اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ
اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ
İsim cümlesidir. اِلَّا istisna edatıdır. Müşterek ism-i mevsûl مَنِ , istisna-i munkatı’ veya istisna-i muttasıl olup mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası اسْتَرَقَ ‘dır. Îrabtan mahalli yoktur.
اسْتَرَقَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
السَّمْعَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.
فَ atıf harfidir. اَتْبَعَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir هَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
شِهَابٌ fail olup lafzen merfûdur. مُب۪ينٌ kelimesi شِهَابٌ ‘un sıfatıdır.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اسْتَرَقَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan ifti’âl babındandır.
Sülasisi سرق ‘dır.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamlar katar.
مُب۪ينٌ kelimesi sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِلَّا مَنِ اسْتَرَقَ السَّمْعَ فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ
Ayet önceki ayette sayılanlardan istisna edilenleri bildirmektedir. Müstesna olan müşterek ism-i mevsûl مَنِ ‘in sılası اسْتَرَقَ السَّمْعَ , müspet mazi fiil sıygasında gelerek sebata, temekkün ve istikrara işaret etmiştir.
فَاَتْبَعَهُ شِهَابٌ مُب۪ينٌ cümlesi sılaya matuftur. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
مُب۪ينٌ kelimesi شِهَابٌ için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
اَتْبَعَ fiilinin شِهَابٌ kelimesine isnadı, aklî mecazdır.
شِهَابٌ ’daki tenvin kesret ve tazim ifade eder.
شِهَابٌ lügatte ateş alevi demektir. Parıltılardan dolayı yıldızlara ve süngüye de denilir. Özellikle gökten yıldız kayıyor gibi, görünen aleve denildiği çok olmuştur. Bunun bir alevleme olduğu görülürse de fiziki olarak oluşma şekli henüz ilmi olarak açıklanmış değildir. Bu konuda değişik varsayımlar vardır. (Elmalılı)
Hak Teâlâ’nın “Ancak kulak hırsızlığı eden (şeytan)” ifadesindeki اِلَّا edatını, istisna (müstesna) manasına hamletmek mümkün değildir. Bunun delili şudur: Onların kulak hırsızlığı yapmaya yönelmeleri, “gökleri onlardan korunmuş olma” özelliğinden çıkarmaz. Fakat onlar oraya girmekten menedilmişlerdir ve oraya yaklaşma çabası içindedirler. Binaenaleyh bu edatın, gerçek manada bir istisna olması doğru olmaz. Dolayısı ile bunun, ‘lakin’ manasında olması gerekir. Zeccâc şöyle demiştir: Bu ifâdedeki مَنِ ism-i mevsûlü, bu izaha göre mahallen mansubdur. Fakat kulak hırsızlığı yapanlardan her birinin takdirinde olmak üzere cer mahallinde olması da caizdir. (Fahreddin er-Râzî)