وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ
وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir.Mütekellim zamir نَا fail olup mahallen merfûdur.
لَكُمْ car mecruru جَعَلْنَا fiiline müteallıktır.
ف۪يهَا car mecruru جَعَلْنَا fiiline müteallıktır. مَعَايِشَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
وَ atıf harfidir. مَنْ müşterek ism-i mevsûl, مَعَايِشَ ‘e matuf olup mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ ‘dir. Îrabtan mahalli yoktur.
لَسْتُمْ nakıs, mazi fiildir. كَانَ gibi isim cümlesinin başına gelir, ismini ref haberini nasb eder.
تُمْ muttasıl zamiri لَيْسَ ‘nin ismi olup mahallen merfûdur. لَهُ car mecruru رَازِق۪ينَ ‘a müteallıktır.
بِ harf-i ceri zaiddir. رَازِق۪ينَ lafzen mecrur, لَيْسَ ‘nin haberi olarak mahallen mansubdur.
رَازِق۪ينَ kelimesi, sülasi mücerredi olan رزق fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ وَمَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ
Ayet, hükümde ortaklık nedeniyle önceki ayetin ilk cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. لَكُمْ konudaki önemine binaen mef’ûle takdim edilmiştir.
Müşterek ism-i mevsûl, مَعَايِشَ ‘e matuf olarak veya takdiri أعشنا [Yaşattık.] olan mahzuf fiilin mef’ûlü olarak mansub konumdadır.
Sılası olan لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ , nakıs fiil ليس ‘nin dahil olduğu isim cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır.
ليس ‘nin haberi بِرَازِق۪ينَ ’ye dahil olan بِ , tekid ifade eden zaid harftir.
Car mecrur لَهُ , siyaktaki önemine binaen amili olan بِرَازِق۪ينَ ‘ye takdim edilmiştir.
وَجَعَلْنَا لَكُمْ ف۪يهَا مَعَايِشَ cümlesiyle, لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
مَعَايِشَ ve رَازِق۪ينَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Ayetteki مَعَايِشَ ‘den [geçim vasıtaları] maksat insanların elde ettikleri çeşitli menfaatlerdir. Bu menfaatleri iki kısma ayırmak mümkündür:
a) Meyveleri ve benzeri şeyleri yaratması gibi, doğrudan doğruya Allah’ın yaratması ile meydana gelen menfaatler…
b) İnsanın çalışıp çabalaması ile elde ettiği menfaatler…
Gerçekte bu iki kısmın hepsi de, Allah’ın fazlı ile, O’nun muktedir kılması ve imkân vermesi ile olur. Dolayısıyla her şey Allah Teâlâ tarafından verilmiş bir nimettir.
مَنْ ; ism-i mevsûlu, akıllı olmayan varlıklar için de kullanılabilir. Bunun delili, “Allah her hayvanı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde yürüyor, kimi iki ayağı üstünde yürüyor, kimi de dört ayağı üstünde” (Nur / 45) ayetidir. (Fahreddin er- Râzî)
مَنْ لَسْتُمْ لَهُ بِرَازِق۪ينَ [Rızıkları size ait olmayanlar] denmesi, onların ihtiyaçlarını kendilerinin karşıladıklarını sanmalarını reddetmek ve onların da, kendilerinin de rızıkları verenin Allah (cc) olduğu gerçeğini ortaya koymak içindir. (Ebüssuûd)