Hicr Sûresi 68. Ayet

قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ  ...

Lût, dedi ki: “Şüphesiz bunlar benim misafirlerimdir. Sakın beni rezil etmeyin.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالَ dedi ق و ل
2 إِنَّ şüphesiz
3 هَٰؤُلَاءِ bunlar
4 ضَيْفِي benim konuğumdur ض ي ف
5 فَلَا
6 تَفْضَحُونِ beni mahcubetmeyin ف ض ح
 
Kentin ahlâksız halkı, Lût’un konukları olduğunu duyunca –muhtemelen onlara sarkıntılık etmek üzere– geldiklerinde Hz. Lût onların niyetlerini sezdiği için kendilerini uyardı; fakat “Seni el âlemi korumaktan menetmedik mi?” diyerek azgınlıklarında ısrar ettiler. Bu ifadeden anlaşıldığına göre Hz. Lût onları daha önce de bu ahlâksızlıklarından uzaklaştırmaya çalışmış; fakat olumsuz, hatta küstahça cevaplar almıştı. Buna rağmen son bir defa daha “İşte kadınlar, benim kızlarım, (nikâh) yaparsanız” diyerek onları arzularını meşrû ve ahlâkî yollardan karşılamaya çağırdı. Bu sözüyle Lût, bir peygamber olarak kendisini ümmetinin babası yerinde görüyor, dolayısıyla ümmetinin kızlarını da kendi kızları kabul ediyor (Zemahşerî, II, 317), bu azgın topluluğa, yapmak istediklerini bu kızlarla evlenerek yapmaları gerektiğini, doğru ve meşrû tutumun bu olduğunu bildiriyordu. Âyetlerin üslûbundan anlaşıldığına göre aslında bu kavim felâketi çoktan hak etmişti. Fakat yüce Allah’ın, yukarıda işaret buyurulan geniş rahmeti ve bir peygamber olarak Hz. Lût’un ümmetine duyduğu şefkat sebebiyle yine de onlar, ahlâksızlıktan vazgeçip hallerini düzeltmeye çağırılmıştır. Ne var ki, 72. âyetten anlaşıldığına göre sapık duyguları akıllarını başlarından almış, ihtirasları gözlerini kör etmiş, mâkul ve ölçülü düşünüp hareket etme kabiliyetlerini büsbütün kaybetmişlerdi. Âyetteki yemin ifadesi, onların bu hallerinin artık ıslah edilemez olduğuna işaret etmektedir. Cenâb-ı Hak, Lût kavmi hakkındaki bu açıklamalarıyla sadece geçmişteki bir toplum hakkında bilgi vermeyi değil, daha önemlisi, insanoğlunun Allah’tan ve peygamberden gelen her türlü uyarıya kulak tıkayarak beşerî tabiatına, arzu ve ihtiraslarına esir olması halinde sağlıklı düşünme yeteneklerinin nasıl işlemez hale geleceğini, en doğru ve yararlı öğütleri bile duyup anlayamayacak kadar insanlığını kaybedeceğini anlatmaktadır.
 

قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي فَلَا تَفْضَحُونِۙ

 

Fiil cümlesidir.  قَالَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir takdiri هُوَ ’dir.

Mekulü’l-kavli  اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي ‘dir.  قَالَ  fiilinin mef’ûlu bihi olarak mahallen mansubdur.

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.

هٰٓؤُ۬لَٓاءِ  işaret ismi,  اِنَّ ‘nin ismi olup mahallen mansubdur.  

ضَيْف۪ي  kelimesi  اِنَّ ‘nin haberi olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri;  إن كنتم تكرموني فلا تفضحون (Bana ikramda bulunmak istiyorsanız beni utandırmayın.) şeklindedir.

لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تَفْضَحُونِ  fiili  ن۪ ‘un hazfıyla meczum muzari fiildir. Sonundaki  نِ  vikayedir. Hazf edilen  ي  ise mef‘ûlün bihtir.

Burada bir  ي  harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan  نِ  harfinin harekesi esre gelmiştir.

 

قَالَ اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ ضَيْف۪ي

 

Beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisaldir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالَ  fiilinin mekulü’l-kavli  اِنَّ  ile tekid edilmiş sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Müsnedün ileyh işaret ismiyle marife olmuştur. İşaret ismi işaret edilen kelimeyi kâmil bir şekilde tarif edip ortaya çıkarır. Öyle ki kendisinden bahsedilen şey çok net olarak ortaya çıkar. Ayrıca bahsedilen şeyin açıklanmasının çok önemli olduğuna delalet eder.

Müsned, veciz ifade kastıyla izafet formunda gelmiştir. Ayrıca Hz. Lût’a ait zamire muzâf olan  ضَيْف۪ , şeref kazanmıştır.

Sübut ifade eden isim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İfadedeki  هٰٓؤُ۬لَٓاءِ  işaret zamirinden, Hz. Lût’un misafiri olan bu kimselerin ikiden fazla oldukları anlaşılmaktadır. Dolayısıyla ”misafirlerimdir‟ anlamındaki kelimenin çoğul sıygayla  ضَيْوف۪ي  şeklinde olması gerekmektedir. Ancak ayette söz konusu kelime  ضَيْف۪ي  şeklinde müfred kullanılmış, bu müfred kelimeyle cemi kastedilmiştir. (İbn Fâris, Ebu’l-Hüseyn Ahmed, Sâhibî fî Fıkhu'l-Luga, Thk. Ahmed Hasan Besic, s. 161)

Lût'un bunu tekidle ifade etmesi, onların kendisinin konuğu olduğunu kavminin inkâr etmesi değil, bu gerçeği ortaya koyarak kendilerine önem verdiğini, haklarını gözetmek ve kendilerini kötülükten korumak için mücadeleye hazır olduğunu göstermek içindir. (Ebüssuûd) 


 فَلَا تَفْضَحُونِۙ

 

Müstenefe olan mukadder şartın  فَ  karînesiyle gelen cevabıdır. 

Nehiy  üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.

Mahzuf şart ve mezkur cevap cümlesinden oluşan, takdiri  إن كنتم تكرموني فلا تفضحون [Bana ikramda bulunmak istiyorsanız beni utandırmayın.] olan terkip şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.

لَا تَفْضَحُونِۙ  fiilinin sonundaki esre, hazf edilmiş mef’ûl mütekellim zamirinden ivazdır. Bu zamirin hazfındaki gaye, fasılaya riayet olabileceği gibi Hz. Lût’un telaşının metne yansıması da olabilir.

Arapça’da bir kimse birisine, kendisi sebebiyle ona utanç ve rüsvaylığın ârız olacağı, onu utandıracak bir şey yaptığı zaman bu fiil kullanılır. Buna göre ifadenin manası şöyle olur: “Misafirlere ikramda bulunmak gerekir, ama siz onlar için kötülük dileyince, bu beni küçültür, beni utandırır.”(Fahreddin er-Râzî))