Hicr Sûresi 19. Ayet

وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ  ...

Yeri de yaydık, ona sabit dağlar yerleştirdik ve orada ölçülü (bir biçimde) her şeyi bitirdik.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَالْأَرْضَ ve arzı ا ر ض
2 مَدَدْنَاهَا yaydık م د د
3 وَأَلْقَيْنَا ve attık ل ق ي
4 فِيهَا oraya
5 رَوَاسِيَ sağlam dağlar ر س و
6 وَأَنْبَتْنَا ve bitirdik ن ب ت
7 فِيهَا orada
8 مِنْ
9 كُلِّ her ك ل ل
10 شَيْءٍ şey(den) ش ي ا
11 مَوْزُونٍ ölçülü mütenasib و ز ن
 
Sema ile ilgili delillerden sonra bu âyetlerle başlayan bölümde de yapısı, özellikleri ve canlıların üreyip gelişmesine, hayatlarını sürdürmelerine elverişli şartlarıyla arzın Allah’ın varlığı, birliği ve engin kudreti için başka bir delil oluşturduğu konusu üzerinde durulmaktadır. 
 Arzın yayılmasından maksat, dünyanın çeşitli jeolojik oluşumlar neticesinde bugünkü halini alması ve arazi yapısı itibariyle üzerinde dolaşmaya, barınmaya ve korunmaya, ziraat yapmaya ve başka faaliyetlerde bulunmaya, uygarlık kurmaya elverişli kılınması, kısaca gerek insanın gerekse diğer canlıların hayatlarını sürdürmeleri için lüzumlu olan özellikleri taşır hale getirilmesidir. Bunun yanında arz üzerinde sağlam dağlar yerleştirildiğinin ayrıca zikredilmesi de, hem dağların etkileyici yapıları ve haşmetli duruşlarıyla ilâhî kudretin tecellisini yansıttığına hem de insanlar ve diğer yeryüzü varlıkları için uygun hayat şartlarının oluşmasında önemli bir payı ve rolü bulunduğuna işaret etmektedir. Nitekim bu iki âyetin devamındaki ifadeler de mevcut yapısıyla arzdaki doğal hayatın başlaması ve devamı için gerekli olan imkânları çok kısa olarak özetlemekte, hatırlatmaktadır. Buna göre Allah Teâlâ arzda her şeyi bir ölçü ve karara göre yaratmıştır; arzdaki hayat ve bütünüyle organik ve inorganik oluş, bu ölçü ve kararın sonucudur. Hiçbir şey düzensiz, yasasız, rastgele var olmamıştır; her şeyin bir hesabı kitabı vardır; bu da bir yaratıcının varlığını kanıtlar. Özellikle arzın, gerek insanların gerekse diğer canlıların yaşamaları ve barınmaları için, hayatlarını ve nesillerini devam ettirmeleri için lüzumlu olan maddî varlıklarla donatılmış olması ve bu suretle üzerinde yaşanır hale getirilmesi yüce Allah’ın hem kudretinin büyüklüğünü hem de engin lutfunu yansıtmaktadır. İnsanoğlu sadece dünyaya gelmesini değil, dünyada elde ettiği bütün imkânları da Allah’a borçludur. Hem bizi hem de görünüşte bizim bakıp beslediğimiz veya beslemediğimiz diğer bütün canlıları asıl barındırıp yaşatan, yedirip içiren, kondurup göçüren Allah Teâlâ’dır.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 343-344
 

وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ

 

 

وَ  atıf harfidir.  الْاَرْضَ  mahzuf fiilin mef’ûlu bihi olarak fetha ile mansubdur. Takdiri , مددنا (uzattık, yaydık) şeklindedir. 

مَدَدْنَاهَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

اَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ  cümlesi fiili atıf harfi  وَ ‘la  مَدَدْنَا ‘ya matuftur. 

اَلْقَيْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olup mahallen merfûdur.

ف۪يهَا  car mecruru  اَلْقَيْنَا  fiiline müteallıktır.  رَوَاسِيَ  mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur.

اَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ   cümlesi atıf harfi  وَ ‘la  اَلْقَيْنَا ‘ya matuftur.

اَنْبَتْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  نَا  fail olup mahallen merfûdur. 

ف۪يهَا  car mecruru  اَنْبَتْنَا  fiiline müteallıktır.  مِنْ كُلِّ  car mecruru mukadder cümle için sıfattır. Takdiri;  أنواعا من كلّ شيء (Her şeyden çeşitler) şeklindedir.

شَيْءٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  مَوْزُونٍ  kelimesi  شَيْءٍ ‘in sıfatı olup kesra ile mecrurdur. 

مَوْزُونٍ  kelimesi sülasi mücerredi  وزن  olan fiilin ism-i mef’ûludür.

 

وَالْاَرْضَ مَدَدْنَاهَا وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ

 

Ayet  وَ ‘la 16.ayetteki … جعلنا cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  الْاَرْضَ , iştigal olmak üzere mansubdur. Takdiri  مَدَدْنَا [Uzattık, yaydık.] olan mahzuf fiilin mef’ûlüdür.

Cümle mahzufla birlikte, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Mef’ûl fiilden önce gelir ve fiilin sonunda da bu mef’ûle ait bir zamir bulunursa buna iştigal denir. (M.Meral Çörtü, Nahiv, s.282) 

Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  مَدَدْنَاهَا  cümlesi, tefsiriyye olarak fasılla gelmiştir. 

Aynı üsluptaki  وَاَلْقَيْنَا ف۪يهَا رَوَاسِيَ  ve  وَاَنْبَتْنَا ف۪يهَا مِنْ كُلِّ شَيْءٍ مَوْزُونٍ  cümleleri hükümde ortaklık nedeniyle makabline atfedilmiştir.

Ayette cümleler mazi fiil sıygasında gelerek hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade etmiştir. (Vakafat, S.107)

شَيْءٍ ’deki tenvin, kesret ve nev ifade eder.

مَوْزُونٍ  kelimesi, mecazî anlamda kullanılmıştır. Hikmetin gerektirdiği miktar anlamındadır. (Mahmud Sâfî)

مَوْزُونٍ - كُلِّ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

رَوَاسِيَ , sabit dağlar demek olup, müfredi  راسي ‘dir. Bunun cemisi,  راسية ; cem’ül-cem’i (cemisinin cemisi) ise  رواسى ‘dir. (Fahreddin er-Râzî)

مَوْزُونٍ ; güzel ve mütenasip (orantılı) demektir ki,  كلام موزون  (ölçülü söz) deyiminden gelir ya da ağırlığı olan ve takdir edilen demektir ya da nimet ve menfaat çeşitleri arasında tartısı olan demektir. (Beyzâvî)

الْاَرْضَ - رَوَاسِيَ  kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.