kelamın takdiri “Nasihat alsınlar ve onunla da, tehlikelerden sakındırılsınlar diye” şeklindedir.
Bu ayet, insanın fazilet ve üstünlüğünün ancak aklı sebebiyle olduğuna delalet etmektedir. Çünkü Cenab-ı Hak, sırf akıl sahiplerine ibret ve nasihat vermek için bu kitapları indirip, peygamberler gönderdiğini beyan etmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
Surede kâfirlere tehdit ve vaîdler içeren, kıyamet gününden korkutan sözler mevcuttur. Sonuç da konuya münasip lafızlarla olmuştur. Berâat-i intihâ sanatıdır.
يُنْذَرُوا - يَعْلَمُٓوا - يَذَّكَّرَ - اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Bu ayet, bir taraftan İbrahim Suresini tamamlarken diğer taraftan ondan sonraki Hicr Suresine bir hazırlık denebilecek şekilde mükemmel bir özetleme olmuştur. Şu halde İbrahim Suresini, kapsamış olduğu inançla ilgili hükümleri açısından insanlara özel bir tebliğ; Hicr Suresini de uyarma, tevhid ve öğüt verme hikmetleri ile onun bir tamamlayıcısı şeklinde düşünebiliriz. (Elmalılı)