Hicr Sûresi 21. Ayet

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُـهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ  ...

Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçüyle indiririz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِنْ ve yoktur
2 مِنْ hiçbir
3 شَيْءٍ şey ش ي ا
4 إِلَّا sadece
5 عِنْدَنَا bizim yanımızdadır ع ن د
6 خَزَائِنُهُ hazineleri خ ز ن
7 وَمَا ve
8 نُنَزِّلُهُ biz indirmeyiz ن ز ل
9 إِلَّا dışında
10 بِقَدَرٍ bir miktar ق د ر
11 مَعْلُومٍ bilinen ع ل م
 
İster göklerde ister yerde olsun var olan her şeyin hazineleri, kaynağı Allah’ın katındadır ve O, nimetlerini insanlara, canlılara belirli bir ölçüye, düzene, kurala ve yasaya göre indirir. Bu yüzden O’nun lutuf ve ikramları yerli yerincedir, her türlü aşırılıktan, eksiklik veya fazlalıktan uzaktır; O’nun verdikleri özünde hep yararlıdır, hayırlıdır; onların zararlı hale dönüşmesine sebep olan kulların kendileridir. O’ndan gelen ve birer musibet şeklinde görülen hadiseler bile O’nun hikmetini kavrayıp gereğince davrananlar için son tahlilde birer nimettir. O,“mâlikü’l-mülk”tür. Her şey yok iken O istediği için, O’nun istediği vakitte, O’nun istediği ölçü ve miktarda, O’nun istediği şekilde ve düzende var olmuştur; O istediği sürece de var olur, O’nun var olmasını uygun görmediği de varlık sahnesinden çekilir. “Ol! dedi bir kerre var oldu cihan; olma derse yok olur ol dem heman!” Bu sebeple insan, muhtaç olduğu, elde etmek istediği meşrû şeyleri O’ndan dilemeli, O’nun koyduğu ve uyulmasını gerekli kıldığı tabii-kozmolojik ve dinî-ahlâkî yasalara uyup esbabına tevessül ederek O’ndan istemelidir; sahip olduğu her şeyi de O’nun mülkünden elde ettiğini, şu halde O’na minnet ve şükran borçlu olduğunu bilmelidir. Bunun ilk şartı da Allah’ın varlık ve birliğini tanımak ve O’nu, yalnız O’nu velinimet bilip bunun gerektirdiği vecîbeleri yerine getirmeye çalışmaktır. İşte gerek bu âyetlerin gerekse bütünüyle Kur’an’ın birinci amacı da insanlığa bu borcunu hatırlatmaktır.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 344-345
 

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ وَمَا نُنَزِّلُـهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ

 

İsim cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.

مِنْ  harf-i ceri zaiddir.  شَيْءٍ  lafzen mecrur, mübteda olarak mahallen merfûdur.

اِلَّا  hasr edatıdır.  عِنْدَنَا  mekân zarfı, mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

خَزَٓائِنُهُ  mübteda muahhar olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

نُنَزِّلُـهُٓ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir takdiri هو ‘dir.

Muttasıl zamir  هُ  mef’ûlun bih  olarak mahallen mansubdur.

اِلَّا  hasr edatıdır. بِقَدَرٍ  car mecruru  مَعْلُومٍ ‘a müteallıktır.  مَعْلُومٍ  kelimesi بِقَدَرٍ ‘nin sıfatıdır.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t (  النَّعَتُ  )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut (  المَنْعُوتُ  ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsûftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

نُنَزِّلُـهُٓ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  نزل ’dir.

Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

مَعْلُومٍ  kelimesi sülâsî mücerred olan  علم  fiilinin ism-i mef’ûludur.

 

وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلَّا عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ 

 

وَ , istînâfiye  اِنْ  nafiyedir. Ayet menfi isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır. Kasr, zaid harf ve isim cümlesi olmak üzere birden çok tekid içeren cümle sübut ve istimrar ifade eder. Zaid harfin dahil olduğu  شَيْءٍ , mübtedadır.

شَيْءٍ ’in haberi olan  عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ  cümlesinde, îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Mekân zarfı  عِنْدَنَا  mahzuf mukaddem habere müteallıktır.

Az sözle çok anlam ifadesi için izafetle gelen  خَزَٓائِنُهُۘ , muahhar mübtedadır. Cümle faide-i haber ibtidaî kelamdır.

