Hicr Sûresi 59. Ayet

اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ  ...

Lût’un ailesi başka (Onlar suçlu değillerdir). Lût’un karısı dışında onların hepsini kurtaracağız. Biz, onun geride kalanlardan olmasını takdir ettik.  (59 - 60. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِلَّا yalnız hariç
2 الَ ailesi ا و ل
3 لُوطٍ Lut
4 إِنَّا elbette biz
5 لَمُنَجُّوهُمْ onları kurtaracağız ن ج و
6 أَجْمَعِينَ hepsini ج م ع
 
Bu âyetlerde de Cenâb-ı Hakk’ın azabının şiddetli oluşuna ve dilediğinde hak edenleri nasıl cezalandırdığına bir delil ve ibret örneği olmak üzere Lût kavminin helâk edilişine değinilmekte, müteakip âyetlerde ise olayın ayrıntısı anlatılmaktadır.
 “Görev” diye çevirdiğimiz hatb kelimesi, tefsirlerde “tehlikeli durum, önemli iş” gibi mânalarla açıklanmıştır. Buna göre Hz. İbrâhim, bir peygamber olarak kendi sezgisiyle meleklerin sadece müjde için değil, tehlikeli bir görevi yerine getirmek üzere de geldiklerini hallerinden anladığından böyle bir soru sormuş olmalıdır. Nitekim 52. âyetten de bu anlaşılmaktadır. Buna göre melekler önce iyi haberi, sonra da kötü haberi vermişlerdir. İyi haber Hz. İshak’la ilgili olanı, kötü haber de Lût kavminin helâk edileceği haberiydi.
 “Suçlu kavim”den maksat, Hz. Lût’un peygamber olarak gönderildiği Sodom halkıdır (İbn Atıyye, III, 366), en büyük suçları ise –aşağıda açıklanacağı üzere– eşcinsellik idi.

Kaynak :Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 357-358
 

اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ 

 

اِلَّٓا  istîsnâ harfidir.  اٰلَ  istisna-i munkatı’ veya muttasıl olarak fetha ile mansubdur.  لُوطٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır.

İstisnanın 3 unsuru vardır:1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.

2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir.3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.

İstisnanın kısımları üçe ayrılır:1. Muttasıl istisna 2. Munkatı’ istisna 3. Müferrağ istisna(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 


 اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. 

مُنَجُّوهُمْ  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup  cemi müzekker salim olduğu için ref alameti  وَ ’dır. İzafetten dolayı   ن  harfi hazfedilmiştir.

Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اَجْمَع۪ينَ  kelimesi  مُنَجُّوهُمْ ‘deki  gaib zamirin  manevi tekiddir. Cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

 

اِلَّٓا اٰلَ لُوطٍۜ 

 

Ayet, önceki ayetten istisna edilenleri bildirmektedir.  اٰلَ لُوطٍ  müstesnadır. 

[Dediler: Şüphesiz biz, günahkârlar toplumuna gönderildik] yani Lût kavmine [ancak Lût ailesi hariç] cümlelerinde eğer istisna, kavimden olursa munkatı’ olur, çünkü onlar günahkârlıkla nitelenmişlerdir. Eğer istisna  مُجْرِم۪ينَۙ ‘deki zamirden olursa, muttasıl olur. Kavim de gönderilme de günahkârları ve Lût ailesinden ona inananları içine alır. Mana da şöyle olur: Biz Lût kavmine gönderildik. (Beyzâvî)

[Ancak onlardan Lût ailesi hariçtir] cümlesi günahkârları helak edelim ve Lût ailesini kurtaralım manasındadır.

[Şüphesiz biz onların hepsini kurtaracağız] kavli de bunu gösterir. Yani kavmini azabından kurtaracağız demektir. Bu da istisna muttasıl olursa yeni söz başıdır, munkatı’ olursa da Lût ailesine bağlıdır. (Beyzâvî)

Şayet “Lût ailesi, bunun dışında” ifadesi, istisna-i munkatı’ mıdır, yoksa istisna-i muttasıl mıdır?” diye sorulursa, biz deriz ki: eğer bu istisna  إلى قوم  ifadesindeki  قوم kelimesinden yapılmış bir istisna ise munkatı’ olur. Çünkü o kavim günahkâr olmakla tavsif edilmiştir. Halbuki Lût ailesi günahkâr ve mücrim değildir. Bu demektir ki cinsler farklı olmuştur. Bu sebeple istisnanın munkatı’ olması gerekir. Yok eğer bu istisna  مُجْرِمٖينَ  kelimesinin tahtında bulunan zamirden yapılmış bir istisna ise, o zaman muttasıl bir istisna olur. Buna göre sanki, “Biz, sırf Lût ailesi müstesna hepsi günahkâr ve mücrim olan bir kavme gönderildik” denilmiş olur. (Fahreddin er-Râzî)


 اِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ اَجْمَع۪ينَۙ

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  اِنَّ  ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

اِنَّ ‘nin haberi olan  لَمُنَجُّوهُمْ , az lafızla çok anlam ifade etme yollarından olan izafetle gelmiştir.

اَجْمَع۪ينَ  manevi tekid içindir,  لَمُنَجُّوهُمْ ‘daki gaib zamiri tekid etmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir. 

İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)