لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
لَ ibtidâiyyedir. Tekid ifade eder. عَمْرُكَ mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Mübtedanın haberi mahzuftur. Takdiri; قسمي (Yeminim.) şeklindedir.
اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ cümlesi kasemin cevabıdır.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
هُمْ muttasıl zamiri, اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
ف۪ي سَكْرَتِهِمْ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine müteallıktır. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
يَعْمَهُونَ fiili, سَكْرَتِهِمْ ‘deki zamirin hali olarak mahallen mansubdur.
يَعْمَهُونَ fiili نَ ‘nun sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
لَعَمْرُكَ اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
İtiraziyye olarak fasılla gelen لَعَمْرُكَ cümlesi, ibtida lamı ile tekid edilmiş isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. لَعَمْرُكَ mübtedadır. Takdiri قسمي (Yeminim) olan haber mahzuftur.
Kasemin cevabı olan اِنَّهُمْ لَف۪ي سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ cümlesi, اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiştir. Faide-i haber inkârî kelam olan isim cümlesidir. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. اِنَّ ’nin haberi mahzuftur.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
يَعْمَهُونَ fiili, سَكْرَتِهِمْ ‘deki zamirin halidir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
Beyzâvî ayetin tefsirinde şunları kaydeder: “Yüce Allah burada muhatabın hayatı ile yemin etmiştir. Bu yeminde muhatap ise Hz. Peygamber’dir.
Bu yeminde muhatabın Hz. Lût olduğu ve meleklerin, onun hayatı ile yemin ettikleri de ileri sürülmüştür. Bu iddiayı ileri süren Zemahşerî’dir. Zira o tefsirinde şöyle der: “لَعَمْرُكَ (Hayatın hakkı için)” yemininde, yemin edenler meleklerdir ve “melekler” lafzı mukadderdir. Yani melekler Lût’a: “Hayatın hakkı için” diyerek yemin ettiler. Buradaki yeminin Hz. Peygamber’e taalluk ettiği de ileri sürülmüştür. (Süleyman Gür, Kādî Beyzâvî Tefsirinde Belâgat İlmi ve Uygulanışı)
عْمَهُ ف۪ي الْسَكْرَ tabiri istiaredir. Bununla kastedilen, onları sapkınlıkları içinde bocalamayla ve delaletleri içinde şaşkınlıkla nitelemektir. Böylece Allah Teâlâ (burada müşrikleri) sapkınlık bataklıklarında çırpınanları, sarhoşluk bataklıklarında bocalayan adama benzetmiştir. (Şerîf er-Radî, Kur’an Mecazları)
Buradaki hitap, Hazret-i Muhammed’e olup, Cenab-ı Hak başka hiç kimsenin hayatına yemin etmemişken, onun hayatına yemin etmiştir. Bu da, Hazret-i Peygamber’in, Allah katında mahlukatın en şereflisi olduğuna delalet eder. Nahivciler, mübteda olduğu için, لَعَمْرُكَ kelimesinin merfû olup haberinin mahzûf olduğunu söylemişlerdir ki bu, “senin ömrün, benim yemin ettiğim şeydir” takdirindedir ve haber hazf edilmiştir. Çünkü sözden bu haber anlaşılmaktadır. Öte yandan, kasem ifadelerinde fiil düşmektedir. Mesela “Billahi, mutlaka yapacağım” cümlesi gibi. Bu aslında “Allah’a yemin ederim ki” takdirindedir. Muhatap “billahi” lafzından senin yemin ettiğini anladığı için bu fiil hazf edilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)
Derim ki: Kādî Iyâd da böyle demiştir: Tefsir alimleri görüş birliği halinde bunun yüce Allah’ın Muhammed (as)’ın hayat süresine yemin olduğunu söylemişlerdir. Aslolan عَمْرُ kelimesinin “ayn” harfinin ötreli okunmasıdır. Fakat çokça kullanım dolayısıyla üstün okunmuştur. ‘’Hayatta kaldığın süre hakkı için ey Muhammed’’ demektir. Hayatın hakkı için anlamında olduğu da söylenmiştir. Bu ise tazimin ve ona karşı iyi davranıp şereflendirmenin en ileri derecesidir. Ebû’l-Cevzâ der ki: Allah, Hz. Muhammed’in (sav) dışında hiç bir kimsenin hayatına yemin etmiş değildir. Çünkü Muhammed (as), Allah nezdinde bütün mahlukatın en şereflileri, en değerlileridir. Yüce Allah’ın Muhammed (as)'ın hayatına yemin ettiğine dair sözlerinin, Hazret-i Lût kıssasında itirazi (ara) cümle mahiyetinde olması gerekir. (Kurtubî)
Bu cümle itiraz cümlesi olarak ıtnâbtır.
Ayette birinci lam ibtidaiyye, ikincisi lam-ı muzahlakadır. Aralarında reddü’l reddü’l-acüz ale’s-sadr, يَعْمَهُونَ ve سَكْرَتِهِمْ kelimeleri arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
‘’Allah Teâlâ'dan başkası adına yemin etmek yasaklandığı halde, Yüce Allah'ın yarattıkları üstüne yemin etmesinin hikmeti nedir?’’, diye sorulacak olursa bunun birkaç yönden açıklaması vardır. Bunlar:
1- Bu kelimelerin başında gizli bir muzâf vardır. Buna göre ”İncirin Rabbine, güneşin Rabbine ve ömrü bahşeden Rabbe yemin ederim." demek olur.
2- Araplar, üzerine yemin edilen bu nesneleri tazim eder ve bunlara yemin ederlerdi. Kur'an-ı Kerim de onların gelenek haline getirdikleri bu üslup üzere indiği için bu nesneler üzerine yemin edilmiştir.
3- Yemin, üzerine yemin edilen nesneyi tazim eden ve büyüten neyse onun adına yapılır. Yüce Allah bazen kendi üzerine ve bazen de yarattığı şeyler üzerine yemin etmiştir. O, yarattığı nesnelerden dilediği şeylerin üzerine yemin etmiştir. Ancak Yüce Allah'ın dışında hiç kimse Allah'tan başkası üzerine yemin edemez. Bu ”imtinân" (minnet altına sokma) yı yasaklamak gibidir. (Ruhu’l Beyan)