Hicr Sûresi 43. Ayet

وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ  ...

Şüphesiz cehennem, onların hepsinin buluşacağı yerdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِنَّ ve şüphesiz
2 جَهَنَّمَ Cehennem
3 لَمَوْعِدُهُمْ onların buluşma yeridir و ع د
4 أَجْمَعِينَ hepsinin ج م ع
 
İblîs’in, emri yerine getirmediği gibi, yeniden dirilme gününe kadar yaşaması için dilekte bulunarak bu süre içinde insanları yoldan çıkarmaya ahdetmesinin, insanın sahip olduğu ayrıcalığı hazmedememesinden ve onu kıskanmasından, özellikle rahmetten kovulmasına Âdem’in yaratılışının sebep olduğu şeklindeki vehminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Halbuki aslında böyle bir cezaya çarptırılmasının asıl sebebi, kendi küstahlığı ve isyanı idi. Muhtemelen İblîs, içten içe kendi günahına yine kendisinin kulluktaki samimiyetsizliğinin sebep olduğunu da düşündüğü için, bu tecrübesinden hareketle samimi kullara zarar veremeyeceğini ifade etmektedir. Allah Teâlâ, insanlar hakkında dünya hayatını bir imtihan süreci kılmayı murat ettiği için İblîs’in dileğini kabul etmiş; bu arada kendisine varan doğru yolun, şeytanın tuzaklarına kapılmayacak olan ihlâslı kulların tutacağı yol olduğunu, bunlar üzerinde şeytanın hâkimiyet kuramayacağını, buna karşılık şeytana uyacakların buluşma yerinin cehennem olacağını bildirmek suretiyle dolaylı olarak insanlara da akıllarını başlarına alıp şeytana kapılmamaları, kendisine varan doğru yoldan şaşmamaları, cehennemden korunmaları gerektiği yolunda uyarıda bulunmuştur.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 352-353
 

وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ

 

İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir. Atıf harflerinden biri kullanılarak iki kelimeyi veya iki cümleyi birbirine bağlamaya atf-ı nesak denir. Atıf harfinden önce gelene matufun aleyh, sonra gelene matuf denir. Matuf ve matufun aleyh arasında îrab bakımından, sıyga bakımından, cümlelerin haberî veya inşâî olması bakımından uyum olur. Mana bakımından aralarında uygunluk varsa fiil isme atfedilebilir. Müstetir zamir atıf olmaz.

Matufun îrabı her zaman için matufun aleyhe uyar.

و : Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

جَهَنَّمَ  kelimesi  اِنَّ ‘nin ismi olup gayri munsariftir. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.

Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (  اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ  )” da denir.

Arapçada kullanılmakla birlikte Arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.

مَوْعِدُهُمْ  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اَجْمَع۪ينَ  kelimesi  مَوْعِدُهُمْ ‘deki zamir için tekiddir. Cer alameti  ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harf ile îrablanırlar.

Tekid: Tabi olduğu kelimenin veya cümlenin manasını kuvvetlendiren, pekiştiren, manasındaki kapalılığı gideren ve aynı îrabı alan sözdür. Tekide “tevkid” de denilir. Tekid eden kelimeye veya cümleye tekid (müekkid -  ٌمُؤَكِّد ), tekid edilen kelime veya cümleye de müekked ( مَؤَكَّدٌ ) denir. Tekid, çoğunlukla muhatabın zihninde iyice yerleşmesi veya onun tereddüdünü gidermek için yapılan vurguya denir. Tekid, lafzî ve manevî olmak üzere ikiye ayrılır.

Manevi Tekid: Marifeyi tekid eder, belirli kelimelerle yapılır. Bu kelimeler:  كُلُّ , اَجْمَعُونَ    اَجْمَعِينَ ‘dir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ

 

Ayet, önceki ayetteki …  اِنَّ عِبَاد۪ي  cümlesine matuftur.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, isme isnad olan bu haber cümlesi sübut ifade eder. Faide-i haber inkârî kelamdır.

اِنَّ ‘nin haberinin izafet formunda gelmesi veciz ifade kastına matuftur.

Tekid lamı diye de isimlendirilen lam-ı muzahlakanın kullanımı oldukça yaygındır. Fethalı olarak kullanılan bu lam, sadece ismin ve muzari fiilin başına dahil olur. İsim cümlesinin başına  اِنَّ  edatı gelince, cümlenin başında gelmesi gereken lam-ı ibtida, اِنَّ ‘nin haberinin başına kayar. Bundan dolayı lam-ı muzahlaka olarak da adlandırılır. (Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

اَجْمَع۪ينَ , lafzi tekiddir.  لَمَوْعِدُهُمْ ‘daki zamiri tekid eder.

Ya da haldir. Amili de  مَوْعِدُ ’dir, eğer müevvel masdar kabul edilirse amili, izafetteki manadır. (Beyzâvî)

المَوْعِدُ  vadedilen yerdir. Burada Allah’a dönme manasında kullanılmıştır. İnsanlar arasındaki buluşma için tayin edilen mekâna benzetilerek, buluşma yeri anlamında istiare yapılmıştır. (Âşûr)