Hicr Sûresi 69. Ayet

وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ  ...

“Allah’a karşı gelmekten sakının, beni utandırmayın” dedi.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَاتَّقُوا ve korkun و ق ي
2 اللَّهَ Allah’tan
3 وَلَا ve
4 تُخْزُونِ beni rezil etmeyin خ ز ي
 
Kentin ahlâksız halkı, Lût’un konukları olduğunu duyunca –muhtemelen onlara sarkıntılık etmek üzere– geldiklerinde Hz. Lût onların niyetlerini sezdiği için kendilerini uyardı; fakat “Seni el âlemi korumaktan menetmedik mi?” diyerek azgınlıklarında ısrar ettiler. Bu ifadeden anlaşıldığına göre Hz. Lût onları daha önce de bu ahlâksızlıklarından uzaklaştırmaya çalışmış; fakat olumsuz, hatta küstahça cevaplar almıştı. Buna rağmen son bir defa daha “İşte kadınlar, benim kızlarım, (nikâh) yaparsanız” diyerek onları arzularını meşrû ve ahlâkî yollardan karşılamaya çağırdı. Bu sözüyle Lût, bir peygamber olarak kendisini ümmetinin babası yerinde görüyor, dolayısıyla ümmetinin kızlarını da kendi kızları kabul ediyor (Zemahşerî, II, 317), bu azgın topluluğa, yapmak istediklerini bu kızlarla evlenerek yapmaları gerektiğini, doğru ve meşrû tutumun bu olduğunu bildiriyordu. Âyetlerin üslûbundan anlaşıldığına göre aslında bu kavim felâketi çoktan hak etmişti. Fakat yüce Allah’ın, yukarıda işaret buyurulan geniş rahmeti ve bir peygamber olarak Hz. Lût’un ümmetine duyduğu şefkat sebebiyle yine de onlar, ahlâksızlıktan vazgeçip hallerini düzeltmeye çağırılmıştır. Ne var ki, 72. âyetten anlaşıldığına göre sapık duyguları akıllarını başlarından almış, ihtirasları gözlerini kör etmiş, mâkul ve ölçülü düşünüp hareket etme kabiliyetlerini büsbütün kaybetmişlerdi. Âyetteki yemin ifadesi, onların bu hallerinin artık ıslah edilemez olduğuna işaret etmektedir. Cenâb-ı Hak, Lût kavmi hakkındaki bu açıklamalarıyla sadece geçmişteki bir toplum hakkında bilgi vermeyi değil, daha önemlisi, insanoğlunun Allah’tan ve peygamberden gelen her türlü uyarıya kulak tıkayarak beşerî tabiatına, arzu ve ihtiraslarına esir olması halinde sağlıklı düşünme yeteneklerinin nasıl işlemez hale geleceğini, en doğru ve yararlı öğütleri bile duyup anlayamayacak kadar insanlığını kaybedeceğini anlatmaktadır.
 

وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ

 

وَ  atıf harfidir.  اتَّقُوا  fiili  نَ ’un hazfıyla mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.

اللّٰهَ  lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

تُخْزُونِ  fiili  ن un hazfıyla meczum muzari fiildir.  Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki  نِ  vikayedir. Hazf edilen  ي  ise mef‘ûlun bihtir.

Burada bir  ي  harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan  نِ  harfinin harekesi esre gelmiştir.

اتَّقُوا  fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. 

İftiâl babındadır. Sülâsîsi  وقي ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek anlamları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

وَاتَّقُوا اللّٰهَ وَلَا تُخْزُونِ

 

لَا تَفْضَحُونِۙ  cümlesine matuf olan  وَاتَّقُوا اللّٰهَۜ  cümlesi, emir üslubunda talebî inşaî isnaddır. Bu ayet Hz. Lût’un önceki cümlesini tekid eden, uyarı korkutma mahiyetinde bir emir cümlesi olarak mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

Yine  لَا تَفْضَحُونِۙ ‘ye veya makabline matuf olan  وَلَا تُخْزُونِ  cümlesi, nehiy  üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

تُخْزُونِ  fiilinin sonundaki esre, mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Bu zamirin hazfındaki gaye, fasılaya riayet olabileceği gibi Hz. Lût’un telaşının metne yansıması da olabilir.

Fâhiş şeyler işlemede [Allah’tan korkun], onların yanında [beni hor düşürmeyin].  تُخْزُونِ  fiili  خزي ’den gelir ki, horluktur ya da  الخزاية ’den gelir ki o da utanmaktır, beni utandırmayın demek olur.(Beyzâvî)