نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ
نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ
Fiil cümlesidir. نَبِّئْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir takdiri أنت ‘dir.
عِبَاد۪ٓي mef’ûlün bih olup mukadder fetha ile mansubdur. Mütekellim zamiri ي muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel, نَبِّئْ fiilinin iki mef’ûlü yerinde olup mahallen mansubdur.
اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.
ي mütekellim zamiri اِنَّ ‘nin ismi olup mukadder fetha ile mansubdur.
اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ cümlesi اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur.
Munfasıl zamir اَنَا mübteda olarak mahallen merfûdur.
الْغَفُورُ kelimesi mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. الرَّح۪يمُ ikinci haberi olup lafzen merfûdur.
الْغَفُورُ - الرَّح۪يمُ isimleri mübalağa sıygasındadır. Son derece affeden ve son derece merhamet eden demektir.
Mübalağalı ism-i fail kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَبِّئْ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi نبأ ‘dir.
Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlün çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
نَبِّئْ عِبَاد۪ٓي اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُۙ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Hitap, Hz. Peygamberedir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Veciz anlatım kastıyla gelen, عِبَاد۪ٓي izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan عِبَاد۪ٓ , şan ve şeref kazanmıştır.
Tekid ve masdar harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi اَنّ۪ٓي اَنَا الْغَفُورُ الرَّح۪يمُ , sübut ve istimrar ifade eder. Faide-i haber inkârî kelamdır. اَنَّ ve akabindeki cümle, masdar teviliyle, نَبِّئْ fiilinin iki mef’ûlü yerindedir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden; اِنَّ , isim cümlesi, fasıl zamiri ve tahsis olmak üzere birden çok tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
الْغَفُورُ birinci haber, الرَّح۪يمُ ikinci haberdir.
Müsnedin الْ takısıyla marife gelmesi, haberin biliniyor olduğunu belirtmesi yanında isnadın Allah Teâlâ’ya olduğu karînesiyle kasr ifade eder. Haberin mübtedaya has olduğu kesin bir dille belirtilmiştir. Ayrıca müsnedin الْ takısıyla marife gelişi, bu vasfın mübtedada kemâl derecede olduğunu ifade eder.
Hasr kastedilerek bu iki isim marife olarak gelmiştir. Sadece Allah Teâlâ bu iki vasıfta kemâl derecededir. Bu iki vasıfta kemâl dereceye sahip olan Allah Teâlâ’dan başka hiçbir varlık yoktur. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 24)
Allah Teâlâ’ya ait bu iki vasfın aralarında وَ olmadan gelmesi, bu vasıfların ikisinin birden O’nda mevcudiyetini gösterir.
الْغَفُورُ - الرَّح۪يمُ sıfatlarının ayetin konusuyla olan uyumu teşâbüh-i etrâf sanatı, iki sıfatın birbiriyle uyumu mürâât-ı nazîr sanatıdır. Her ikisi de mübalağalı ism-i fail kalıbıdır.
‘’Ey Resulüm, kullarıma bildir ki, onlar, günahlarından tevbe ettikleri takdirde onların günahlarını örtecek ve cezalarını affedecek olan benim. Yaptıklarından vazgeçmeleri halinde, onlara merhametli davranacak olan da benim. Yine onlara haber ver ki, günahlarında ısrar edip vaz geçmeyenlere karşı benim azabım can yakıcı bir azaptır. O, hiçbir azaba benzememektedir.’’ (Taberî)
Allah Teâlâ, عِبَاد۪ٓي (kullarım) diyerek, kulları kendisine izafe etmiştir ki bu, büyük bir şereflendirmedir. Cenab-ı Hak, “Kullarıma haber ver” deyince, bu “Bana kulluk etmeyi kabul eden herkese haber ver” demek olur. Dolayısıyla buna, itaatkâr mümin girdiği gibi, günahkâr mümin de girer ki bütün bunlar, Allah Teâlâ’nın rahmet ve mağfiret tarafının daha ağır bastığına delalet eder. (Fahreddin er-Râzî)
Kulların Hak Teâlâ’ya ait zamire muzâf olarak marife olması kulları yüceltme ve medih içindir.
Allah Teâlâ, kendisinin affedici ve merhametli olduğunu, kullarının bu konuda hiçbir şüpheleri kalmaması için اِنَّ , fasıl zamiri, tekid lamı olmak üzere çok tekidli isim cümlesiyle bildirmiştir. ‘Haber ver, söyle, bildir’ manasındadır.