اِنْ  ve  إِلَّا  ile kasr meydana gelmiştir. Mübteda olan  شَيْءٍ , maksûr/mevsuf, haber olan  عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ maksûrun aleyh/sıfattır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır.

[Hiçbir şey yoktur ki hazineleri yanımızda olmasın] cümlesi kasr üslubuyla gelerek her şeyin hazinelerinin kaynağının Allah’ın katında olduğunu tekidli bir şekilde ifade etmiştir.

İstiğrak harfi  مِنْ ’in dahil olduğu  شَيْءٍ ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. Kelimeye ‘hiçbir’ manası katmıştır. Bilindiği gibi menfi siyakta nekre umum ifade eder. 

عِنْدَنَا  izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  عِنْدَ  tazim edilmiştir.

عِنْدَنَا خَزَٓائِنُهُۘ [Onun hazineleri bizim katımızdadır] cümlesi, istiare-i tahyiliyyedir. Bu, Allah’ın kudretinin mükemmelliğine bir misaldir. Yüce Allah istiare yoluyla, her şeye gücünün yetmesini, içine eşyalar konulan hazinelere ve hikmetinin gerektirdiği şekilde bu hazinelerden her şeyi çıkarmaya benzetti. (Safvetü’t Tefâsîr, Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi, Âşûr)

خَزَٓائِنُ  kelimesi,  خزانة ‘in çoğuludur. Bu ise insanın malını içinde sakladığı yer demektir. Yine bu kelime; “Gizleyip sakladı, saklar” fiilinin de mastarıdır. İnsanın hazinesinde bulunan bir şey, onun için hazırlanmış demektir. Buna göre yüce Rabbin kudreti altında olan her şey âdeta onun yanında hazır hale getirilmiş gibidir. Bu açıklamayı Kuşeyrî yapmıştır. (Kurtubî)

Vahidî (rh) şöyle der:  خَزَٓائِنُ  kelimesi, خِزَانَ ‘nin cemisidir.  خِزَانَ  ise, içinde birşey biriktirilip, korunan yer demektir.  خِزَانَ  aynı zamanda, "biriktirip korumak" (hazinelemek) manasında bir masdardır. Nitekim, birisi, bir şeyi hazinesinde (kasasında v.b. yerinde) koruduğunda, topladığında, denir." Bütün müfessirler, ayetteki bu tabir ile yağmurların kastedildiği görüşündediler. Çünkü yağmur, insanların, kuşların ve yabani hayvanların geçimlerinin ve rızıkların sebebidir. 

(Fahreddin er-Râzî)


 وَمَا نُنَزِّلُـهُٓ اِلَّا بِقَدَرٍ مَعْلُومٍ

 

Cümle makabline matuftur. Menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır. 

مَا  ve  اِلَّٓا  ile oluşan kasr, cümleyi iki kez tekid etmiştir. Kasr faille, müteallık arasındadır. Kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. 

Fail ile cümlenin diğer çeşitli öğeleri (yâni mef'ûlün bihi, mef'ûlün li-eclihi, zarf, mef'ûlu mutlak, temyîz ve car mecrur) arasında gerçekleşen kasrların hem kasr-ı sıfat ale’l-mevsûf hem de kasr-ı mevsûf ale’s-sıfat olması caizdir. Bu; failin mef'ûle kasredilmesinde açıklığa kavuşan mana bakımındandır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Bu ayet-i kerimedeki  إنْزل [indirmek] den maksat, إحداث (meydana getirmek), إنْشاء (inşa etmek) ve  إبداع  etmek anlamındadır. (Fahreddin er-Râzî)

بِقَدَرٍ ‘deki tenvin tazim ifade eder.

مَعْلُومٍ  kelimesi, بِقَدَرٍ  için sıfatttır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.

Cenab-ı Hak, “Biz onları malum bir miktar dışında indirmeyiz” buyurmuştur. İbn Abbas (ra) Cenab-ı Hakk’ın bu ifade ile, “yetecek miktarı” manasını kastettiğini söylerken, Hakem şöyle demiştir: “Hiçbir yılın yağmuru, bir başka yılınkinden daha çok değildir. Fakat bir yıl bir yöre insanları daha çok yağmur alırken, bir başka yöre mahrum edilir. Yani Allah Teâlâ, yağmuru her yıl belli miktarda yağdırır. Fakat onu, istediği yere, istediği kadar, istediği kimselere yöneltir. (Fahreddin er-Râzî)