اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ
اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ
اِلَّٓا istisna edatıdır. اِبْل۪يسَ istisna-i munkatı’ veya muttasıl olarak fetha ile mansubdur.
İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır.
İstisnanın 3 unsuru vardır: 1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.
2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir. 3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.
İstisnanın kısımları üçe ayrılır: 1. Muttasıl istisna 2. Munkatı’ istisna 3. Müferrağ istisna (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَبٰٓى elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir takdiri هُوَ ’dir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, اَبٰٓى fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
يَكُونَ nakıs, mansub muzari fiildir. يَكُونَ ismi müstetir olup takdiri هُوَ ’dir.
مَعَ zaman zarfı, يَكُونَ ‘ün mahzuf haberine müteallıktır.
السَّاجِد۪ينَ muzâfun ileyh olup cer alameti ى ‘dir. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
السَّاجِد۪ينَ kelimesi sülasi mücerred olan سجد fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ
فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ cümlesinden istisna edilenlerin bildirildiği ayet fasılla gelmiştir. İblis müstesna olarak mansubdur. İblisin meleklerden olup olmadığı konusunda müfessirler ihtilaf etmişlerdir. Meleklerden olduğu kabul edilirse istisna muttasıl olur. Yoksa munkatı’ istisna olur.
Ayetteki اِلَّٓا اِبْل۪يسَۜ [Ancak iblis (müstesna)] ifadesine gelince, alimler İblis’in de Âdem’e secde etmekle emrolunduğu hususunda ittifak etmişler, ama onun meleklerden olup olmadığı hususunda ihtilaf etmişlerdir. Ayetteki “O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı” ifadesi, bir müste’nef cümledir. Sanki birisi, “O secde etti mi?” diye sormuş da bunun üzerine, “Hayır, bundan kaçındı ve secde etmeye karşı büyüklük tasladı” denilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
اَبٰٓى اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdar harfi اَنْ ve akabindeki اَنْ يَكُونَ مَعَ السَّاجِد۪ينَ cümlesi, اَبٰٓى fiilinin mef’ûlun bihidir. Masdar-ı müevvel cümlesi, يَكُونَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Bu ifadede masdar-ı müevvel tercih edilmiştir. Bunun sebebi; açık masdarın, olayın bir kere gerçekleşmiş olması ihtimaline işaret etmesidir. Oysa burada İblisin durumunu belirtirken, bir kere gerçekleşmesi manası murad edilmemiştir. Bu yüzden de teceddüt ve devama delalet eden fiil getirilmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c.1, s. 83)
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Car mecrur مَعَ السَّاجِد۪ينَ , nakıs fiil كَان ’nin mahzuf haberine müteallıktır.
كَان ’nin haberi isminin içine karışır ve adeta onun mahiyetinden bir cüz olur. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri 5, Duhan, s. 124)
اَبٰٓى - السَّاجِد۪ينَ kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.